Merhaba:))Sizlere Eylül ve Ayaz'ın hikayesini anlatacağım.İyi mi kötü mü gidiyorum bilmek,yanlışları düzeltmek için vote,yorum ve eleştirilerinize ihtiyacım var..Gözlemlediğim kadarıyla vote konusunda çok cimriyiz..Oysa ki burada hikaye yazan tüm yazarlar emeklerinin karşılığını almak,okunduklarını ,beğenildiklerini bilmek yada beğenilmediklerini anlayıp kendilerini düzeltmek isterler.Sizden ricam bunu anlayabilmem için tepki ve eleştrilerinizi göstermeniz:)Ben yazarken çok eğleniyorum umarım sizlerde okumaktan keyif alırsınız..İyi eğlenceler:)) )
"Bak bunları da böyle üstüne koyuyorum ki, dökülmesin...Üzerine poşet geçirip iyice bağladım,açınca üsten alırsın hemen,sen yinede valizini çok sallamadan götürmeye çalış"
"Olur,şöföre söylerim,'Yavaş git be kaptan ,mındar ettin sarmaları!"
"Sus bakıyım anneyle dalga geçme"
"Ya anne ne diye sucuk,kaşar koyuyoruz ki orada market mi yok?Para verdik,gitsin alsın işte,azcık eksilir belki(!)"
"Heee duyanda yüz kilo olduğumu sanır.Ama ablam ilk kez doğru bir şey söyledi!Çıkar o yiyecekleri anne ya.. Biraz daha kıyafet koyacağım"
"Susun bakim..Öyle gittiğin gibi nerede market bulacaksın,yol bilmezsin iz bilmezsin,acıkınca iyi ki koymuş annem diyeceksin bak!"
"Off..anne ..tamam"
"Oflama anneye!Gittiğin yerde arkadaşlarına da vermeyi unutma"
Eylül'ün valizleri nihayet hazırdı.Otobüsünün kalkmasına bir saat kala hep birlikte otogara gittiler.Henüz otobüse falan binmemiş olmasına rağmen babası Kemal Bey,hafiften ağlamaya başlamıştı bile!Eylül'ün deyimiyle zaten ağlak" bir ailesi vardı,sadece aglamak icin bir bahaneye ihtiyaclari oluyordu.Eylül, bir an önce otobüsün gelmesi için dua ediyordu.Bundan sonra ki dört yıl boyunca hiç görüşmeyeceklermiş gibi davranan, sürekli nasihatler eden ailesinden sıkılmıştı.Biran önce gitmek istemesi doğaldı.Birazdan özgürlüğüne kavuşacağı için mutluluktan uçuyordu.
İki senedir,tek düşündüğü şey üniversite sınavını kazanmaktı,sanki başı göğe erecekmiş gibi!Sonunda başarmıştı.Artık özgürdü.En önemlisi de aynı büyükler gibi kendi sorumlulukları olan, kendi kendine kararlar alan,kendi ayakları üzerinde durmasını öğrenen bir birey olacaktı.Yada öyle olacağını sanıyordu.
Aydın arabası kalkıyoooorrrr.....Aydın yolcusu kalmasın..diye bağıran muavinin sesiyle vedalaşma törenini hızlandırdılar.
Eylül, ailesinin kurduğu vedalaşma cümlelerini duyan diğer yolcuların,onun kurtuluşu olmayan bir hastalıkla cebelleştiğini düşünmelerine yol açmasından çekiniyordu.Tüm yolculuk boyunca ona acıyan gözlerle bakmaları muhtemeldi.Bir an Eylül bile yoksa gerçeği benden saklıyorlar mı diye düşünmeden edemedi.
Ailesiyle vedalaşma senfonisi bittikten sonra nihayet otobüse bindi.Özellikle cam kenarı bilet almasına rağmen,yanındaki bayan Eylül'ün yerine, yani cam kenarına oturmuştu.Bayana,
"Pardon sanırım yerime oturmuşsunuz,benim biletim cam kenarıydı " dedi bilet numarasını göstererek!
"Aman nolcak sanki ne farkeder"dedi kadin..
"Farketmiyorsa yerime geçebilir miyim?"dedi. Bayan ,suratına sanki hakkı olan elinden alınmış gibi öfkeyle bakıp,yerinden kalktı.Eylül,bu küçük gerginliği önemsemeden yerine oturdu.
Ailesi, aşağıdan izledikleri olayı anlamış,cam kenarına geçmekle sanki büyük bir iş başaran kızlarına bakıp göz kırptılar ve otobüs hareket etmeye başladı.Şöförün hızlı manevralarla geri geri çıkmaya çalıştığı sırada görüş açısından kaybolan ailesi,tekrar göründüğünde öyle çok ağlıyorlardı ki,sonunda Eylül de kendini tutamadı.Yanındaki kadına rezil olmamak için sessizce ağlamaya çalışıyor,bir taraftan da ağladığı anlaşılmasın diye gözyaşlarını bile silmiyordu.Sanki anlasalar nolcak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYLÜL AYAZI#Wattys2015
RomanceGittiği üniversitenin en gözde gençlerinden birisidir Ayaz..Tabi bu "guzide" adamın ailesinin o çevrenin en zengin ailelerinden birinin oğlu olması büyük ihtimalle şöhretinin de kökenini belirlemiştir.Ancak Ayaz tüm bunlara rağmen mutlu değildir. Gü...