5

526 40 58
                                    

Dünün yorgunluğu hala üstümdeydi. Kendimi zar zor sınıfa attım. Günüm güzel başlamıştı ki Minho ve kuduz arkadaşlarını gördüm. Jeongin'in yanına yönelecektim ki henüz okula gelmemişti. Ödüm bokuma karışmaya başladı. Ama kendimi geleceğine inandırarak rahatlattım. Çok geçmeden Minho ayağa kalktı ve bana doğru yürümeye başladı. Yanımdaki boş sıraya oturdu.

"Ee han? Günaydınnn yok mu bize?" Dedi başını yana yatırıp bana bakarak...

Ellerimin titremesini saklamaya çalıştım. Cevap verirsem beni susturacaktı. Cevap vermezsem kızacaktı. Sürekli kapıya bakıyordum Jeongin gelecek mi diye...

"Keh keh aferim sana ben demeden konuşmamayı öğrenmişsin."

Onu görmezden gelmeye çalışıyordum ama sürekli bakış açıma girmeye çalışıyordu.

"Konuş hadi." Dedi ve göz kırptı.

"..."

Tabi ki bir şey demeyecektim. Birden ona bakmamı sağlamak adına çenemden tuttu. İrkildim.

"Konuş dersem konuşursun. Konuşma dersem konuşmazsın. Anladın mı beni."

Hem beni aşağılayıp hem de üzerimde baskı kuruyordu. Sinirden ayağa kalkıp terk etmek istedim orayı. Bana böyle davranması, bana istediği gibi emir vermesi beni o kadar rahatsız ediyordu ki iliklerime kadar ondan nefret ettim. O an ki sinirle elini ittim.

"Bak bak bak şimdi de bana karşı çıkıyoruz? Seni canlı canlı yutarım olum. Beni sakın küçümseme ve bana sakın saygısızlık etme bir daha."

"Sen bana saygı duyduğun zaman istediğin saygıyı görürsün."

Nasıl bir kafadaysam bu cümle ağzımdan kaçmıştı. Fark ettiğim an sıçtığımı da fark ettim. Minho ani bir şekilde ayağa kalktı. Tam bana bir şey yapacakken hoca geldi. Öyle bir derin nefes verdim ki ruhumdan 1 2 gram da çıkmış olabilirdi.

Minho beni iterek yerine oturdu. Bense bunla yetindiği için rabbime şükrediyordum. Ders sonuna kadar beni izlediğine yemin edebilirdim ama bakmadığım için kanıtlayamazdım. Zil çaldığında kapıya yakın olduğum için topuklarım götüme vura vura gizli yerimize doğru koştum.

Jeongin'e gelmediği için kızdım. Tek başıma karanlıkta düşünüyordum. Ondan nasıl kurtulmalıydım? Jeongin her zaman yanımda olmayacaktı. Korkuyordum. Dayak yemek istemiyordum.
.
.
.
.
Her tenefüs gizli üsse gitsemde acıkmıştım. Orası çok tozlu olduğu için yemeğimi orada yemek istemedim. Bahçeye çıkıp arka tarafa gittim. 2 sn sonra etrafım Minho ve haydoları ile doldu. Titriyordum, artık kaçışım yoktu. Bari yemek yerken sal be hayvan.

"Noldu Jeongin'ine? Nerelerde😂"

Cevap vermeden tostumdan ısırık aldım. Sessiz kalmam sinir etmiş olmalı ki elimden tostumu aldı. Bu hareketi sınırlarını artık aştı. Her şeyime elini uzatabilirdi ama tostum. Geri almak için sinirle onu duvara ittim.

"Verir misin."

Minho bayağı şaşırdı ve histerik bi gülüş attı.

"Bugün çok agresifsin Han? Bu göt güveni nereden geliyor bilmiyorum ama bu yaptığını ağır ödeyeceksin. Okul çıkışı beni bekle. Al. Son tostunun tadını çıkar amele sümüğü seni."

Bu sefer korkak değildim gayet sinirli bakıyordum. Neyse ki içlerinden hiç biri altıma sıçtığımı anlamadı. Gerçekten korkmama rağmen böyle sakin ve  hırslı durmama şaşırmıştım. Okul çıkışı ne yapacaktı? Son tostun derken ne demek istedi? Beni öldürmezdi veya Bodrumuna kilitlemezdi değil mi? Değil mi?!
.
.
.
.
Okul çıkışı herkesin gitmesini beklemek için gizli üsse indim. Tek başıma karanlıkta oturup beliyordum. düşünüyordum.  Artık o ve oyunlarından çok sıkılmıştım. Jeongin gibi güçlü olsaydım bunların hiç biri olmayacaktı. Keşke Minkyu burada olsaydı. O zaman yanlız ve zorbalığa uğrayan aptal güçsüz bir ezik konumunda olmazdım.

Belki Minho'ya zorbalık yapardık beraber. Bu salak düşünceyle güldüm. Çünkü konumum berbattı.

"Buradan girdi değil mi?"

Bu sesler de neyin nesiydi?!!?!? Kimsenin beni fark etmediğinden emindim? Nasıl nasıl nasıl beni bulabilirler.?! Aman Allah'ım şimdi ne yapacaktım!!! Adeta şok içinde dondum kaldım. Kendimi toparlayıp saklandım.

"BURADA OLDUĞUNU BİLİYORUM HANN HAHAHHA"

Bağırması her yerde yankılanırken kalbim kulaklarıma çıktı. O kadar heyecanlandım ki nefesimi kontrol edemiyordum. Şimdi kesinlikle sıçmıştım. Ellerimi başımın arasına aldım. Bittim ben. Kaçışım yoktu.

Bulunduğum koridora doğru tutulan flaşlar gerilimi %100 arttırdı. Jeongin'e ne diyecektim? Sırrımız bozulmuştu. Hepsi benim yüzümdendi. Mahvoldum. Batırdım her şeyi. Beni affetmesini istemek bile yüzsüzlüktü.

Buraya doğru geldiler. Yakalanmama ramak kalmışken nefesimi tuttum. Flaşı biraz daha sola tutsaydı ortaya çıkacaktım. Ama tutmadı.

"NERDESİN HAN! SANA SÜRPRİZİM VAR!"

Kurtulacaktım kurtulacaktım kurtulacaktım. Beni bulamazsa yangın merdivenine kilit takarım ve burayı güvende tutarım. Jeongine her şeyi anlatacağıma söz verdim. Tabi kurtulursam...

Bu koridordan ayrılmaya karar verdiklerinde deriin bir nefes verdim. Ayaklarım uyuştuğu için duruşumu düzeltirken yanlışıkla çarptığım süpürge yere düştü ve tüm katta yankılandı. Boku. Yedim.

"BULDUM SENİ KÜÇÜK SIÇAN"

Hepsi bu tarafa doğru koşarken ben de fırladım. Arkamdan gelen flaş sayısı arttıkça artıyordu. Kurtuluş yoktu. Çünkü bu koridorun sonunda kaçış yoktu.

Beni ensemden yakalayıp yere yatırdılar. Son kez o davarın sesini duydum.

"Bayıltın."

Dedi ve gözlerim karardı.

Merhaba! Nasıl olmuş bu bölüm?😍 Yeni bölüm uzun zaman atamadım. Beklediğiniz için teşekkürler. Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi bekliyorum benim için çok önemliler. Sonraki bölümde kaos arttıkça artacak takipte kalın 😘

unusual life of Han Jisung (minsung<3) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin