VI: "darling."

204 25 135
                                    

the weeknd — creepin'
taylor swift — king of my heart.

Aşkın efendiliği iyi değildir, çünkü ona inanan kişi ne denli inanç beslerse ona, o denli ağır ve acılı anlar yaşamak zorunda kalır. —dante alighieri.

 —dante alighieri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15 january, 2022.
jisoo's home, 23.17

"yapma bebeğim, çığlıklarını benden başkası duyar mı sanıyorsun?" sızlanarak alnını tekrar yatağa bastıran jennie, sert vuruşlarımın etkisinden kurtulmak için bana neredeyse yalvarırken bedeni aksini söylemekten asla geri durmuyordu. aslında jennie ne kadar itiraz etse de asla o güvenli kelimeyi söylemiyor, sızlamaları ve bana yasladığı dolgun kalçaları ile bu tezimi destekliyordu. ne şeytan ama.


yatağımdaydı.

cehennemimin tam merkezinde, yüz üstü uzanan bedeni, ıslanmış gözleri, hafifçe kızarmış kalçalarıyla öylece uzanıyordu ve tanrı'ya yemin edebilirdim ki onun karşısında sakin kalmam çok zordu. "yeter," dedi ağladığı belli olan sesiyle. olduğu yerde kıpırdanıp ilk önce belini sonra da kalçalarını kaldırdı. alayla gülümsedim. benden izin almış mıydı? elimdeki siyah kemeri hızla beli ve kalçasının ortasındaki yere vurduğumda, sızlanarak yatağa geri düştü. ah bedeni. sahip olduğum en değerli hazinemdi.

"sana bu odadan çıkabileceğini kim söyledi?" dedim tok bir ses tonuyla, bunu yaparken yataktaki bedeninin üzerine, ona ağırlığımı vermeden çıktım ve ensesindeki saçları kavrayıp başını geri çektim. "çıkmak istiyorum."

beklemedim. "hayır." bileklerindeki kelepçeleri gram umursamadan çekiştirerek demir yatak başlığının sallanmasına sebep olduğunda, bu aniden öfkemi besledi. ben de saçlarına daha da asıldım, canının yanması bedenini daha da çılgına çevirirken burnunu çekti ve dudaklarını büzdü. aldanmamalıydım, bir şeytanla seviştiğimi aklımdan çıkarmamalıydım. "canımı yakıyorsun..." dedi oyuncu bir tavırla, güldüm. "çünkü hak ediyorsun."

yatak başlığının arkasındaki aynadan jennie'nin ifadelerini izliyordum ve bu lafımdan sonra dudakları güler gibi kıvrıldı. "daha fazlasını hak ediyorum," cevap vermemi, onu laflarımla çılgına çevirmemi beklemeden cümlesine devam etti. bir anda yüz ifadesinin değişmesi beni şoka uğrattı. "yapma kim jisoo, sen de bir şeytan yarattığının farkındasın." yüksek perdeden bir kahkaha attığında ruhsuzlukla harmanlanan bedenimde asırlar sonra bir kan akışı hissettim o an. "beni yarattın, çünkü senin bu zehirli aşkının en büyük besin kaynağıyım ben." ellerimi hipnotize olmuş gibi saçlarından çektiğimde, başını hafifçe çevirip omuzunun üstünden alaycı bakışlarıyla bana baktı.

"sadece 1 hafta yoktum kim jisoo, bu kadar cabuk mu düştün formundan? ayıp olmasın diye ağladım az önce... boşalmaya biraz bile yakın değilim üstelik." her bir kelimesi bedenime öfkeden bir kurşun gibi saplanırken, beni tahrik ediyor oluşunu asla anlamayıp hırsla çenesine sardım parmaklarımı. "ne yapmaya çalışıyorsun, seni burada oturamayacak şekilde becermem için mi tüm bunlar?" bu kez alay eden taraf ben oldum. aniden tekrar saçlarını kavrayıp çektiğimde korkunç bir ses tonuyla fısıldadım kulağına. "20 dakika önce de yalandan mı boşaldın o zaman, hm? konuşsana?" sustu ve bu ona daha da yaklaşmama sebep oldu.

the devil wears prada ⟶ jensoo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin