🩸

62 10 0
                                    

Seni duyuyorum sevgilim...

Baygınlık geçirdiğim andan beri, gördüğüm rüyalar hâlâ devam ederken bile seni duyuyorum sanki. O haykırışların, onlar da bir rüya mı Yoongi? Yoksa şuan gerçekten bana tedavi uygulanırken kollarına giren iki doktoru ağlayarak geçmeye mi çalışıyorsun? Benim yanıma gelmek için mi ağlıyorsun? Sessiz çığlıklarının arasından bana sesleniyorsun Yoongi'm.

Vücudum zayıf düşmüş, kalbim yavaşlamış, kansızım, suratım senin gibi bembeyaz olmuş. Vücudum buz gibi, doktorlar kan istiyor. Ama benim kanım az bulunur Yoongi'm. Sadece tek bir kan grubundan kan alabilirim ben. Hastanede herkese soruyorlar. Bir tek sende o kan var. Hemen veriyorsun. Minik bedeninin kana ihtiyacı olmasına rağmen, sen bana veriyorsun. Doktorlar itiraz ediyor, senin için tehlikeli çünkü. Ağlayarak reddediyorsun onları. Kanını bana veriyorsun. Zamanında sana ne kadar çok kan verdiğimi hatırlıyorum Yoongi'm. Senin kanın bedenime geldiğinde canlanıyorum birden. O kadar huzurlu hissediyorum ki, senin ağlayış seslerin de son buluyor. Elimi tutuyorsun ve bana gülümsüyorsun. Ve ben uyanıyorum...

Gözlerim ilk senin gözlerin ile buluşuyor. Solgun yanaklarından düşen damlayı görebiliyorum. Bedenimi sana çevirdiğimde, yere düşmediğimi fark ediyorum. Yatakları birleştirmişsin. Aynı sana yaptığım gibi...

Ancak sen bana bedenini dönemiyorsun. Kolunda serum var, doktorlar güçsüz olduğunu anlamış. Sen yine sıcacıksın. Elim de seninle ısınmış bile. Tam yüzüne yaklaşıp bir öpücük bırakacaktım ki, doktor içeri girdi.

Benimle birşeyler konuştu. Hatırlamıyorum bile. Daha sonra serumunu çıkardı ve iki saat sonra tekrar geleceğini söyleyerek gitti. Başımı yukarı çevirdiğimde kan torbasını görmüştüm. Dolu dolu bir torba. Senden bu kadar kan nasıl çıktı Yoongi'm?

Sonra beni omuzumdan ittiriyorsun. Yine yüzüm tavana bakacak şekilde düşüyorum. Daha hiçbir şey demeden, kucağıma çıkıyorsun. Başımın altına bir yastık koyuyorsun ve üstüme uzanıyorsun. Kafanı göğsüme koymuşsun. Yavaşlayan kalbim tekrar hızlanıyor. Nefeslerim çoğalıyor. Elin usulca koltuk altımdan kesik olan hastane kıyafetini buluyor. Bedenimi okşamaya başlıyorsun. Ben nefes nefese kalırken, üstümde hareketlenmeye başlıyorsun. Minik dudakların, açıkta kalan köprücük kemiğimi buluyor. Nefes nefeseyim, dokunsan ağlarım. Ve sen de bana dokunuyorsun sanki beni duymuş gibi. Yavaş yavaş çenemi buluyorsun, daha sonra da kulağıma doğru bir yol izliyorsun. Ve bana fısıldıyorsun.

"Namjoon-ah~"

Gözlerimi kapatıyorum. Gerçek değil, hiçbiri gerçek değil. Sen bana dokunmuyorsun, bana seslenmiyorsun. Asla kalın ve çatallı sesini duymuyorum...

