“nereden çıktı şimdi bu?” felix kulağına dayadığı telefonunda jisung ile konuşurken, kek harcını karıştırıyordu.
o hararetli kavganın üstünden güzel bir iki hafta geçmişti.
güzelden kastımız; felix’i her gördüğünde bakışlarını kaçıran bir changbin, bomboş bakışları ile gezinip duran bir changbin. yine de, -bunu söylemiştim.- changbin iyi oynardı ve, öğrencilere hiç bir şey çakmamıştı.
ryujin bile, pek bir şüphe duymamıştı.
“beni sakın reddetmeye falan kalkma! zaten çok göremiyoruz birbirimizi. ayrıca minho’yu da tanıyorsun.” kek harcını karıştırmayı bitirmiş olan felix kek kalıbına dökerken, jisung’u yanıtladı.
“changbin de olacak diyorsun, kavga ettik onunla.” felix göremese de, jisung’un gözlerini devirdiğini hissetmişti.
“changbin, minho için geliyor, sen benim için.” oflarcasına sesler çıkardı felix, cidden changbin ile bir gece kulübünde görüşmek istediğinden emin değildi.
“sevgilimi özledim, nazını hiç çekecek durumda değilim.” dedi jisung oflamalara karşın. doğru da söylüyordu, jisung, çocukluğundan beri “turizm okumak istiyorum.” diye tutturan bir çocuktu ve, okumuştu da. şimdiyse mesleği gereği oradan oraya geziyordu.
jisung, minho’yu, felix’i okulda ziyarete geldiğinde görmüştü bir yıl kadar önce. herkesten hoşlanan bir yapısı olduğu için, hemen dibi düşüvermişti bahçede öğrenciler ile basketbol oynayan adama.
koşup numarasını almıştı, jisung böyleydi, bir şeyi isterse, almak için uğraşırdı. ve minho ile olan ilişkisi, jisung için bir ilk olan, ciddi ve uzun süreli bir ilişkiydi. jisung bundan oldukça da memnundu.
“iyi tamam, geleceğim, akşam kaçta dedin?” jisung bir kaç mutluluk çığlığı attı telefondan, felix yüzünü buruşturarak telefonu kulağından uzaklaştırıp, çığlıkların bitmesini bekledi.
“bir saate hazır ol canımın içi, baay!” felix “ne?” diye şaşırsa da, jisung telefonu çoktan kapamıştı bile.
felix ise kaderine razı olup, dudaklarını büzerek, kek kalıbını dolaba koydu çünkü bu keki yiyecek zamanı bile yoktu.
...
...
“şu mavi mor ışıklı yer mi?” jisung onu onaylayan mırıltılar çıkarmıştı, felix söylene söylene kulübe ilerlemeye başlamıştı.
nasıl bir yer seçmiş bunlar böyle diye düşünüyordu ama burası öyle normal bir gece kulübüydü ki.
felix işte.
gece kulübüne girdiğinde ilerideki masayı gördü hemen, changbin, minho ve jisung bir muhabbete tutulmuşlardı. jisung’un sürekli gülmesinden, şimdiden çakır keyif olduğu belliydi.
iç çekip masaya ilerledi felix, jisung’u çocukluğundan beri tanırdı ve en iyi bildiği şey, onun sarhoşken çekilmediği idi.
kendisi de pek farklı değildi ama felix bunu genelde reddediyor.
masaya geldiğinde jisung onu görür görmez boynuna atlamıştı. changbin ve minho şaşkın gözlerle ikiliyi izlerken, felix boynuna sarılan eller yüzünden nefes almaya çalışıyordu.
iki tane meslektaşı burada diye rahatça küfür bile edemiyordu!
“bıraksana beni be!” jisung inadına daha çok sokulunca felix, minho’ya öldürücü bakışlar yolladı. minho anlamış olacak ki, jisung’u felix’den çekmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
classroom desks
Fanfictionchanglix, tamamlandı. ben öğrencimin disipline gidip, okuldan atılmasına göz yummak istemiyorum bir aylık öğrencim olmasına rağmen eğer, siz de bunu istemiyorsanız, iki senelik öğrenciniz için bunu yaparsınız sanırım.