3. Bölümle sizlerleyiz.
İnstagram: melekkas
Yorum ve beğenileriniz için teşekkür ederim, keyifli okumalar.
❤️
Sabahın altısından beri beş dakika oturmadan çalışan Asiye bu evde kaldığı süre boyunca ilk kez yorulduğunu hissediyordu. İki tepsi börek, iki tepsi kek, haşlama yumurta ve bir sürü kahvaltı seçeneğiyle masayı donatmış durumdaydı. Bu kadar yiyeceği yediklerine inanamıyordu. Onlar kızıyla az peynir, domates, salatalık yediklerinde doyuyorlardı kahvaltıda. Şaşkındı, bir o kadar da azıcık sinirliydi. İçinden bir ses bu kadar yiyecekten az yiyecekler, geri kalan çöpe gidecek diyordu.
"Şu çocuğu ayağımın altından alın!"
Elindeki tulumba peyniri tabağa koyup arkasını döndü. Yarım saat önce uyanan, sesi soluğu çıkmayan kızına bir pislikmiş gibi bakan Ayşegül'e, "Hayırdır?" dedi sesinin yüksek çıktığını umursamadan. "Çocuğun sana ne zararı var? Oturduğu yerden sesini çıkarmıyor. İşini bak sabah sabah beni deli etme."
"Bana bak," diyen Ayşegül karşısına geçtiğinde geride durmayıp neredeyse burunları değecek kadar yakınlaştı. "Baktım ne oldu?"
"Ne yapıyorsunuz siz? Şunları götürün kızacaklar şimdi."
İkisi de geriye çekilmedi. Ayşegül'ün kolundan tuttuğu gibi geriye çeken Ayşe Hanım, "Beni deli etme işinin başına geç," diyerek onu içeriye gönderdi.
"Sen kızının karnını doyur kızım. Ben kalanları götürürüm." Kendi işini başkasına bırakmazdı. Bu yüzden, "Ben götürürüm," deyip onu izleyen kızına gülümsedi. "Bunları bırakıp geleceğim kızım, sonrada senin karnının doyuracağım tamam mı?"
Başını sallayan kızı oflarken arkasını dönüp salona doğru yürüdü. Öfkeden elindeki tepsiyi sıkıyordu. O kızın yüzüne tokat atamadığı için elleri kaşınıyordu. Kızı yaramaz bir çocuk olmadığı gibi insanların huzurunu da kaçırmazdı. Anlamıyordu. Küçücük bir çocuk neden insanların gözüne batardı ki? Tepsideki tabakları hırsla masanın üzerine dizerken yüzünü izleyen adamın bakışlarının farkında bile değildi. Kaşları çatılıyor, dudakları içinden saydırdığı için kapanıp açılıyordu. Kaşlarını yukarı kaldıran adam sandalyeyi çekip oturdu. Kızın sinirli tavrını izlerken onu bozmadan tabağına börek aldı. Kız en sonunda arkasını dönüp mutfağa gidince bakışlarını üzerinden çekti.
Küçük kızın annesi olmalıydı. Kendi daha küçükken bir de kızı mı vardı? Başını iki yana salladı. Kızları on yedi yaşlarına girince evlendiren ailelere öfke duydu. Devletin acilen bu konuya el atması gerekiyordu. Resmi nikâh kıymıyorlar diye on yedi yaşlarındaki kızları evlendiriyorlardı. O, elinden geldiğince köyünde buna engel oluyordu. Köydeki hocaları tembihlemiş, kız reşit olmadan dini nikâhlarını kıymamalarını söylemişti. Bir senedir bu konuda sıkıntı yaşamasa da yine bir yerlerde gizli saklı yapılan evliliklerin olduğunu biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE SOR [ RAFLARDA ]
RomanceGencecik yaşında dul kalan Asiye dört yaşındaki kızıyla hayata tutunmaya çalışırken, Karadeniz'in en güçlü ailesinin çiftliğinde işe başlar. Zorlu hayatı burada günden güne iyiye giderken İstanbul'dan gelen evin en büyük oğlu Kadir'le yolları karşıl...