Ama tam tersi. Bana seslendikten sonra kollarım resmen boşalıyor, iki yana sarkıyor.  Bedenim yanmaya başlıyor. Sen kalkıp kapıyı kilitliyorsun. Ben seni izliyorken üstündeki hastane elbisesini çıkartıyorsun. Daha sonra yanıma geliyorsun ve benim kıyafetimi çıkarıyorsun. İkimiz de sadece iç çamaşırımız ile kalırken tekrar üstüme çıkıyorsun ve çarşafı üstümüze çekiyorsun. Normalde seni sürekli çıplak görsem de, şuan çok farklı geliyor. O kadar güzelsin ki... Bembeyazsın, zayıfsın ve vücudunda kansızlığının izleri var. Yorgunsun, yorgun olduğumu da biliyorsun. Ancak bu sana engel olmuyor ve her yerimi öpmeye başlıyorsun. Ben hiçbir şey yapmıyorum. Ağzım aralık, gözlerim kapanmış bir şekilde bekliyorum. Çok sakin görünsem de, kalbimin ne kadar hızlı attığı aşikâr. Daha sonra tamamen çıplak kaldığımızda birkaç dakika üstümde beni süzüyorsun, dudaklarını yalıyorsun ve üstümde hareket etmeye başlıyorsun. Ellerimi kolumdaki iğneye dikkat ederek başımın üstünde hastane kıyafetinin ipiyle bağladığında nasıl göründüğüne inanamazsın. Bu sırada ellerin vücudumdaki her yeri okşuyor. Ensemi, göğüslerimi, belimi, kasıklarımı ve sırasıyla bacaklarımı. Zaten sıcak olan vücudun boncuk boncuk terlemiş bile. Ben ise sana dokunamadığım için kendime sesli bir küfür ediyorum. Küfür ettiğimde bana gülümsüyorsun ve beni öpmeye başlıyorsun. Ağzım o dakikadan sonra hiç kapanmazken bana tüm zevkleri en iyi şekilde tattırıyorsun. Gözlerimden akan yaş da bunun bir kanıtı gibi. Daha fazla beklemiyorsun ve vücutlarımızı birleştiriyorsun. İkimiz de ilk defa böyle birşey yaşamanın kazandırdığı duygular içindeyiz. Tenlerimiz her birbirine deydiğinde ismimi inliyorsun. Ben zaten mahvolmuş durumdayım. Bana o kadar güzel hissettiriyorsun ki, ağlamaya başlıyorum. Hareketlerin hızlanıyor ve ilk sona ulaşan ben oluyorum. Birkaç sarsak hareketten sonra sen de sona geliyorsun ve ikimiz de öylece yığılıp kalıyoruz. Birkaç dakika sonra ellerimi çözüyorsun ve ikimizi de giydiriyorsun. Tüm bu yaşananlar sırasında hiç yerimden kıpırdamıyorum, her şeyi sen yapıyorsun. Tekrar yanıma gelip yorgunlukla yatıyorsun ve bir bacağını üstüme atıyorsun. İkimiz de hissettiğimiz acıyla sızlansak da umrumuzda olmuyor ve sen bana gülümsüyorsun. Alnıma yapışan saçlarımı çektiğinde ben de seninkileri çekiyorum. Aradan belki 15 dakika geçmeden doktor geliyor ve bizi taburcu ettiğini söylüyor. Tüm iki saati o şekilde geçirdiğimize inanamayarak hastaneden çıkıyoruz...

Birlikte olurken çıkardığımız her sesi beynime kaydediyorum. Bedenlerimiz her birbirine çarptığında kalın sesinle ismimi sayıklamanı, acıyla karışık güzel hislerimizin hepsini kaydediyorum. En güzeli senin konuşmanı duyuyorum. Her şey beynime kazınırken sen eve kadar konuşup duruyorsun. Sesini hiç böyle düşünmezdim. Çok kalın ve erkeksi. Fakat yine de sessiz konuşuyorsun. Taksinin içindeyken bile sessiz sessiz koklaşıp duruyoruz ve ben bundan hiç şikâyetçi değilim. Eve gittiğimizde beraber yemek yiyoruz ve bahçede yıldızları seyrediyoruz. Zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorum. Saat çok geç olmuş. Birbirimizin gözlerini seyredip dururken bir yandan yanağını okşuyorum. Sen de çenemi okşuyorsun. Uyumadan ikimiz de güçlendiğimizi fark ediyoruz. Ve sen bana şöyle diyorsun;

"Bunca yıl bedenim hep seni istiyordu, hep sana ihtiyacı vardı demek. Seni o kadar çok özlemişim ki kendi içimde... En başından beri tek ilacım sendin, korkularımı yenmeme yardım ettiğin için minnettarım. En büyük minnettarlığım da sensin..."

SilenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin