08| desires.

205 25 29
                                    

"Ne kadar lüks bir bina

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Ne kadar lüks bir bina...Bende yaşadığım binayı en gösterişli olanı sanıyordum."

Bu dediklerimle içeriye doğru yavaşça yürüyordum, benimle birlikte o da yürüyordu. Neredeyse içinde yürümesi hiç bitmeyecek gibi görünen yerde asansöre ulaşmıştuk.

Birlikte bindiğimizde en yukarı kata çıkan asansörde beklerken arkaya yaslanmıştım. Sonunda kata geldiğimizde kapı açılmıştı ve benim önümden kapının anahtarını çıkartıp açmıştı.

Önden benim ilerlemem için kapıyı tutup bana bakmıştı, içeriye adımımı attığım an evin genişliği ve şık görünümü beni benden almıştı.

Eşyalarımı komidinin üstüne bırakıp topuklu ayakkabılarımın çıkardığı sesler ve adımlarla birlikte tavandan yere kadar olan, geniş camın önüne geçmiştim.

Manzara öyle güzeldi ki, uzun binaların ve ışıkların görüntüsünü çok seviyordum. Dalıp gitmiş olmalıyım ki arkamda duran Jimin'i sonradan fark ettim.

"O kadar mı beğendin?"

"Çok güzel değil mi..."

Bunu dememle büyük olan salonla birleşik mutfağa doğru ilerliyordu, ilerlediği yere baktığımda önünde kocaman bir içki dolabı gördüm.

"Soju, şarap? İstediğin bir şey var mı?"

Tekliflerini geri çevirmek istemezdim, "Şarap."

Birkaç adım geriye atıp koltuğa oturdum ve onu izlemeye başladım, iki uzun içki bardağı çıkarıp yavaşça şarabı bardaklara dolduruyordu. 

Önüme geldiğinde benim bardağımı sehpaya bıraktı, bıraktığında alıp elimde bekletmiştim. O içmeye başladığında bende içmeye başladım. Normalde içki içmeyi sevmezdim, ama onunla ne yaparsam yapayım her şeyin bana tatlı gelmesini sağlıyordu.

En sonunda içkileri bitirdiğimizde geri sehpaya bırakmıştık, ben ise ayağa kalkmış camın önüne doğru ilerliyordum tekrardan.

Benimle birlikte o da bakıyordu ve bir süre sonra ayaklanıp önüme geçtiğinde ellerimi tutmuştu, diğer elini belimde hissettiğimde tüylerim diken diken olmuştu.

Bana derin derin bakıyorken ona karşı koyamıyordum, ona bir şeyler hissettiğim çok belliydi ve bana böyle yaparken daha da çok kendimi kaybediyordum.

"Roseanne...Sanırım artık bunu söylemem gerekiyor."

Kesik kesik konuşuyordu, ve hâlâ güzel gözleriyle bakmaya devam ediyordu.

Söylemesi gereken şeyi tamamlamadan bir anda dudaklarımda bir ağırlık hissettim, şu an tam anlamıyla göz teması bile kurmaktan çekindiğim adam beni öpüyordu.

Yumuşak ve dolgun dudakları benim dudaklarımı arasına alırken hiçbir ses çıkarmamıştım. Ellerim ensesinde gezinirken öpmesine karşılık vermiştim. Ellerimin titrediğine ve yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirdim. Hiçbir zaman böyle hissetmemiştim, şu an sadece anın tadını çıkarmayı istiyordum.

Pat diye hayatıma giren bir adamla bu hızla yakınlaşmak bir başkası için geçerli olsaydı hiç beklemeden geri çekilirdim, titreyen ellerim onun yumuşacık siyah saçlarını okşuyordu.

Birbirine daha çok yaklaşan bedenlerimiz, onun beni daha sert öpmesine sebep olmuştu. Ellerini belimden aşağıya doğru gittiğini hissediyordum, ona hiç engel olmak istemiyordum. Hiç kalkmak istemediğim bir uykuda, rüyanın içinde gibiydim.

Bacaklarımdan ve belimden kavrayıp beni kucağına aldığında ellerim hâlâ onun ensesinde duruyordu. Yüzüne bir daha hiç görmeyecekmiş gibi bakıyordum. Adımlarını yukarı kata doğru ilerletiyordu, yatak odasının kapısını açıp bacağı ile geri kapattığında yatağa doğru ilerlemiş, ve beni yatağa bırakmıştı. Üstüme doğru gelirken hiç düşünmeden yüzünden destek alıp dudaklarına kapanmıştım. Ben onu öptükçe daha sert bir şekilde öpüyordu.

Elini üstümde gezdirirken dudaklarımdan ayrılmıştı, nefes nefese konuşuyordu.
"Sen varken aşk'ı seviyorum Roseanne, sende izin veriyorsan bu aşkı seninle yaşamak istiyorum."

Dediklerine karşı hafifçe gülümsemiştim.
"Bende seni istiyorum."

Öpücükleri benim boynuma doğru yaklaşırken bu da benim tekrardan irkilmeme sebep olmuştu, her hareketi bende kelebeklenme etkisi yaratıyordu. Utancımdan ve kalbimin hızla atmasıyla birlikte tenimin ısındığını hissediyordum. Kafasını yüzümün biraz daha yukarsını doğrultup gömleğinin en başındaki iliklerin birkaçını çözüyordum. Hiçbir şey demiyordu, sadece hafifçe gülümsüyordu. Boynunda belirgin olan damarları ve keskin hatlarından nazikçe öpüyordum, bana boğuk çıkan sesi ile bir şeyler söylemeye başlamıştı.

"Sen harika bir kızsın Roseanne."

"Sana başkası Roseanne diyor mu? Çünkü sana böyle seslenmeyi çok seviyorum."

Benim ellerim onun kravatını çıkarmak ile meşgulken cevap verdim.

"Başkası söylese bile senin bana böyle seslenmen daha çok hoşuma gidiyor."

Beni altından alıp yerlerimizi değiştirmiştik, yatak başlığına yaslanıp oturur pozisyona geldiğinde kucağına yavaşça oturdum. Gevşettiğim yakası ve kravatına doğrulup ellerimi boynuna sarıp kafamı onun göğsüne yasladım. Onun da eli benim belimi saracakken kararını veremiyordu, yavaşça ellerini belime sarıp sıvazladığında ellerinin deli gibi titrediğini hissettim. Benim titremem dururken o titremeye başlamıştı. 

"Ellerin neden titriyor?"

"Hiç...Heyecan olmalı."

Sesinden belliydi kesin konuşmadığı, sanki başka bir şey var gibiydi. O belimi ve belimden sırtıma gelen elleri ile sırtımı sıvazlarken gözlerimi yavaştan kapatmıştım. Burada uyuyakalmak istemiyorum çünkü tüm gece boyu eve dönmediğimde merak edileceğimi biliyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 28, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

the perfect girl : jrHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin