XII: "finally."

149 19 20
                                    

chase atlantic — falling
dua lipa — pyhsical

dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. kimilerini yenilgi yıkar, kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. —john steinbeck.

 —john steinbeck

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"jisoo, onları öldürdünüz değil mi?"

jennie bana o cümleyi kurup, dolu gözlerle benden bir cevap beklerken ben oturduğun yere çivilenmek deyimini yaşıyordum. gözleri dolduğu için parlıyordu, sanki evet dememi bekliyordu. bakışlarının içindeki o parıltı benden olumlu bir cevap bekler gibi hazırdı, yeni uyanmış olmasına rağmen mahmurluk dahi yoktu yüzünde. ne söyleyecektim? elbette onları öldürmüştüm, ancak bunu söylersem diğerlerine ne diyecektim? hızlı karar vermem gerekiyordu. çok hızlı.

"jen, bence uykuya geri dönmelisin saat gecenin bir yarısı." ona doğru yaklaşan eunbi, sol elini koluna sarıp onu yönlendirmeye kalktığında eunbi'nin eline vurup bir adım geriledi, sonrasında gözleri tekrar benimkilerle buluştu. "bana cevap ver jisoo." derken sesi, tanrım en az ölüm kadar soğuk, derinden ve iç gıdıklayıcıydı. sertçe yutkundum. "kimseyi öldürmedim," dedim sakin bir ses tonuyla, gözlerimi ondan çekmeden. "kimseye dokunmamam gerektiğini söyleyen sen değil miydin? şimdi ne değişti?" gözleri kısıldı hafifçe ve bu gözlerinden birer damla yaş akmasına sebep oldu.

"sen ne zaman beni dinledin ki?" dedi tükürür gibi. seulgi bu sözle olduğu yerde kıpırdandı. onun da her şeyden haberi vardı. "sanki her zaman beni dinliyormuşsun gibi, onlara hiçbir şey yapmadın mı?!" sesi sonlara doğru yükselmiş, bana meydan okur gibi nefretini kusuyordu. kusmalıydı, zehrini akıtmazsa hasta olurdu. kendimden biliyordum. "öldürmen gerekiyordu!" dediğinde salonda derin bir sessizlik oldu, arkadaşlarımızdan hiçkimse jennie'den bu şekilde bir çıkışı beklemiyordu.

"onları süründürmeliydin!" dedi hıçkırarak. "niye yapmadın jisoo?" cevap vermedim, herhangi bir karşılık vermedim ona. sadece dinledim, eunbi'nin, aerum'un, lalisa'nın şokla jennie'yi izleyen yüzlerine baktım sadece. dehşete düşmüş görünüyorlardı, onun değişimini kabul edemiyorlarmış gibi duruyordu. "jennie, canım ne dediğinin farkında mısın?" lalisa bunu söylerken sinir bozukluğuyla istemeden hafifçe gülmüştü.

"haklı değil mi?" dedi josh bir anda olaya girerek. başımı yavaşça ona çevirip irileşmiş gözlerle ona baktım ve benimle göz kontağı kurmasını bekledim ama oralı bile olmadı. "sen bize karşı neyi savunuyorsun?" dedi eunbi o an gözlerini kısarak, kaşları da çatılmıştı. "kısas bunun adı." dedi josh gülerek.

"jennie'nin vücudundaki izleri görmediniz mi? psikolojisine vurulan darbenin farkında mısınız hiçbiriniz?" dedi kızgın bir ses tonuyla. "kimse bunu yapmadı, ancak yapmadığım için deli vicdan azabı duyuyorum!" arkadaşım eşsiz bir performans sergiliyordu. "birinizin bile içi acımıyor mu ona bakınca? hiç mi geçirmediniz içinizden keşke onlar da ölse diye?"

the devil wears prada ⟶ jensoo.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin