Şeftali'nin Tadı

66 10 0
                                    

🍑

Her şey güzeldi.

Şuanda her şey güzeldi. Yoongi mutluydu. Sıradan insanlar gibi yaşıyor, geceleri kabuslarla uyanmıyor veya mutsuz görünmüyordu. Onun mutluluğu için uğraşıyordum ve onun mutlu olduğunu gördükçe amacıma ulaşmak da beni mutlu ediyordu. Üstelik sadece amacına ulaşmak değil, o mutlu ediyordu beni. Her temasımızda, her gülümsediğinde mutlu oluyordum ben. Güzel gözlerini her yeni güne açtığında ben mutlu oluyorum içten içe...

Şimdi yine gözlerine bakıyordum. Uyanalı henüz birkaç saniye olmuştu. Uyanır uyanmaz onu görmek mutlu etmişti beni. Minik burnu, küçük gözleri, uzun kirpikleri, ufacık ağzı, bembeyaz teni ve dümdüz sıralanmış inciye taş çıkartan dişleri ile tüm masumiyetiyle yanımda uyuyordu. Bir an olsun onu öpmeyi istedim. Minik dudaklarını bir an olsun öpmeyi çok istedim. Onu öpsem ne olurdu ki? Haberi bile olmayacaktı. Fakat onun beş dakika sonra uyanacağını biliyordum. Eğer şimdi öpersem onu, beni yanlış anlar mıydı? Kızar mıydı ki bana? Yoongi bana kızmazdı ki. Yeni bir travma olarak kalır mıydı onda? Yoksa sevinir miydi? Bana karşılık verir miydi, kızmaz mıydı bana? Yoksa hiçbir şeyin farkında olmadan uyur muydu? Bilemezdim ki...

Ama içimdeki bir yerlerden gelen ses, bunu öğrenmemi istiyordu benden. Çok kötü bir şeye sürüklüyordu beni. Karşı çıkabilir miydim? En az 20 yıldır bastırdığım o yoğun duygularıma karşı çıkabilir miydim?

Çıkamadım.

Ellerimi iki yanına yerleştirip kollarının altından geçirdim ve üstünden ona baktım. Melek gibi, huzurlu bir şekilde uyuyordu. Minik dudaklarına dudaklarımı sertçe bastırmadan önce, alacağım o tada bağımlı olacağımı bile bile öptüm onu.

Başta sadece temas ediyordu dudaklarımız, fakat sonra işler bir tık daha büyüdü. Ağzımı aralayıp dilimi dudaklarının üstünde gezdirdim. Nefesini bıraktığını hissettim. Daha sonra alt dudağını kavradı dilim. Bir öpücük bırakıp tekrar yaladığımda hareketlendiğinj hissettim. Başımı hafifçe kaldırıp güzel gözlerine baktığımda, büyük gözleri ve aralık ağzıyla bana bakıyordu.

Yanlıştı biliyordum ama, bundan sonra geri adım atacak kadar cesaretim yoktu.

Duramadım. Tekrar minik dudaklarına bastırdım dudaklarımı. Bu sefer gerçekten öptüm onu. Dilim onun diliyle buluşuyordu fakat o bana hiçbir tepki vermedi.

Korkuyordum. Onu kaybetmekten korkuyordum. Ya bana kızarsa? Kızsada sorun olmaz, haklı sonuçta. Peki ya beni kendine yaklaştırmazsa? Ondan uzak durmamı isterse? İşte o zaman bu ikimiz için de büyük bir ceza olur. İkimiz de birbirimize bu denli bağımlıyken, uzak durur muydu ki benden?

Gözlerim kapalı bir şekilde cenneti hissettiren dudaklarını öperken sırtımda bir baskı hissettim. Ellerini teker teker, yavaş da olsa sırtıma yerleştirdi. Bu bana cesaret vermiş olacaktı ki daha da hırçınlaşmıştım istemeyerek. İkimiz de dakikalarca nefessiz kalsak da, ikimizin de umrunda değildi aslında. Ama ben bu sırada sadece onu kaybetmenin korkusuyla yanıyordum.

Daha sonra gülümsemenin sebebi olacak o hareketi yaptı. Bana karşılık vermeye başladı.

İlk defa öpüşmenin acemiliğiyle bana ayak uydurmaya çalışıyordu. Dudaklarını yeterince iyi kontrol edemese de benim için çok güzeldi. Bir nedeni yoktu. Ben onun her şeyini seviyordum. Gözlerimi bir anlık açtığımda gözlerini kapattığını, ve aynı zamanda ağladığını gördüğümde ayırdım dudaklarımızı. Acaba onu zorladığımı düşünmüştü?

"Özür dilerim Yoongi, Yoongi özür dilerim! Bir daha yapmayacağım tamam mı, korkma? Hm? Yoongi, çok özür dilerim!"

Islanmış gözlerini açıp bana baktı. Gözlerimdeki endişeyi görmüştü. İmkansızdı zaten görmemesi. O böyle şeyleri anlardı hemen. Elleri sırtımı sıkmış ve beni kendine çekmişti. Zayıf bedeninin üzerine serildiğimde benden şikayetçi olmamıştı. Kalbinin sesini duyabiliyordum. Hızlanmıştı. Omuzlarımdan tutup dudağımın kenarına bir öpücük bıraktı ve beni iyice kendine çekti. Ne demek istiyordu bilemiyordum ve yine merak ediyordum. Merakıma engel olmazdım hiç. Beni güzel yerlere sürüklerdi. Az önce de olduğu gibi.

"Yoongi."

Sesim onun kucağında mayıştığımdan belkide, boğuk çıkmıştı. Ağlıyormuşum gibi. Umursamadım ve devam ettim.

"Seni seviyorum."

Ona hep söylerdim bunu. Fakat hiçbir zaman bu anlamda söylememiştim. Bu seferki seni seviyorum cümlemin nasıl bir anlam ifade ettiğini o da biliyordu. Bu sefer onu nasıl sevdiğimi gerçekten anlamıştı. Gülümsemişti, gülümsemişti ama göz yaşları akmaya devam ediyordu. Daha sonra tamamen masum bir öpüşme başlattı. Evet bu sefer ilk adımı o atmıştı. Onun şeftali tadını anımsatan dudaklarıyla birkaç saat daha vakit geçirmiştim. Saatlerce acemice öpüştük. Yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durduk. Daha sonra her zamanki gibi kalktık. Bu sefer itiraz etmeden yemeğini yedi ve başını göğsüme dayadığı gibi uyuyakaldı. Onun bebek kokusuyla birlikte aradan beş dakika geçmeden de ben uyuyakalmıştım...

SilenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin