on dokuz

897 118 31
                                    

önündeki kağıtları kırıştıran müdüre bakıyordu felix, içindeki gerginlik hat safhadaydı.

müdür, felix’i gördüğü yerde, “odama gelin lütfen.” demiş, felix de bir öğrencisi ile ilgilendiği için, “sonra gelsem olur mu?” dediğinde müdür keskin bir dille reddetmiş ve odasına gelmesini istemişti.

“beni neden çağırdınız müdür bey?” felix, dayanamamış, müdürün bir an önce konuşmasını istemişti. bu ortam çok gericiydi onun için.

“direkt konuya gireceğim.” felix kafasını sallamış ve müdürü izlemeye başlamıştı. “bay seo ile bir ilişkiniz var.” felix çatılan kaşları ile kafasını sallamıştı, doğru vardı ilişkileri, ne alaka şimdi? müdür, sandalyesini masasının sol tarafına sürükleyip, yeni çıkarıldığı belli olan bir fotoğraf koydu felix’in önüne.

“ne bu?” dedi felix, çünkü müdür onunla dalga geçiyor olmalı ki, fotoğrafın olduğu kısmı koymamıştı daha. felix sorduktan sonra, changbin ve felix’in, öğretmenler odasındaki anından bir fotoğraf koymuştu.

“bir ilişkiniz olmasına karışamam ama, bu resmi milli eğitim görse ne düşünürler sizce bay lee?” felix yutkunmuş, herhangi bir cevap vermemişti, tek merak ettiği müdürün bu konuşmayı neden changbin’in boş olduğu günde yaptığıydı.

ben söyleyeyim, changbin ve felix bu konuda farklı iki karakterdi. changbin, müdüre ses çıkarmaktan çekinmezdi, müdür de pekâlâ bunun farkında olduğundan, sadece felix’i manipüle etmeyi seçmişti. müdür de biliyordu öğrencilerinin felix’in canı olduğunu, buradan vururdu, yine ayırırdı ikiliyi. changbin’i vuramazdı, changbin gözü korkusuz birisiydi, bu fotoğrafın okuldan aforoz edilmek için yeterli bir delil olmadığını changbin biliyordu, felix kadar saf değildi.

“ayrıca öğrencilerim, hatta tüm on ikinci sınıfların dersine girdiğinizi düşünürsek, öğrencileriniz, bu durumdan etkilenip, sınav yerine bunları konuşuyorlar.” felix’in kaşları tekrar çatılmıştı, bu dediğinin pek imkanı yoktu, gidip kimseye “bizim changbin ile ilişkimiz var.” dememişti, bir tek ryujin ve chaeryeong’un bildiğini biliyordu ama onlardan da sır çıkmayacağının farkındaydı. “fotoğrafı kim çekti?” merak etmişti sahiden de, fotoğrafı kimin çektiğini bilmek istiyordu.

“önemli mi bu bay lee?” felix yutkundu ve bir şey demedi, müdürün sert bakışlarının altında eziliyordu, bu müdürden de nefret ediyordu, okuldan da. “ayrıca, yine karışmak istemiyorum ama, kız ve erkek olsaydınız bu duruma pek bir şey demezdim, fakat erkek erkeğe bira-”

“tamam müdür bey, anladım. teşekkür ederim, halledeceğim.” cidden homofobikçe imalar dinleyesi yoktu. “umarım halledersiniz bay lee, okulumuzun imajinı çizen şeyler bunlar.”

okulun batsın senin.

felix bir şey demeden müdürün odasından çıkmış, ve hafif bir küfür savurup elinde duran çantasını sıkmıştı. “hocam!” karşıdan elini sallayan ryujin’i görmesi ile dudaklarını ısırıp sesli bir nefes verdi, ryujin felix’in karşısına geçti. “bugün changbin hocanın boş günü olduğu için sizinle yürüme fırsatı yakalarız diye düşündüm.”

felix başını sallayıp ryujin’in yanından merdivenlere ilerledi, morali o kadar bozuktu ki, yansıtmamaya çalışmak çok zordu. “nasılsınız hocam?” felix dalgın bakışlarını ryujin’e çekmiş “hm?” demişti.

“nasılsınız diye sormuştum, konuşamıyoruz ne zamandır.” felix “hâ.” diyerek anladığını belirtip cevaplamıştı ryujin’i. “ben, iyiyim. sen nasılsın, naptınız chaeryeong ile?”

ryujin hafif tebessüm etmiş, çıkış kapısını itip, felix’in geçmesi için yana çekilmişti. felix hafif bir teşekkür mırıldanmış, ryujin’in yanına geçmesini beklemişti. “ben de iyiyim hocam, teşekkür ederim. ve şey, chaeryeong ile, konuşuyoruz öyle.”

“sadece konuşuyor musunuz?” dedi felix telefonundaki bildirimlere bakarken, changbin iki tane mesaj atmıştı. telefonu geri cebine koydu. “hocam ben o gün içinde özür dilerim, beni öyle görmemeliydiniz ama biliyorsunuz ne kadar hassas olduğumu.” felix başını sallamış, “sorun değil canım, olur öyle.” diye mırıldanmıştı.

“biz, sanırım flört ediyoruz. tabii, becerebiliyor muyuz, emin değilim.” felix gülümsemişti. “derslerini aksatayım deme sakın.”

“hocam ayıp ediyorsunuz! eve gidince ingilizce çözecektim, hevesimi kaçırdınız şuan.” ryujin kollarını birbirine bağlayıp, hocası ile takılmaya başlamıştı. “ödev versem ne yapabilirsin ki?” demiş ve gülmüştü felix de. “merak etmeyin hocam, her dersten çözüyorum zaten, biliyorsunuz programımı.” felix kafasını sallamış, “kazanacağına eminim.”

“sizce yabancı tıpı kazanır mıyım? yurtdışına gitmek istiyorum.” felix gülümsemiş, “nereye gitmek istiyorsun?” diye sormuştu. “kanada, belki avustralya, bilmiyorum ama, gerçekten istiyorum birisini.”

“hocam siz avustralya da yaşadınız değil mi?” felix başını sallamıştı. “evet, on beş yaşıma kadar yaşadım, sonra lisede ailemle buraya taşındık.”

“nasıl bir yer peki avustralya?” felix on sene öncesine dönmeye çalışması ile gülümsemiş, “güzel bir yer avustralya, hâlâ bazen yazları ziyaret ediyorum. imkanlar, haklar açısından da iyidir, insanları saygılı, yani çalışmak istersen mutsuz olacağın bir yer değil, ve, kesinlikle kazanırsın ryujin, emeğin ortada.” demişti.

“teşekkürler hocam. burada yollarımız ayrılıyor, görüşmek üzere!” felix de elini ryujin’e sallamış binasına doğru ilerlemeye başlamıştı.

seul’un en büyük liselerinden birisi olan lisenin imajını sadece changbin ve felix mi bozardı gerçekten? yoksa müdür sadece homofobiklik mi taslıyordu, anlamıyordu, kafası da karışıktı.

changbin’e yazsa iyi olurdu.

kaos 😖

classroom desksHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin