11:"dead girl"

277 37 113
                                    

"Son sözlerini seç, bu son anımız.
Çünkü sen ve ben, biz ölmek için doğduk."

*

Bir sene önce, Partinin ilerleyen saatleri

İçtiği beşinci biradan sonra Eddie'nin kafası iyiden iyiye gitmeye başlamıştı. Ne yaptığından, ne düşündüğünden haberi yoktu. Daha önce bir partiden bu kadar nefret ettiğini hatırlamıyordu. Üstelik kalbinde tarifsiz bir huzursuzluk vardı buraya ilk adım attığı andan beri. Her nedense buraya ısınamıyordu. Chrissy'i bulup iyi bir azar çekmeli sonra onu da alıp gitmeliydi. Bu gece bir kez daha neden Hawkins Lisesi'ni ve içindekileri sevmediğini anlamıştı. Ama Chrissy'nin nerede olduğundan emin değildi. Sahi, en son ne zaman görmüştü onu? Neden yalnız bırakmıştı? Onunla gitmesi mi gerekirdi? Belki de.

Koltukla el yordamıyla telefonunu bulup Chrissy'i aramak istese de saate baktığında bile sayıların yerinde durmadığını fark etti. Bu şekilde onu arayamayacağını biliyordu. Telefonu tekrar cebine atıp kenara koyduğu birasından bir yudum daha aldı. O sırada koltukla tam yanında oturan çiftin yiyişme seslerine maruz kalması sinirlerini bozsa da ses etmedi. Neredeyse çocuğun kızın ağzında dolaşan dilini görebiliyordu.

Onaylamazca başını sağa sola sallayıp Chrissy'i beklemeye devam etme kararı aldı. Elbet bu gece de bitecek ve arkadaşıyla evine geri dönebilecekti. Tam o sırada ayağının önünde duran ve kulüplerinin tişörtüyle dolu olan kutuya tanımadığı bir çocuğun uzanıp bir tanesini almasını izledi. Az önce sevgilisi üstüne kusunca çıplak kalmış ve çareyi böyle bulmuştu. Desenine bile bakmadığı tişörtü hızla üstüne geçiren çocuk, vakit kaybetmeden yeniden sevgilisine dönmeyi ihmal etmedi. Eddie zaten buna alışık olduğu için ses etmedi. Şuan kutunun yarıya inmiş olmasının tek sebebi üstüne giyecek bir şeylere ihtiyacı olan insanlardı.

Birasını kökleyip kutusunu kenara attığında başının dönmesi asla durmuyordu. Üstelik yanında yiyişen çift de işleri ileri taşımıştı. Çocuğun kızı kucağında zıplatmasını görmeyi istemediğini fark etti. Midesi bulanıyordu. Etrafta üçünden başka kimse yoktu. Bu kadar kuytu bir köşe seçtiği için kendine lanet etti. İçtiği biralar da midesine baskı yapıyordu. Kusacak gibiydi.

Kan ter içinde kalmış, saçları alnına yapışmıştı. Uzun saçlarını ferahlamak adına geriye doğru atmaya çalışsa da işe yaramıyordu. Koltuktan hızla kalkıp koşarcasına merdivenlere yürüdü. Nefes alması gerekiyordu. Merdivenleri birer ikişer çıkıp düzlüğe ulaştığında ilk gördüğü kapıyı açtı. İçeride sevişen iki erkeği görünce yüzünü ekşitip hızla kapıyı geri örttü ve sondaki kapıya koştu. Onun da kilitli olması onu soldaki tek kapıya itti.

Son bir ümit kapıyı açtığında içerinin boş olmasıyla rahatladı. İçeri girip kapıyı arkasından kapattı ve cama yürüdü. Oda oldukça karanlık ve büyüktü. Tam ortada yuvarlak bir yatak ve sade birkaç mobilya vardı. Odanın çok dolu olmaması onu daha büyük gösteriyordu. Camı açıp başını ileri uzatıp derin nefesler almaya başladı.

Yüzüne değen rüzgar biraz da olsa midesindeki baskıyı azaltmaya yaramıştı. Biraz daha soluklandıktan sonra camın köşesine çöküp küçücük oldu. Bacaklarını kendine çekip kollarını doladı. Başını da dizlerine yaslayıp bir süre dinlenmek istedi. Ne bu kalabalığa ne de diğer şeylere alışık değildi o. Chrissy olmasa katlanmaya lüzum göremiyordu.

last chance to die •steddie•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin