X🌺

6.4K 509 174
                                    




















Kapanan kapıyla arabaya doğru ilerlemişti Kim ailesi. Yoğun kar yağışı yüzünden aceleyle hareket ediyordular. Taeyang'ın ağlamaya başlamasıyla babası onu sallayıp başına öpücükler dizmişti.

Hálâ huzursuzca ağlayan bebeğini gören Yoongi "Taehyung, oğlumuzun kangurusunu getir. Susacağa benzemiyor. Kucağıma alsam iyi olacak. Biliyorsun ağladığında göğsümde susuyor yalnız. Kucağıma alsam da emniyet kemerini bağlayamayacağım. En azından bebeğim korumada olur kanguru sayesinde" demişti.

Alfa hemen başını sallayıp kanguruyla yanına gelmişti. Acele ediyordu. Eğer hızlı davranmazsa iki bebeğinin de hasta olacağını biliyordu.

Küçük bebeği getirdiği kanguruya yerleştirmiş, Yoongi arka tarafta oturduğunda o da direksiyon başına geçmişti. Tek maksatları sıcacık evlerine gitmek olan Kim ailesi onları bekleyecek şeylerden habersizdi.

Jeon ailesiyse televizyon karşısında kucak kucağa oturmuş film izliyordular. Jimin'in izlediği söylenmezdi. Jungkook, elini onun kazağının altına sokup karnını okşarken yüzünde belirli bir tebessüm vardı. Eşinin karnındaki yavrusunu hissediyordu.

Erkek olacağını tutturduğu yavrusunu...

Ancak Jimin'in çehresinde tebessüm yoktu. Sadece Jungkook'un tepkisi gözünün önüne geliyor, kurdunu mahvediyordu. Deltaya aşık olduğu gerçeği değiştirilemezdi. Lakin kocasının yaptığı cinsiyet ayrımcılığı onun yüzünü dağıtma isteği yaratıyordu. Ve bu Jimin'in yapmaktan çekineceği şey değildi. Kızı olduğu taktirde Jungkook'u -aşkını- arkasında bırakıp gider, onu -aşkının meyvesini- tek başına büyütürdü. Öyle severdi ki kızını. Bebeği ondan başkasının sevgisini aramazdı.

Kaç dakika geçti bilmiyordu. Ama aynı sahne gözünün önüne gelip duruyordu. "Uyuyalım mı? Saat geç oldu ve yorgun gözüküyorsun. Bundan sonra uyku düzenine dikkat et" diye Jungkook konuştuğunda gerçekliğe dönmüştü.

Tembelce başını sallamıştı. Belki uyursa kasvetli hava üzerinden çekilebilirdi. Ayağa kalktıkları sırada her zaman dışarıda bekleyen koruma telaşla Jungkook'a doğru koşmuştu.

Merakla onları izlerken eşinin anbean öfkeye bürünen gözleriyle kaşları çatılmıştı. Bir şey olduğunu anlamıştı. İçine korku düşerken kulağına fısıldananlarla küfür eden Jungkook korkularını haklı çıkarmıştı.

"Siktir! Hemen arabayı hazır edin!" diye Jungkook kükrediğinde Jimin hızlıca yanına varıp koluna tutunmuştu. Gözyaşları her an akacak vaziyeteydi.

"Tanrım! Jungkook neler oluyor?!"

"Öncelikle sakin ol. Hamilesin. Bebeğimiz için derin nefes al ver" demiş, Jimin'in nefeslerinin yerinde olduğuna emin olduktan sonra "Ve... Taehyung'lara saldırmışlar. Yoongi ve bebek olay yerinde yokmuş. Taehyung ise bacağından vurulmuş. Hastahaneye kaldırılmış" diyerek Vitanın dünyasının başına yıkılmasına sebep olmuştu.

Jimin kelimeleri idrak ettikçe gözlerinden yaşlar süzülmeğe başladı. Boğazında koca bir taş yer edinirken kendini Jungkook'un peşinden koşarken buldu.

Onun canı olan Taehyung ve Yoongi şu an acı çekiyordu. Minicik Taeyang'ı düşünmek bile istemiyordu. Bu düşünceler midesinin bulanmasına sebep oluyordu. Hıçkırıkları içine kaçıyor, nefes alamıyordu. Onu ayakta tutan şey Taehyung'u görmek arzusuydu. Yoksa çoktan bayılmıştı.

Direksiyon arkasına geçen Deltanın yanına oturmuştu hızlıca. Yanaklarını sildikçe daha çok ıslanıyordu. Jungkook bir eşine bakıp bir de yola bakarken öfkeden çıldırıyordu.

Purple Lilac JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin