slm slm yari smut diyebiliriz uyari koydum rahatsiz olanlar atlayabilir
bolumu yazarkeb benden cok gerilen ve heycanlanan roza ithaf ediom
***
sıcak dudakları usulca benimkilerle dans ediyordu. dudaklarını seviyordum.
elleri ensemden saçlarımı bulduğunda kendimi ona daha çok bastırıp sızlayan elime rağmen tezgâhı tüm gücümle sıktım. alt dudağını emerken ellerimden biri tezgâhtan ayrılıp belini sardığında bir elini saçımdan çekip kalçama götürdü ve kendine çekerek birbirimize sürtünmemizi sağladı.
(arkadaslar sokus dönüyo farkinda misiniz)
hissettiği sertlikle dudaklarını aralayıp ağzımın içine "sikeyim," diye inlediğinde hafifçe sırıtıp dilimi dudaklarına sürttüm. hemen toparlanıp tekrar dudaklarımı yakaladığında dillerimiz birbirine karışıyor, soluksuzca öpüşüyorduk. içimde dolaşan kanın damarlarıma yaptığı baskıyı hissetmem ne kadar doğaldı bilmesem de kendimi sertçe ona bastırdığımda tekrar inlemişti ve bu kez ben de inlerken beldindeki elimi tekrar tezgâha yerleştirmiştim. dayanamayıp dikleşmişti ve bunu hissettiğim an benim de ondan bir farkım kalmamıştı.
soluksuzca öpüşürken bir yandan ikimiz de birbirimize sürtünüyorduk ve ikimiz de daha fazlasını istiyorduk. sargılı elim ince kazağının içinden beline dokunduğunda sırtı dikleşti ve bu sayede birbirimize daha çok baskı uygulamaya başladık.
kapının aniden açılması dudaklarımızı ayırmaya yetmemişti. hatta kapının sesiyle ilgilendiğimiz bile söylenemezdi.
"lan içeri girdim! heey!" umursamaz tavrımızla bağırıp kapıyı defalarca açıp kapatan minho'nun sesiyle hyunjin başını geri çektiğinde ben de bir ardım geriledim ve aramıza kısa bir mesafe koydum.
"ortak alanlarda sevişmeyin bari! ilişkinizi asla onaylamıyorum bu arada,"
"evet hyung bunu söylemesen de anlayabiliyoruz." ah, açıkçası bu ilişkiye en çok destek veren kişi sensin ve başından beri en büyük shipper da sensin ama bunu yüzüne söylersem hyunjin'e peçete yedirirsin.
(hyunjin: ben ne alaka aq)
"acıktık yemek yapın."
"elin yok mu minho?"
"ben senden büyüğüm düzgün konuş hyunjin." birbirleriyle didişmelerine gülümserken aşağılardaki ereksiyon problemim yine hareketlerimi kısıtlıyor ve rahatsız hissettiriyordu.
minho hyung dolaba ilerleyip. içinden sebzelerle dolu bir poşeti çıkarıp tezgâha koymam için bana uzattığında rahatızlıkla bir adım atıp poşeti aldım ve tezgâha bıraktım.
tabi ki hareketlerimin sınırı gözünden kaçmamıştı. ona doğru dündüğüm an bir kaşlarını çatarak bana baktı ve ardından bakışlarını aşağı indirdi. aynı şekilde hyunjin'e de bakıp göz devirdikten sonra yanımıza gelip bizi tezgâhtan uzaklaştırdı.
"kaybolun şurdan ya!" hyunjin'le birbirimize bakıp dudaklarımızı bastırarak gülmemeye çalışırken yavaşça kapıya doğru ilerledik.
"chan hyung! seung! gelin ve yardım edin bana!" bu çocuk neden her derdini bağırarak anlatıyordu?
biz tam mutfaktan çıkarken onlar da kapının önünde durduklarında karşılaşmıştık ve konuşmadan direkt koridora çıkmamız gözlerinden kaçmamıştı.
"bunlara ne oldu?" chan hyung'un sözleriyle minho sırıtarak söylediği belli olan ses tonuyla konuştu.
"işlerini böldüm de şimdi yürüyemiyorlar bile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pseudo- | hyunlix
Fanfiction[tamamlandı] [angst] [alternatif mutlu son bölümü var, angst okumak istemeyenlere duyurulur] zamanı kontrolü dışında durdurabilen felix'in bu sırrını bilen tek kişi, en yakın arkadaşı ve yıllardır aşık olduğu olan hyunjin'dir. felix'in güçleri başla...