Soo-bin: Tamam o zaman bu son görüşmemizde seni bir yere götürmek isterim
Yu Han: Nereye?
Soo-bin : Burada yıllar önce keşfettiğim ve benim dışımda kimsenin bilmediği bir yere gidicez
Yu Han: Ah şimdiden merak ettim peki bişey soracağım
Soo-bin: Evet tabiki
Yu Han: Neden o bildiğin yeri bana gösteriyorsun
Soo-bin: Sen hem ülkemizin veliaht prensi hemde benim abimsin biliyorsun ikimizde bir birimize sirlarimizi paylaşırız
Yu Han: Evet
Soo-bin: Tıpkı senin beni tanımadan önce hatta ilk kez görmene rağmen en büyük sırrın olan veliaht prens olduğunu söyledin sen bana guvendin bende şimdi sana güveniyorum
Yu Han: Ya kardeşime bak keşke kardeş olsak
Soo-bin: Hadi gidelim
Yu Han ile benim bildiğim o yere doğru gitmeye başladık onunla yürürken neredeyse hiç konuşmadık ah keşke gerçekten abim olsa onunla çok iyi anlaşırız
Yu Han: daha gelmedik mi
Soo-bin: Hayır daha gelmedik ama az kaldı
Biraz ilerledikten sonra geldik ( Resimdeki gibi bir yer beğenmeyen yazabilir çekinmeden eleştirilere açık biriyim)
Yu Han: Ah burası çok güzel bir yer
Soo-bin: Evet ilk baharda daha güzel bir yer oluyor
Yu Han: Burayı Ne zaman buldun?
Soo-bin: iki yıl önce mantar ararken buldum
Yu Han: Ah çok iyi
Biraz konuştuktan sonra vedalaştık ikimizde anlastiktan sonra ayrıldık ben hem mantar topluyor hemde eve gidiyordum .
Eve yaklaştığım zaman havada kara kara dumanlar yükselmeye başlıyordu hala erkendi yani akşamda olamaz ve yağmurda olamaz çünkü havada bir bulut ☁️ bile yoktu tek bir seçenek var oda ah inanamıyorum yangın hemen elimdeki sepeti yere düşürüp eve doğru koşmaya başladım umarım annemlere bişey olmamıştır .
Soo-bin: Anneee babaa olamaz ev yanıyor her taraf da kan var
Bunları söylerken yanan evimize baktım hemen annemleri aramaya başladım. Evin arkasında olduğum için ön kısma doğru yürümeye başladım ve gördüğüm manzara pek iç açıcı değildi. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım.
Adımlarımı yavaş yavaş atıyordum Annem kucağında kardeşim Mona ve doneo vardı yanlarına koştum üçü de kanlar içindeydi ve iki bebek ölmüştü annem de ağır yaraliydi bahçedeki masada Johunk Amca , Limmi teyze ve babamın cansız bedenleri vardı .
Ağlıyordum hemde nasıl Babamın yanına gidip yarasına baktım ama ölmüştü yapicak bişey yoktu . annen bana seslendi kızım diye hemen yanına gittim belindeki derin kılıç yarası çok kötüydü ve annem son dakikalarını yaşıyordu .
Nia : Kızım Soo-bin ( Dedi kısık sesle)
Soo-bin:( Ağlamaklı) Anne ne oldu?
Nia : Tüm köylüleri öldürdüler bilmiyorum neden
Soo-bin: Anne🥺😭
Nia : Bende ölücem kızım ama ölmeden önce sana söylemem gereken şeyler var.
Soo-bin: Anne 🥺 kendini fazla yorma
Nia: Sen seen benim ve Go-âh ın gerçek ten kızı değilsin öhö öhö (Bizim Nia burada öksürüyor)
Soo-bin: Ne
Devamı 12. BÖLÜMDE
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmparatoriçe Ji-Yoo
Historical FictionKöyde yaşayıp tüm ailesini kaybeden ve ailesinin gerçek ailesi olmadığını öğrenen Soo-bin'in hayat hikâyesi