"Sanki bakışların üzerimde
Göz göze kaldık sana dönüşümle
Bir sebep var bu denk gelişlerde."*
Bol bol yorum lütfen.
Bir yıl önce
"Henry...Henry...Dursana biraz." diye bağırıyordu Billy. Henry sonunda onu duyup arkasını döndüğünde derin bir nefes aldı. "Sonunda," diye söylenip oflayarak ensesine değerek terleten saçlarını dağıttı. Koşmaktan bunalmıştı.
"Dakikalardır peşindeyim Henry, lanet olsun." Henry umursamazca omuz silkti. "Telefona dalmışım." dediğinde Billy gözlerini kısıp muzip bir gülüş attı. "Yine onunla mı konuşuyorsun yoksa? Dostum, resmen avına sinsice yaklaşan bir timsahtan farksızsın." deyip hatırı sayılır bir kahkaha attı. Cidden Henry'i bütün bu çabalarından ötürü takdir ediyordu.
"Gülmeyi keser misin Bill?!" diye terslese de öylesine mutlu hissediyordu ki hiçbir şey moralini bozamaz gibiydi. "Onu bunu geç de Steve nerede günlerdir? Kafede buluşağız diye anlaşmıştık, ona bile gelmedi." Billy dudak büzerek konuştu. "Yeni bir eğlence arıyordur kendine. Steve'e tanımıyor musun? Haylaz bir çocuktan farkı yok." Haklıydı. Steve Harrington'ın küçük, haylaz bir çocuktan hiçbir zaman farkı yoktu.
Tam o anda kafeden içeri sanki ondan bahsedildiğini hissetmişçesine Steve girdi. Geçen yazdan beri kesmediği saçlarımı oldukça uzamış ve omuzlarını örter hale gelmişti. Ama acı bir tecrübe, o saçları aylar sonra kısacık edecekti.
Gözleri elleriyle koymuşçasına ayakta dikilen arkadaşlarını bulduğunda bu buluşma, kasabanın golden triosu sayılan üçlünün günler sonra ilk yan yana gelişiydi. Haylaz çocuk, gülümseyerek arkadaşlarına yürüyüp ikisiyle de sırayla tokalaştı. "Selamlar, selamlar." dedi tıpkı kraliyet selamı verir gibi. Billy onun bu haşarı çocuk tavırlarına göz devirdi. "Hey, surat yapmayacaksınız değil mi?" Özellikle Billy'e bakıyordu.
"Tamam, sizi bir süre ekmiş olabilirim dostlarım. Ama elbette ki bir sebebi vardı." Sona doğru sesi yaramaz bir tondaydı. Gözleri Billy'e döndü. "Sevgili Billy Hargrove, yarın gece reşit olmanın şerefine vereceğimiz partide bize eşlik eder misin?"
Kaşları çatışan Billy, bir ona bir Henry'e baktı. Can dostu olan iki çocuk günlerdir bunu planladıkları için mi onu arayıp sormuyordu? Ah, onları ilk saniyede boğmalıydı."Tanrım...Size inanamıyorum. Henry, günlerdir beni sana karşı dolduruyor. İlk seferde karşı koymaya çalışsam da git gide arkadan küfür edecek kıvama gelecektim." Steve onun laflarına gülerken daha fazla ayakta durmayıp oturdular ve üç filtre kahve siparişi verdiler.
"Demek bir parti ha,"
"Hıhım, hem de reşit olmanın şerefine sınırsız eğlence garantili."
"Avuçlarım şimdiden kaşınmaya başladı çocuklar." Her zaman attığı anlamlı gülüşü attı. "Çok eğleneceğimize eminim."
*
Günümüz
Okul çantamı sıraya bırakıp kafeteryaya inmeye karar verdim. Muhtemelen diğer herkes orada oturmuş, sohbet ediyordu. Merdivenleri hızla inerken orada burada konuşan insanların tek gündemi vardı. Dün gece bir seneden sonra ilk kez insan içine çıkan Billy. Üstüne bir de gecenin sonuna doğru Henry de damdan düşer gibi gelmişti. O geldiği anda Billy'nin öfkeden parlayan gözlerini görmüştüm. Elinde olsa sanki onu orada boğardı. Birbirlerinden haz etmedikleri çok açıktı. Henry'nin de ondan aşağı kalır yanı yoktu üstelik. Kesin kavga edecekler diye diken üstünde olsa da herkes, onun yerine Steve Billy'nin kulağına bir şeyler fısıldayıp bar'dan saniyeler içinde ayrılmalarını sağladı. Herkes dünyadaki tek dert buymuşçasına dün geceden beri onu konuşup duruyordu ve bu sinir bozucu olmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
last chance to die •steddie•
Fanfiction-eddie munson, steve harrington. Eddie Munson bir sene önce nakil olduğu Hawkins Lisesi'nde Steve Harrington tarafından zorbalığa uğrar. "Bir maymun, iki maymun, üç maymun. Görmedim, duymadım, bilmiyorum." * LCTD 2022