05| break up.

142 27 32
                                    

"Sanırım bizden olmuyor Eun-Mi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Sanırım bizden olmuyor Eun-Mi."

Genç adam derin derin baktığı binalardan kafasını çevirip Eun-Mi'ye döndü.

"Ne? Ne demek olmuyor Jimin-Ah ne demeye çalışıyorsun?"

"Sana açıkça söylüyorum. Ayrılalım."

"Hani bir yuva kuracaktık? Sen şaka gibisin."

Kendisi Eun-Mi'nin titreyen sesini aldırış etmeden etrafa bakınmaya başladı.

"Beni öylece bırakıp gideceksin yani, merhametsizin tekisin!"

"Ben çok merhametli bir adamım ama sen, asıl sen şaka gibisin. Ayrıca ben seni bırakıp gitmeyeceğim sen gideceksin."

Eun-Mi sinirle oturduğu yerden kalkıp gerekli ne eşyası varsa hızla aldı. Bir taraftan Jimin'e laf söylüyordu, o ise mimiğini oynatmıyor ve kelimeleri dümdüz söylüyordu.

"Senden daha çok var! Kendime daha iyi birini bulacağım."

"Benden daha iyi birini bulacağını sanmıyorum."

"Hiç konuşma, bulduğumda böyle söyleyemeyeceksin."

"Emin ol yakama sadece para için düşen bir sevgili ile aynı ortamda bulunmadığım için Tanrı'ya şükredeceğim."

Eun-Mi'nin sinirden söyleyeceği başka sözü kalmamıştı. Arkasına bakmadan odadan çıkıp aşağı inmiş, ve kapıyı çarpıp gitmişti. Kapının çıkardığı vurucu ses ile kendisi ayaklanıp Eun-Mi'nin eşyalarına suratını buruşturup bakmaya başlamıştı. Yavaş adımlarla aşağı kata inip siyah büyük bir poşet almıştı eline, geri yukarıya çıkıp Eun-Mi'ye ait eşyaları içine gelişi güzel atıyordu.

Yarısını koyduğunu düşünüp poşeti odanın köşesine fırlatmıştı. O an parasını önemsemiyordu, ne de olsa bundan sonra sadece para için sevgi gösteren bir partnere sahip değildi. İçinde istemsizce bir huzur vardı sanki, aşktan tamamen uzaktı ve laflarını çekecek biri ile değildi. Bu da onu mutlu ediyordu. 

Önünde durduğu gardrobun gözlerini açıp üstündekileri sıyırmış ve dolaba öylece fırlatmıştı, giyecek rahat şeyler alıp üstüne geçirmişti. Dolabı kapatıp derince iç çektikten sonra aynanın önüne dikilip saçlarını düzeltmeye başlamıştı. 

Kendisi de anlamıyordu içinde ne olup bittiğini, sadece kendine önem veriyordu. Aşk denen şey hayatında bir anlam ifade etmiyordu, ancak ilk defa bir kıza karşı tuhaf hissetmişti. Roseanne'in cazibesine kapılmıştı resmen, onun zarar görmesini istemiyordu, yanında olup saatlerce yüzünü incelemek istiyordu, iltifatlarla onu boğmak istiyordu. Bu his kendisine başkası olsa iğrenç gelirdi, ama o farklıydı. Kafasının içinde onun söylediği cümle yankılanıyordu, doğru kişi belki de onun aşkı sevmesine yardımcı olurdu.

the perfect girl : jrHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin