Ben Hatice'yle aynı hastanede tedavi gören bir deliyim. Hatice ile dört ay aynı hastanede tedavi gördük, ben yine oturup kendimle konuşuyordum. Hatice kendisiyle bile konuşmuyordu, sadece kâğıt parçalarına bir şeyler yazıyordu. Birkaç sefer yanına gittim, beni yanından kovdu. Bağırdı küfürler etti, bazen tırnaklarını yediğini gördüm, bazen saçlarını yediğini gördüm, bazen de vücudunun herhangi bir yerinden derilerini soyup yediğini gördüm. Ayakları elleri kolları yaralar içindeydi, aldığı ilaçların etkisindeydi bu yüzden ne yaptığının farkında bile değildi. Benim tedavim bitmesine yakın hemşirelerle konuştum, Hatice'nin neden burada yattığını çünkü merak ettim. Hemşirelerin ve doktorların söylediğine göre Hatice'nin kızı intihar etmiş, Hatice de kızının ölmesine dayanamamış ve delirmiş. Bana göre Hatice delirmemişti, Hatice kızının acısını yaşıyordu ve insanlar da bu acıya delirmiş diyeceklerdi öylede oldu, Hatice insanlara göre bir deliydi. Ben Hatice'ye daha yakın olmaya başladım, onunla ne zaman konuşmak istesem bana kucağında her zaman taşıdığı oyuncak bebeği gösteriyordu. Beni biraz tanıdıktan sonra bana yazdıklarını gösterdi, ben Hatice'nin yazdıklarını okudukça insanlıktan ve kendimden utandım. Ben Hatice'nin yazdıklarını okudukça kendimi öldürmek istedim. Sonra da aklıma Hatice'nin yaşadıkları geldi...
Merhaba ben Hatice... Beni delirdim diye hastaneye yatırdılar, deli olan ben miyim yoksa dışarıda ki lanet olası insanlar mı? Yaklaşık olarak aylardır bunu düşünüyorum ve cevabını bulamadığım sorular var beynimin en tenha yerlerinde. Beni buraya delirmiş bir kadın olarak yatıran ve düşünen herkese teşekkür ediyorum. Benim hikâyemde annemle babamın kızı olmamda başlıyor, eğer annemle babam olmasaydı bende olmazdım. Dünyada en çok nefret ettiğim kişilerden birileridir kendileri, annemle babam. Annemle babamdan neden nefret ettiğimi anlatayım. Ben daha 16 yaşındayken beni zorla birisiyle evlendirdiler, kendisi uzaktan akrabamız olurmuş. Evleneceğim kişi 32 yaşındaydı, benden tam 16 yaş büyüktü. Benden benim yaşadığım 16 sene kadar büyüktü, benden 16 sene fazla yaşamış bir adamla evlendirmek istediler. Benim fikrimi hiç kimse sormadı, zaten benim fikrimin de hiçbir önemi yoktu onlar için. Ben okumak istiyorum dedikçe, okuyup ne olacaksın dediler ve bunları diyenler maalesef benim kendi ailemdi yabancı birileri değildi. Hayatımın en kötü 16 senesini yaşadım ve ben bu hayattan kurtulmak istedikçe ailem bana her zaman engel oldular. Babamdan kaç sefer dayak yediğimi hatırlamıyorum, beni sayısını hatırlayamayacak kadar çok dövdü. Annem dövmedi ama babama karşı çıkmayarak oda dövmüş gibi etki yaratıyordu. Benim ne güzel hayallerim vardı, hayallerimin hepsi kursağımda kaldı. Ben okuyup öğretmen olacaktım, benim gibi hayatı kötü geçen kız çocuklarına destek olacaktım. Onların hayatlarına, hayallerine yardımcı olacaktım ama kendi hayatıma kendi hayallerime bir faydası olmayan bir kadının başka birisine nasıl faydalı olacaktı? Bende bu anne, bu baba varken beni ancak ölüm kurtarabilir. Annemle babamın benden neden bu kadar çok nefret ettiklerini kardeşim Musa dünyaya geldiğinde anladım, erkek kardeşim Musa dünyaya geldiğinde ben 8 yaşındaydım. O zaman anlamıştım annemin babamın benden neden bu kadar çok nefret ettiğini, çünkü ben erkek değildim ben kız çocuğuydum. Aileme ve akrabalarıma göre ben insan değildim, ben sadece bir erkeğin soyunu ilerletebilecek bir et parçasıydım. Kardeşim doğduğunda ailem beni bir kenara atmıştı, evde kendimi basit bir et parçası gibi görüyordum. Bu yıllarca böyle geçti, kardeşimi benden her zaman daha çok sevdiler. Ben hiç kardeşimi kıskanmadım, çünkü o benim kardeşimdi bende kardeşimi çok seviyordum.
16 yaşına geldiğimde liseye bile göndermediler, bir gün tarladan eve geldiğimde annem beni babamla birlikte oturdukları odaya çağırdı. Annemle babam bugün sana görücü gelecekler, babam evleneceğimi söylüyor, annemde babamı destekliyordu. Benim yerimin kocamın yanı olduğunu söylüyorlardı, ben okumak istiyorum diye bağırmaya başlayınca babam beni o günde dövmüştü. Hiçbir şey demedim o günden sonra sadece sustum. Tek temennim evleneceğim adamın annemden babamdan iyi birisi olması, annem babam gibi birer cani olmamasını istedim. Belki benimle evlenecek olan adam iyi birisiydi, merhametli şefkatli vicdanlı birisidir diye düşünmeye başladım. Kendisinden 16 yaş küçük birisiyle evlenen birisi ne kadar olabilirdi ki? Gerçekten de öyle oldu, her şey daha kötü oldu. Benden 16 yaş büyük birisiyle evlendim, daha evlendiğimin ilk gecesi sözde kocam olacak kişiden dayak yedim. Ben daha çocuktum gerdek gecesi nedir, cinsel ilişki nedir bilmiyordum ki. Benden yaşlarca büyük bir adam düğün gününün gecesinde üstüme çullanınca korkudan bağırmaya başladım. Bu yüzden kocam olacak kişiden dayak yedim ve o gece yani gerdek gecesinde hem beni dövdü hem de bana zorla sahiplendi. Acıdan bağırdım ağladım ama benden 16 yaş büyük olan sözde benimle evlenen o adamın hiç umurunda olmamıştı, o sadece aldığı zevke baktı ve çarşafa akan birkaç damla kanın verdiği mutlulukla havalara uçuyordu. Sanki bir savaşı kazanmış gibi bir zafer vardı evin içinde, benim sadece canım yanmıştı ve elimden sadece ağlamak geliyordu.
Günler geçtikçe her şey daha kötüye gitmeye başladı, kocam olacak kişi her gün içiyor eve her gün sarhoş geliyordu ve beni neredeyse her gün dövüyordu. Ben her gün ölmek için tanrıya dua ediyordum ama tanrıda bana yardım etmiyordu ki. Bu dünya da tek başıma kalakalmıştım, hiç kimsen yoktu. Kocamdan her dayak yediğimde annemi arıyordum ama annem her seferinde aynı cevabı veriyordu. ''O senin kocan, döver de sever de'' babamın desen umurunda değildim ki. Babamda zamanında beni çok dövmüştü, onun için değişen hiçbir şey olmamıştı. Kızını döven kendisi değildi, başka birisi dövüyordu. Babam için kızını ha ben dövmüş, ha kocası dövmüş aynı durumdu. Ben her şeyin bitmesini isterken hamile olduğumu öğrendim. Çok değil evlendikten birkaç ay sonra hamile kaldım, hamile kaldığımda daha yaşım 17 bile değildi. Ben hamile olduğumu öğrendiğimde bazı şeylerin düzeleceğini düşündüm ama düşündüğüm gibi olmadı. Hamileyken bile kocam olacak kişi beni defalarca dövdü, bana acımadı karnımda ki bebeğe de acımadı. Her gün daha çok dövdü, ben karnımda ki bebekle birlikle intihar etmeyi bile düşündüm ama yapamadım intihar edecek kadar cesaretli değildim. Anneme babama kaç sefer yalvardım, beni bu kocam olacak caniden kurtarın diye ama nafile. Beni de karnımda ki bebeği de öldürecek diye kaç sefer telefonda ağladım ama dinlemedir, sesimi duymadılar hep sustular. Annem babam ya, bir anne baba nasıl oluyor da kızını ölüme terk edebiliyor. Ben umurlarında bile olmadım, ben onların kızı değilmişim gibi davrandılar her seferinde. Aylar geçtiğinde bebeğimin cinsiyetini öğrendim, bir kızım olacaktı. Evet; bir kızım olacaktı, annesinin yaşadıklarını yaşatmayacaktım kızıma. Ben annem gibi babam gibi kocam gibi bir cani olmayacaktım, kızım benim yaşadıklarımın hiçbirini yaşamayacaktı. Hiç kimseye kızımın mutsuz olmasına izin vermeyeceğim. Kocam olacak kişi, kocamın ailesi ve benim ailem çocuğumun kız olacağından pek memnun kalmamışlardı. Hepsi benim suratıma nefretle bakıyordu, bu ülkede kadın olmak gerçekten çok sıkıcı bir durum. Karnım iyice büyümeye başladığında, sancılarımda artmaya başladı. Günler geçtikçe Mehmet yani kocam benimle hiç ilgilenmemeye başladı, eve gecenin üçünde sarhoş geliyor, beni uykumdan uyandırıp küfürler ediyordu kadınlığıma, gururuma, insanlığıma. Sadece küfür etmekle kalmıyor üstüne bir de dayak yiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bir kadının intiharı
ChickLitBir kadının ruh sağlığı hastanesinde yatarken intihar etmeden önce yazdığı kızıyla ilgili acıklı hikâyesini okuyacaksınız.