Merhaba, YÜREĞİNE SOR kafamı dağıtmak için yazacağım bir hikâye olacak. Bölümler diğer hikâyelerim gibi uzun olmayacak bilginiz olsun. Eğer sizler de beğenirseniz bazen hafta da üç kez bölüm paylaşacağım. Bazen de günde iki kez. Sizden ricam okuduktan sonra yıldıza basmanız ve yorum yapmanız.
Sosyal medya hesaplarım.
İnstagram: melekkas
Twitter: melekkas_ts
Hikâyemizi arkadaşlarınıza önerir misiniz? Twitter kullanıyorsanız #yüreğinesor etiketiyle atılmış Twitlerinizi okumak isterim.
Bu bölüme bin yorum gelir mi sizce?
Keyifli okumalar.
Karadeniz dağlarının eteklerinden aşağı doğru uçan martılar kendilerine yiyecek bulmak adına denizle buluştuklarında hırçın dalgalar Karaaslan köyünün eteklerine vuruyordu.
Elindeki tırpanla lahanaları toplayan Asiye'nin alnından süzülen terler bedeninin yorulduğunu gösteriyordu. Sabah erkenden köyün muhtarının tarlasına gelmiş, dinlenmeden çalışıyordu. Birazdan kaybolacak olan güneşin kızgınlığı kendini belli ederken, ağacın dibinde bez bebeğiyle oynayan kızına göz attı. Acıkmış ve susamış olmalıydı. Elindeki tırpanı krem rengi sepetinin içine atıp kızına doğru yürüdü.
"Asiye, nereye gidiyorsun kız? Henüz işin bitmedi."
Kızına yaklaşamadan bakışlarını orta yaşlarda olan hafif kilolu kadına çevirdi. Kaşları çatık, yüzünde tebessümün izi olmayan kadın işini bıraktığı için ona öfkeyle bakarken ellerini beline yerleştirdi.
"Bebeme yemek yedireceğim Hayriye abla, hayırdır?"
Onun gibi ellerini beline yerleştiren kadın burnundan soluyup çenesini biraz daha yukarı kaldırdı.
"El kadar bebeyi niye tarlaya getiriyorsun? Onun yüzünden doğru düzgün çalışamıyorsun bile. Bak bu böyle olmaz bilmiş ol."
Paraya ihtiyacı olsa da asla birine boyun eğmezdi Asiye. Bu yüzden söz de çalışıyor gibi yapıp lahanaları toplayan kadınları gösterdi gözleriyle.
"Onlar tütün içmek için yarım saatte bir mola veriyorlar. De bana, gözlerin onları görmüyor da benim el kadar bebemi mi görüyor? Rahatsız oluyorsan söyle bir daha gelmeyiz, ben kocanla baştan konuştum, bebemle gelirsem tarlanda çalışırım dedim. O da tamam dedi, şimdi gelip de kızımı bahane etme. İstemiyorsan gelmem bir daha."
"İstemiyorum. Al yevmiyeni bir daha da gelme. Zaten doğru düzgün çalışmıyorsun."
Bembeyaz yüzü öfkeden kıpkırmızı oldu. "Allah'tan korkmuyorsun kuldan utan Hayriye abla, kızımın ihtiyaçları dışında mola vermiyorum bile. Hakkımı yeme Allah'ından bulursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE SOR [ RAFLARDA ]
RomanceGencecik yaşında dul kalan Asiye dört yaşındaki kızıyla hayata tutunmaya çalışırken, Karadeniz'in en güçlü ailesinin çiftliğinde işe başlar. Zorlu hayatı burada günden güne iyiye giderken İstanbul'dan gelen evin en büyük oğlu Kadir'le yolları karşıl...