yaklaşık iki saat neredeyse her şey hakkında konuşmuş ve birbirimizi tanımaya çalışmıştık.
"geleceksin eve değil mi!"
merakla baktığımda kafasını salladı
"eşyalarımı toplayıp gelirim yakında.. bu arada wooyoung senin ailen? onları hiç konuşmadık"
"oh! babamlar soobin'in annesi gibi engel olmazlar bir şey demezler. o yüzden konuşmadık herhalde hatta neden onlara önceden söylemedim diye kızacaklar ama olsu-"
"iki tane baban mı var?"
"evettt aşırı tatlılar sen de çok seversin zaten. hala 40 yaşını geçmemişler gibi davranıyorlar. onun dışında mesela ben jimin babama daha çok benziyorum"
"baban gerçekten güzelmiş o zaman"
"ha şey-" ben öksürmeye başladığımda su bardağını uzatmıştı. kendime geldiğimde hala utanıyordum kimse dolaylı olsa da bana güzelsin dememişti bi kere.
"utanınca çok tatlı oluyorsun... peki ailenle ne zaman tanışabiliriz?"
"o konu biraz sıkıntılı işte. babamlar busanda kalıyorlar. jimin babam busanlı ama yoongi babam daegulu. yani yoongi babam onları orada ziyaret etmeni istemez. ama daeguda da olmak jimin babama ters. bu yüzden ben çağırırım."
"ne" derken kahkaha atıyordu. ben de ona katılırken "böyle bir kavgaları var aralarında maalesef" demiştim.
"peki onlar için yorucu olmaz mı?"
"sanmıyorum özellikle jimin babam onu biriyle tanıştırmam için başımın etini yiyor eğer söylersem dünyanın ucun bile gelir. yoongi babamında inadı biraz (!) fazla anlattığım gibi. birini bulduğum için kıskansa bile daeguda da busanda da olmayacağı için seni bir yere çağıramaz. bir yere gelmeye de yorulmaz. her neyse benim ailem sorun değil ama senin baban?"
"bana bir şey diyemez o yüzden bir sorun yok. seni ona anlatırım ama tanışmana gerek yok."
"neden öyle diyorsun ki şu an?"
"bak eun ajumma ve hyunho ajusshi ile tanıştın çoktan hatta jay, minho ve sunoo ile de. yani demek istediğim sadece benim için değer verdiğim insanlarla seni tanıştırmam daha iyi olmaz mı?"
attığı bakışlara dayanamamış kafamı sallamıştım. beni kendi değerli gördüğü insanlarla tanıştırması yeterliydi herhalde?
•••
san beni eve bıraktıktan sonra çocuklara selam vermek için eve girecekti ki jay aradığı için gitmek zorunda kalmıştı. 'çok önemli bir şey değil sadece salaklar' dediği için rahatça eve girmiştim.
bizimkilerin ikinci versiyonu gibiydiler...
tabii sonrasında riki benim dinlenmeme izin vermeyip kolumdan oturma odasındaki orta sehpanın dibine oturtturmuştu.
hepimiz bitmesine az bir şey kaldığı için riki'nin projesinin etrafında toplanmıştık.
mesela jungwon bazı şeyleri kesiyor ben yapıştırıcı sıkıyordum. riki ise yapıştırıcı sıktıklarımı alıp önemli yerlere yapıştırıyordu.
"nasıl geçti yemek" elindeki makasla beni gösterip soran jungwon ile makası aşağıya indirmiştim.
"aslında çok güzeldi. yakınlarda bir dükkan varmış. ailesi gibi gördüğü kişiler işletiyordu. yemeğimizi orada yedik. ailelerimizi, arkadaşlarımızı, okulumuzu anlattık birbirimize. her şey hakkında konuştuk kısacası"
"bizi nasıl anlattın oc" riki elimdeki şeyi de alıp yapıştırdığında göz devirmiştim.
"bize taşınma konusu açıldığı için daha çok yeonjun ve soobin'in konusu geçti. başka konuları da konuştuk tabii ama o kadar çok konuştuk ki bazı şeyleri hatırlamıyorum"
hayır, her şeyi kelimesi kelimesine hatırlıyordum ama san ile birbirimize söz vermiştik.
çünkü arkadaşlarımız hakkında bir sürü şey konuşmuştuk.
mesela ben jisung'un minho'dan etkilendiğini söylediğimde aynısının minho için geçerli olduğunu dibinin düştüğünü söylemişti.
ya da sunoo'nun uzun boylu olduğu için riki'nin ilgisini çektiğini söylediğinde riki'nin sevme şeklinin laf atma olduğunu söylemiştim.
tabii en bombası jay'in uzun zamandır jungwon'u sevmesi olmuştu.
bunları söyleyemezdim. söz vermiştim ama yardım etmeyeceğim anlamına gelmiyordu
ben bunları düşünürken riki ve jungwon 'olmuş bu iş' diye eğlendiklerinde yeonjun içeriye gelmişti.
elindeki bilgisayarı sehpada yer bulamayınca yere bırakmış belgesini yanımızda yazmaya başlamıştı.
"kabul etti mi gelmeyi?"
"evet. beraber yaşayacağız."
"daha yeni birbirinizi bulmuşken ayrı kalmamanız iyi olur"
kafamı sallayıp "evet o da aynısını söyledi. ruh eşi olan biriyle konuşmuş" demiştim.
"hımmm" jungwon sinsice baktığında riki bana sırıtarak "hazırlıklı gelmiş bakıyorum." demişti.
şaşırtmayacak şekilde jungwon konuşmamı engellemiş riki'yi tamamlamıştı. "görmedin mi zaten wooyoung ilk öğrendiğinde ne kadar durgunlaşıp etkilendi ama o tam tersi hiç sorun etmedi. bence wooyoung'u sevmişti."
riki onu onaylayıp "sadece wooyoung o başkan olduğu için öyle davrandı zaten yoksa wooyoung da başta ruh eşi olduğunu öğrendiğinde o kadar kötü değildi. taa ki minho yeni başkan olduğunu söyleyene kadar" dediğine hak vermiştim. tabii içimden.
"gerçekten yeni tanıştığınızı bilmesem önceden de aşıktı derdim." yeonjun'un dediğini ikisi de onayladığında ben de buradayım aloo diye bağırmamak için kendimi zor tutmuştum.
"sahiden emin miyiz tanışmadığımıza? o ve arkadaşları hangi üniversitedeler?"
sonunda benim de olduğumu kabullendiklerinde konuşabilmiştim. "yani biz san ile tanışsak hissederdik ama diğerlerini bilmiyorum denk gelmiş olabiliriz çünkü hepsi bizimle aynı üniversitedeler. o yüzden bizim dans kulübünü bulmuşlar zaten. hatta şeyi öğrendim jay bizim bir üstümüzmüş ve bugün kaçta dersten çıkacağımı bulmak için ders programımı öğrenmişti. onu da jay bulmuş"
"programını mı bulmuş? bu çocuk sana aşık olmuş söylim"
"sizin de san ve wooyoung'dan ayrı olduğunuzu düşünmüyorum. bugün okulda gördüm jungwon ile jay baya yakındı"
"ne birden ben ne alaka? sadece profesörün ödev verdiği kitap onda varmış oradan konuşmaya başladık. iyi anlaştık sonrasında."
"hıhım aynen. bak beş yıllık arkadaşınım her halinden anlarım senin etkilendin kabul et"
jungwon'un gözlerini kaçırıp proje için bir şeyler kesmeye devam etmesine ben gülerken yeonjun eşyalarını kutuya koymayı bırakmış göz devirmişti.
"san ve grubu gerçekten bize bela oldu.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ꜱᴏᴜʟᴍᴀᴛᴇ-ᴡᴏᴏꜱᴀɴ ✓
Fanfiction"ne yani dans klübüne bay han benim yerime bir başkan mı getirecek"