•••
BÖLÜM ÜÇ: İZLER VE KANAYAN YASLARIN ACISIGözlerime çöken bulutların arasından seslendiğim Tanrı ne zaman cevap olacaktı arayışlarıma? Ne zaman doğacaktım tekrar açtığım bu yaraların ortasından. Mutsuz çocukların büyüttüğü bir akşam ortaya çıkan yapraklar gibi bir naifliğe ne zaman bürünecektim? Ne zaman susacaktı haykıran gözyaşlarım, ne zaman son bulacaktı çığlıklarımın arasına saklanmış karabasanlar? Hiçlik kadar sınırsız acılarım ve kanamalarım ne zaman dinecekti? Ne zaman sarılacaktı yaralarım? Nasıl öğrenecektim yaşamanın bu aciz sırlarını?
O gece rüyamda karanlıkların arasındaki bir karabasan gördüm. Her yeri kanlar içinde, en çokta ruhu. Siyah ve kırmızının en koyu tonlarına büründüğü maskesinin altından duyulan fısıltıların yardım çığlıkları olduğunu anlamayacak kadar boşvermişliğin içinde duran bir kayıptı. Gözlerinden akan kanların ve çığlıkların arasından işitilen tek şey, hiçlikti. Yürekleri yakacak kadar alevli bir hiçlikten ibaretti. İşte rüyamdaki o hiçlik bendim. Bir karabasının çığlıklarının arasına gizlenmiş bir hiçlik. Tek bir ışık, tek bir umut kırıntısı, yoktu.
Sarsılarak uyandığım bedenim ani bir içgüdüyle yerinde sarsılırken kollarıyla beni uyandıran babama baktım. Gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüm gerçekliğinden emin olmadığım bir rüyadan dolayı sırılsıklamdı. "Darlene, kalkman lazım."
Babam odamdan çıktıktan sonra üstüme bir hırka giyip salona geçtim. Evin önünde duran polis arabalarının ışıkları bir terslik olduğunu adeta etrafa bağırıyordu. Mavi kırmızı ışıklar yanıp sönerken evin içinde duran polis memuruna kısa bir bakış attım. Sabahın saat yedisinde polislerin evimizde neden olduğunu düşünürken ve uyku sersemliğini atlatmayı denerken polislerden biri yanıma yaklaşıp konuşmaya başladı. "Darlene Carney, ifade vermeniz için bizimle birlikte karakola gelmeniz gerekiyor."
Babam polis memuruyla bir şeyler konuşurken konuşmaya başladım. "Anlamıyorum, sorun ne?" Polis kısa bir tereddütten sonra cevap verdi. "Munson'ların evinde bir kız ölü bulundu ve o gece olan her şeyi bilmemiz gerektiği için ifadeni almamız gerekiyor."
Kavrayamadığım cümleyle kaşlarım çatılmıştı. Dün gece Munson'ların evinde bir kız mı öldürülmüştü? Olayı kavramakta zorluk çektiğimi gören polis memuru beni sesslikle baş başa bıraktı.
•••
Karakola geldiğimizde hala sudan çıkmış balık gibiydim. Anlayamıyordum. Bu iki kavram siyah ve beyaz kadar zıttı. İyi ve kötü kadar alakasızdı. Ya da belki de siyah ve beyaz kadar çelişkiliydi. Bir rüzgar seli zihnimde bir fırtına yaratırken önüme dizilmiş polis memurlarıyla karşı karşıyaydım. İnce bıyıklı bir adam ve hemen yanında tombul siyahi bir adam vardı. Bana sordukları sorulara cevap vermeye başladım. "Dün gece bize olanları anlatabilir misin Carney?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Sanrılar ve Ezgileri | Eddie Munson (Askıda)
FanfictionGecenin karanlığının ruhun sarmaşıklarına dolandığı bir günün akşamı, gül dikenlerinin sancıları kanatmış acılarını, en çok senin yaralarını boyamış kırmızıya. Lavantaların solduğu bir ilkbahar ayında alaycı bir soğukla değiştirmişsin yerini. Ezgile...