Sahilde adam dövdüğümden bu yana tam bir hafta geçmişti.
Yoongi henüz yeni yeni olayı unutuyordu. Bir haftadır olayın etkisi altındaydı. Geceleri uyumuyordu. O uyumayınca ben de uyumuyordum tabi. Sürekli bana sarılıyor, korkak bakışlarla etrafa bakıyor ve ağlıyordu usulca. İrislerinin rengi kırmızıya dönmüştü. Uykusuzluktan şişmiş göz altlarıyla bana bakarken tekrarladım sözlerimi.
"Hadi ama Yoongi. Hiçbir şey yemiyorsun."
Ağzına uzattığım yumurtayı başıyla reddetmiş, gözlerini kapatmıştı bir çocuk gibi. Zaten zayıf olan bedeni iyice zayıflamıştı. O yemediği sürece benim de boğazımdan geçmiyordu hiçbir şey. Ben de zayıflamaya başlamıştım farkında olmadan. Öyle ki, annem sayesinde farkına varmıştım bunun.
"Oğlum, zayıfladınız bak. Birşeyler yiyin artık."
Endişi gözlerle bize bakan annemin sözünden sonra Yoongi bana dönüp yine o kedi gözlerini yaparak tüm vücudumu baştan aşağı süzmüştü. Onun bu davranışına karşı koyamadığımı biliyordu. Fakat sağlığı aklıma geldikçe zorla da olsa kendimi ikna ediyordum. Tekrardan ağzına uzattığım yumurtayı bu sefer zorlukla almış ve çiğnemeye başlamıştı. Zorlanıyordu, ben de zorlanıyordum. Onun canı yandıkça benim de yanıyordu canım.
Zorlukla birşeyler yedikten sonra annem mutfağı toparlarken, biz salona geçmiştik. İnce bacaklarını belime dolayıp oturmuştu kucağıma yine.
"Yoongi, iyi hissediyor musun? Bir şeyler istiyor musun?"
Yeterki istesin bir şeyler. İstesin ve ben onun isteğini yerine getirmek için çabalayıp durayım.
Ama istemedi.
Beni başıyla reddettikten sonra gözlerini kapatıp göğsüme dayadı başını. Anında elim saçlarını bulduğunda nefes sesini net bir şekilde duymuştum. Yumuşak, bebek kokulu saçlarını okşarken annem girmişti içeri. Alışmış olduğu görüntüye iç çekerek bakıp yanımıza geldi. Eli önce Yoongi'nin, sonra benim alnımı yokladıktan sonra rahatlamışcasına bir nefes bıraktı. Salonun köşesinde bulunan dikiş makinesinin başına oturdu. Yine birşeyler dikiyordu. Genelde Yoongi ve bana takım olan güzel giysiler dikerdi. Bazen üçümüz için dikerdi. Çok güzel, renkli-renksiz bir sürü şey diker. Yoongi onları giymeyi çok sever...
Minik dudaklarını boynuma küçük bir öpücük bırakmak için kullandığında, ona karşılık vermek adına saçlarına bir öpücük bıraktım. Gülümsemesini hissetmem, başını boynuma iyice bastırması sayesindeydi. Ona karşılık verip çenesinden sanki yavru bir kuşu tutar gibi nazikçe tuttum ve yüzüme çevirdim. İri dudaklarımı minik burnuna bastırdığımda tekrar gülümsedi. Çeneme bir öpücük bıraktığında utanmıştım içten içe. Onun her hareketi saf bir masumluk içeriyordu. Yaptığı hiçbir harekette kin, fesatlık yoktu. Her düşüncesi masumdu. Hayatın çirkinliğine rağmen hep güzel kalmayı başarmıştı. Keşke herkes onun gibi olsaydı. Bir davranışta, ufacık bir temasta bile fesatlık arayan çirkin insanlar olmasaydı keşke. Ne güzel olurdu o zaman...
İncecik beline sarılı olan kollarım düşmesin diye onu daha çok sıkarken bir yandan da korkuyordu. Korkuyordum bedenine zarar gelir diye. Fakat o, ne kadar sıkarsam sıkayım belini, hiç ses çıkarmazdı. Bazen farkında olmadan canını yakıyorumdur belki. Fakat bir kerecik bile itiraz ettiğini görmedim. Bebeğim benim, kalbini yerim senin...
O güzel kalbini, o güzel ruhunu seveyim senin.
Tekrar anneciğimin sesini duyduğumuzda, usulca boynundan kalkarak baktı.
"Oğlum, alın bakalım şöyle giyinin gelin hadi."
Onu kucağımdan kaldırıp annemin elindeki takımları aldım. Daha sonra elimden tuttu ve giyinmeye gittik.
Önce kendi kıyafetlerimi giydim. Yatağa oturup bir çocuk gibi beni bekledi. Sonra onun kıyafetlerini çıkardım. Daha sonra da yine ben giydirdim onu. Eşofmanın iplerini sıkıp bağladıktan sonra aynaya çevirdi bakışlarını. Annem bu sefer bizim için pijama dikmişti. Mavi ve kahverengi üzerine şirin karakterler vardı. Kahverengi olan Yoongi'ye oldu. Mavi olanı da ben giydim. Gülümseyip boynuma sarıldığında sevdiğini anlamıştım. Boyu bana yetişmediğinden parmak uçlarında yükseliyordu. Minik bedenini kollarımın arasına aldım ve her zaman yaptığım gibi kokusunu içime çektim. Gelen bebek kokusuyla huzuru iliklerime kadar hissediyordum. O benim huzurumdu. Yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra annemin yanına gittik. İyice baktıktan sonra hazır olduklarına emin oldu. Gülümseyerek evin içinde gezinip duran Yoongi'ye bakıyordu. En az benim kadar seviyordu annem Yoongi'yi. Bol gelen pijamalarının içinde uzamış olan saçlarıyla, ayrıca büyük gözleriyle tatlılıkta sınır tanımıyordu.
Ben koltukta otururken yatak odasına gittiğini görmüştüm. Beş dakika sonra elinde yine birkaç kıyafet, giyinmiş halde içeri geldiğinde gülümsedim. Tek yapabileceğim de buydu zaten. Eğer o dışarı çıkmak istiyorsa, onu dışarı çıkarmaktan başka bir şey yapamazdım ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Silence
FanfictionTAMAMLANDI! Güzel bir çocukluk, güzel ama suspus bir gençlik ve ortaya çıkan o temiz duygu... #Angst/Mutlu son #BxB #Romantik bir hikaye...