XXVI🌺

4.3K 382 207
                                    



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.








Jungkook'tan~

"Bebeğim, neden öyle bakıyorsun? İstemiyor musun yavrumuzu?"

Cevabını bilmeme rağmen sorduğum soru canımı yaktı. Kızımın hamilelik haberini aldığımızda Jimin'in yaşadığı acıyı yaşamak Tanrı'nın 'Yaşattığını yaşarsın' demesiydi.

"Saçmalamaya başladın yine. Bebeğimi neden istemeyeyim? Sadece erken olduğunu düşünüyorum. Korunmalıydık, çünkü kızımız daha bir yaşında bile değil. İstememek gibi bir düşünce dahi aklımdan geçemez. Hele de bizden bir parçayı"

Dedikleri gülümsememe sebep olduğunda ellerim yanaklarını avuçlamış, dudaklarımı burnunun ucuna bastırmıştım. Dolan gözlerime engel olamazken titreyen sesimle "Güzelliğim, yeter ki, biz isteyelim. Tüm zorluklara göğüs gereceğiz" dediğimde uğruna canımı vereceğim gülüşünü bana sunmuştu.

Hayatım boyunca hiç böylesine şanslı hissetmemiştim. Geceleri bile uyurken yarın canavar olarak uyanacağımı düşünen ben Jimin hayatıma girdiğinden kalbim sevginin kanatlarıyla uçuyordu.

Küçüklüğümden bu yana burnumun dibinde olan Jimin aslında benden çok uzaktaydı. Etrafıma öyle bir çember çizmiştim ki, kimse yaklaşmıyordu bile. Hayatımda benimle ilgili çok az bir şey bilen amcamın oğlu Hoseok, nokta kadar hakkımda bilgi vermesem de bana güven aşılayan Namjoon ve Seokjin hyung, o gün beni gür nehrin ölümcül derinliğinden kurtaran Taehyung dışında kimse yoktu.

Ve babam... Belki de, onun dediği gibi acıdığı için beni terk etmeyen babam.

Bencilim. Beni büyütürken didinen babama şüpheyle yanaşacak kadar bencil. Özür dilerim baba. Hissedemedim...

Jimin hayatıma girene kadar bir çok duyguyu yaşatamadın bana. Sadece ona baktığımda kalbimde oluşan güveni, sevgiyi, samimiyeti hissedemedim. Beni sevsen bile...

"Elbette bebeğim!"

Parmak uçlarında yükselip kollarını boynuma doladığında boynuna öpücük kondurdum. Teni dudaklarımı kavurdu. Kokusu ciğerlerime oksijen oldu. Bittim ben böylesine güzelliğe.

"Annem! Annemi arayacağım!"

Titreyen ellerime dur diyemedim. Ancak annemi aramaktan da vazgeçmedim. Bir kaç çalış sonrasıydı çağrının yanıtlanması. "Alo, oğlum nasılsın?" dedi daha ağzımı açmadan.

Kendi annemin bile ağzından bu hitabı duymayan ben öylesine açlıkla bu kadını anne olarak benimsemiştim ki. Belki de korkutucu derecede hızlı olmuştu. Fakat daha sekiz yaşımdayken evimize kadar, sırf benim için kurabiye getiren kadını hep hayranlıkla izlemiştim. Her defasında dudaklarımdan dökülen tek sözcük vardı. Keşke...

Purple Lilac JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin