Birileri anlatsın bana;
Hangisi gerçek?
-Ölüm mü?
-Yaşam mı?
-Ya da yaşayan ölüler mi?Yaşarken bir insan nasıl ölü olabilir?
Sevdikleriyle,gördükleriyle,düşündükleriyle. Ya da kısa ve net. Sevilmemiştir.
Sevilmemişim~Nasıl Derler Bilirsin
Sevilmemek.
Kim tarafından?
-Aile?
-Arkadaşlar?
-Sevdiğin kişi?
Hangisi daha çok can acıtır?
Hepsi acıtır.İlk başta.Alışılır. Alışılması zor olsa bile.
En güzel huyum budur belki de acıya alışmış olmam.Ne güzel adamlar var:
Seven,özleyen,bekleyen,ihanet nedir bilmeyen,aşık olabilen ve birde kadınlar var; böylesi adamlara hiç denk gelmeyen.
~Cemal SüreyyaGece eve geldiğimizde Mert'in ölümünü unutmuş gibiydik. Tek düşündüğümüz Ege idi. Hapse girecek miydi?
Biz şimdi ne yapacaktık?
Kaçmak dışında başka çaremiz yoktu. Salona geçtik, her birimiz farklı koltuklara oturduk. Sessiz geçirdiğimiz 10 dakikadan sonra Erim sessizliği bozdu.
"Ne yapacağız şimdi?"
Kimseden ses yoktu.
"Kaçacağız.Kaçmaktan başka şansımız yok." Söylediğimi düşünmeye bile vaktimiz yoktu.
Buğra:
"15 dakika sonra herkes salonda olsun. Kıyafetlerinizi toplayın. Alya,Ege'yi uyandır,kıyafetlerini toplasın." Sorgulamadan kalktık. Ege'yi uyandırmaya gittim. Odasına girdiğimde yorganını kafasına kadar çekmişti.
"Ege,hadi kalk."
"Duydum,kalkıyorum. Ayrıca ben kendi kıyafetlerimi hazırlarım."
"Tamam." dedim kendi kıyafetlerimi hazırladım. 5 dakika içinde 4 tane sandviç yaptım,bir çantaya koydum,meyve suyu aldım. Salona geçtim,Buğranın el hareketi ile hızlı bir şekilde asansöre bindik. Otoparka indik,arabaya geçtik. Şoför koltuğunda Buğra vardı,Ege'de onun yanındaydı. Erim ve ben arka koltukta oturuyorduk.
Buğra:
"Nereye gidiyoruz?"
Ege:
"Dağ evine."
Buğra:
"Tamam."
Nereye gideceğimizi hiç değilse artık biliyordum.
Evden çıktığımızda saat 04.03 tü. Şimdi ise hava aydınlanmaya başlamıştı.Gece bitmiş,hava aydınlanmaya başlamıştı. Gecenin nasıl geçtiğini bilmiyordum. Tek bildiğim Mert'in öldüğü ve havanın aydınlanmaya başlamasaydı.
Yol gideli 2 saat olmuştu. Arabadaki sessizlik süresi uzarken sessizliği bozdum:
"Kaç saat kaldı?"
Ege:
"Yarım saat."
"Polisler seni çoktan aramaya başladı biliyorsun di mi?"
"Umurumda bile değil."
Benden ses yükselmedi.
Emir:
"Ege sen ne saçmalıyorsun. Umrumda bile değil ne demek? Biz seni kurtarmaya çalışıyoruz senin umurunda bile değil mi?"
Ege'den ses yükselmedi. Bir süre. Sessizliğini bozdu:
"Deli gibi umurumda size ne olacağı." sesi yüksek değildi ama netti.
Emir:
"Bizi umursama sen kendine bak. Aranan sensin."
"Bizde suçluya yardım ve yataklıktan gireriz. Eğer yakalanırsak."
Ege:
"Yakalanmayacağız,yakalanmayı unutun."
Emir:
"Nasıl olacakmış o."
Buğra:
"İlk bir sakin olun dağ evine geçince sakin bir şekilde konuşuruz."
Haklıydı. 15 dakika sonra dağ evine gelmiştik. Dağ evinin yanında başka herhangi bir ev yoktu. Kahverengi tahtalı,evin önünde ki yemyeşil bahçede salıncağı olan,2 katlı,evin önünde küçük bir balkonu olan bir dağ eviydi.
Erim:
"Telefonlarınızı açmamak üzere kapatın."
Herkes cebinden telefonu çıkarttı,telefonları kapattık. Eve girdik. Evin girişinde salon,mutfak,banyo ve bir oda vardı. Salona geçtik,koltuklara oturduk. 4-5 dakika kimse konuşmadı. Sessizliği Buğra bozdu.
Buğra:
"Plan ne?"
Ege:
"Yakalanmadan kaçmak. İzimizi kaybettirene kadar." sustu. Sonra devam etti:
"Burada sadece 2 gün kalacağız 3 dağ evi var. Bunlar arasında gidip geleceğiz. En son Ankara'daki eve gideceğiz."
"Diğer dağ evlerinde 3 gün kalacağız. Kendinizi iyi hazırlayın."Hayatınız kötü bir yola girmişse unutmayın direksiyondaki sizsiniz.
~Marlynn LongstonErim aşağıdaki odada Ege,Buğra ve bende yukarıdaki odalarda kalacaktık.
Herkes odasına çekildi.
Uyudular mı?
Bilinmez.
Ama düşündükleri kesindi.Hayatım kaçarak geçmişti. Ailemden,bazen çok sevdiğim arkadaşlarımdan bile. Bazen insan çok sevdiklerinden bile kaçar. Kendi kozasına çekilir. Bu seferde kaçıyorduk sevdiklerimizden değil kendimiz için.
Hava kararmıştı. Akşam olmuştu.
Erim:
"Akşam yemeği hazır hadi aşağıya gelin."
Erim akşam yemeğini hazırlamış bizi çağırıyordu. Yatağımdan kalktım,kapıyı açtım,kapıdan çıkınca ilk gördüğüm yüz Ege'nin yüzüydü.
Bir kaç saniye yüzümüze baktıktan sonra aşağıya indik. Erim pilav ve çorba yapmıştı.
Erim:
"Afiyet olsun."
"Sanada afiyet olsun."
Buğra ve Ege sadece başını sallamak ile yetinmişti. Yemeğimizi sessizlik için de yemeye devam ediyorduk. Ama ben sessizliği bozdum. Çatalımı bıraktım,arkama yaslanıp ellerimi birbirine bağlayıp konuşmaya başladım:
"Ege'yi kurtardıktan sonra bir planım var."
Herkes bir anda çatalı bıraktı yüzüme şaşkın bir ifade ile baktı. Çatalı elime aldım ve yemeğime devam ettim.
Buğra:
"Ne planı?"
Hiç cevap vermeden yemeğimi yemeye devam ettim.
Erim:
"Ne planı?"
Ege:
"Bir planı var ve bize söylememeyi tercih ediyor." yemeğimden başımı kaldırmadan sadece göz ucumla Ege'ye bakarken:
"Size söylemiceğim değil şu an söylemeyeceğim."
Erim arkasına yaslanıp:
"Peki söylememek istememen gayet normal. Yemekler bittiğine göre toplayalım kahve yapıp içelim."
"Şahane bir fikir." diyip mutfağı hep beraber topladık.
Buğra:
"Hadi siz içeri geçin kahveleri yapıp geliyorum."
İçeri geçtik,Erim ve Ege yan yana oturdu ben ise tekli koltuğa oturdum.
Buğra kahveleri getirdi,kahveleri aldık.Konuşmamız gerekenler vardı ama biz susmayı tercih ediyorduk. Sessizliklerimiz konuşuyordu.
Emir:
"Evet,şu anda kimse ne yapacağını bilmiyor. Evet,bir çıkmazdayız ama bu konuşmamamız gerektiğini söylemiyor."
Buğra:
"Ne konuşalım?"
Emir:
"Aşk?" Emir'in bu sıralar sürekli aşk ile alakalı konuşması kafamızda soru işaretleri oluşturmuştu.
"Emir sen aşık filan mısın?"
"Hayır be Alya saçmalama."
Kısa süreli ama uzun bir kahkaha attım. Emir'in ses tonu onun aşık olduğunu belli ediyordu.İnsan aşıksa söylemeli,onu düşünmeli. Eğer aşıksa o kişiye de söylemeli yoksa başka kişi ile oluşunu izler.İstemese bile.
"Emir sen bize aşkı anlatsana."
"Anlatayım."
Emirden aşkı dinlemek mi? Kulağa garip geliyor. Emir konuşmaya başlayınca istemsizce gözüm Ege'ye kaydı. Emir yere bakarak konuşmaya başladı:"Onu görmeden önce aşka pek inanmazsın. Aşk diye bir şey yok dersin. Sonra karşına o çıkar. Aşka inanırsın. Aşık değilsin sanırsın. Ufak bir hoşlantı olduğunu düşünürsün. Ama yanılırsın. Aşk,onun gözünün olması değil gözlerinin sana bakınca ki hissettiğin duygudur. Elleri olması değil,senin ellerini tutmasıdır. Aşk bu insanı değiştirir. Bakışını,gülüşünü,ses tonunu."
Ege,Emir'in cümlesi bitince bana baktı. Yüzündeki çocuk tebessümü ile.
Sonra Emir devam etti:
"Aşk bu ne yapacağı belli olmaz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seri Katil 18 Numara
Mystery / ThrillerAile baskısı yaşayan bir genç kızın ailesini her izni verdiği tek gece DOĞUM GÜNLERİ. Alya'nın en sevdiği gün hem de en sevmediği gün. Arkadaşlarıyla doyasıya gezdiği o geceyi sever. Ama ailesindeki samimiyetsizliği sevmez. Artık sevmemesi için bir...