Selam canlar, bu kurgumuz doksanlı yıllarının başlarında geçiyor bunu unutmayın. O zamanın şartlarıyla şimdi ki şartlar bir değil. O zaman kadın için her şey kısıtlıydı, şimdi kadına iş bulma imkânı veriyorlar, okuması için destek veriyorlar. Elbette ki sorunlu insanlar hâlâ var olsa da şimdi kadınlar ayaklarının üzerinde durup haklarını savunmayı biliyorlar. Bu yüzden Asiye'nin hareketlerini günümüzdeki yaşama göre yormayın.
Bilmiyorum okur musunuz bir tanıdığım vardı. Doksanlı, iki binli yıllarında eşinden boşanmak için ailesine yalvarıyordu. Her gün dayak yese de o senin kocan diye geriye gönderiliyordu. Yıllarca susup o adamla evli kaldı. Bundan beş yıl önce kendine iş buldu, araştırdı etti kocasını boşayacak bir yol buldu ve o adamdan kurtuldu. Şimdi kırklı yaşlarının sonunda olan bu kadın çalışıyor ve çocuklarına tek başına sahip çıkıyor. Yani demek istediğim eski zamanda kadınlar için hayat daha zordu.
Neyse, sizi daha fazla oyalamayacağım. Bugün tatile gidiyorum orada da bölüm yazmaya çalışacağım. Sizler bu bölümü satır arası yorumlarınızla doldururken inşallah ben bir aksilik çıkmazsa salı veya çarşambaya diğer bölümü paylaşacağım.
Keyifli okumalar.
Akşamdan beri bir kere bile azalmayan fırtına şiddetinin kuvvetini hissettiriyordu. Bazı evlerin çatıları uçmuş bazılarında ise ufak tefek hasarlar bırakmıştı. Gökyüzü hâlâ kapkaranlıktı. Bitmek bilmeyen kasvetli gecede küçük Emine'nin ateşi çıktığı için Asiye'de Kadir'de tedirginlikle oturuyorlardı yanı başında.
Fırtınadan dolayı soba gür yanmıyordu. Tek odalı evin içinin ılıklığını pencere kenarlarından içeriye sızan rüzgâr soğutuyordu. Kadir ne yapacağını düşünürken Asiye ıslattığı beyaz bezi kızının alnına bastırmaktan başka bir şey yapamıyordu.
"Fırtına olmasa kucağıma aldığım gibi hastaneye götüreceğim onu. Yavrucak ne hale geldi bir saatte."
Üzgün yüz ifadesiyle başını salladı Asiye.
"Hasta olunca zor atlatıyor. Ayşegül'e sinirlenip evden çıkmasaydım bunlar başımıza gelmezdi. Keşke sizi bekleseydim."
Ağladı ağlayacak olan Asiye'nin yüzüne bakarken elinin tersiyle de Emine'nin ateşini kontrol etti.
"Kendini suçlama, her gururlu insan senin yaptığını yapar."
Kızının alnındaki beyaz bezi tekrar leğenin içindeki suyla ıslatıp koltuk altlarına koydu. Emine istemediğini belli eden bağırışıyla sesini çıkarırken Kadir tedirgin olup, "Yapma yapma," dediğinde Asiye gülümsedi.
"Mecburum, eğer yapmazsam ateşi düşmez."
Sıkıntıyla iç çekti genç adam. Her zaman olmasa da fırtına oldu mu bütün gece geçmek nedir bilmezdi. Bir saat dursa Emine'yi hemen hastaneye götürürdü. Endişe ediyordu bir şey olacak diye. Asiye onun kadar panik yapmıyordu. Bu durum da canını sıkıyordu. Bu kadar rahat olmaması gerekiyordu değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜREĞİNE SOR [ RAFLARDA ]
RomanceGencecik yaşında dul kalan Asiye dört yaşındaki kızıyla hayata tutunmaya çalışırken, Karadeniz'in en güçlü ailesinin çiftliğinde işe başlar. Zorlu hayatı burada günden güne iyiye giderken İstanbul'dan gelen evin en büyük oğlu Kadir'le yolları karşıl...