3

64 9 0
                                    

Lee Minho & Han Jisung

"Günaydın Nina."

Jisung cafeye adımını atar atmaz gördüğü Latine selam verirken yüzünde koca bir gülümseme vardı.

"Günaydın Han." minyon kadın aynı enerjiyle karşılık verirken mutfağı işaret etmişti. "Patron mutfakta."

Jisung masaların arasından geçip mutfağa adımlarken yeni açılmış mekanın sabah saatlerine rağmen dolu olmasına pek de şaşırmamıştı, konu Minho ve mutfak becerileri olunca her şey mümkündü. Genç adam yıllar içinde başarılı ve bilindik bir şef olmayı başarmıştı, önce küçük yerlerde aşçılıkla başlayan kariyeri kısa süre sonra Beverly Hills'teki birçok ünlünün özel şefliğini yapmasıyla devam etmiş ve yeterince para kazanmaya başladığında da kendi restaurantını açma noktasına kadar gelmişti. Los Angeles'ın dışında her geçen yıl büyeyen bir restoran zinciri vardı, yaklaşık 3 hafta önce ise Koreatown'da yeni bir kafe açmıştı. Kafenin ilgi çekici yanıysa bir kedi kafe olmasıydı, içeri girdiğinizde sizi her cinsten kedi karşılardı. Kedilerin çoğu sokak kedileriydi, hepsi Minho sayesinde oldukça sağlıklı ve bakımlıydı. Bu yüzden kısa süre içinde fazlasıyla bilindik bir mekan haline gelmişti.

Mutfak kapılarını açıp içeri giren Jisung, Minho'yu kesme tahtasının başında ve adını hatırlayamadığı bir şarkıyı mırıldanırken bulmuştu. Sessizce hareket edip sonunda kollarını büyük olanın beline sardığında mutlu bir şekilde iç çekmişti, son birkaç günün yoğunluğuyla sevgilisini görememiş olmak onu fazlasıyla özlemesine neden olmuştu.

"Günaydın sevgilim." Minho kendi dillerinde konuştuğu sırada elindeki bıçağı tahtaya bırakıp arkasını dönmüş ve kollarını Jisung'un beline sarmıştı.

"Günaydın." onunla korece konuşmayı seviyordu, yıllardır amerikadaydılar ve Kore'den çok uzakta olmalarına rağmen Minho ona ev olmayı başarmıştı.

"İşler nasıl gidiyor bakmaya geldim."

Minho arkasındaki tezgaha yaslanıp Jisung'u da bacaklarının arasına çekerken gözlerini koca mutfakta gezdirmişti kısaca.

"Henüz yeni bir şef bulamadım, sabahki parti gecikti ve öğleden sonra birkaç yavruyu veterinere götürmem gerekiyor."

Jisung sevdiği adamın söylediklerini büyük bir dikkatle dinlerken kaşları hafiften çatılmış ve dudakları toplanarak "o" şeklini almıştı.

"Woahh yoğun bir gün anlaşılan, yardım için kalmamı ister misin?"

Minho soruyu yanıtsız bırakmayı tercih ederek tezgaha yasladığı elini çekip Jisung'un alnına dökülen saçları geriye doğru okşamak için kullanırken içten bir ses tonuyla kendi sorusunu yöneltmişti.

"Bugün nasılsın? Herhangi bir planın var mı?"

Jisung saçlarını okşayan adam karşısında yumuşacık olurken dudaklarında minik bir gülümseme yer edinmişti bile.

"Öğleden sonra Felix ile dans stüdyosunda buluşacağız. İyiyim tabii ki, bak-" Minho'nun belinde duran ellerinden birini kaldırıp ikisinin arasında, göz hizasında tutmuştu. Minho diğer eliyle Jisung'un bileğinden tutarak eline baktı. Egzamasının iyileştiğini görmek güzeldi.

"Neredeyse geçmek üzere." uzanıp avcunun içine minik bir öpücük kondurduktan sonra konuşmaya devam etmişti. "O halde gününün tadını çıkar, akşam da bende buluşalım."

Jisung'un yüzü hemen düşerken Minho iç çekerek gözlerini buluşturmak adına aralarındaki mesafeyi aşmıştı, sıcak nefesi Jisung'un dudaklarına vuruyordu o an.

"Sana yemek yaparım. Burada yoğun bir gün olacağını biliyorsun." birkaç saniyelik süre zarfında bakışları Jisung'un dolgun dudaklarına kaydı, dikkatinin yanı sıra iradesinin de tuzla buz olmasına izin vermeden hemen gözlerine geri dönmüştü.

"Ve sen mutfağımdaki en büyük dikkat dağıtıcısın şu an." bunu iğneleyici olmayan bir ses tonuyla söylemeyi başardığında birkaç saniyedir ciğerlerine sıkışıp kalmış nefesi verdi.

Jisung itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki o anda mutfağa garsonun girmesiyle ikisi de susmuştu. İlk silkinen Minho oldu, bedenini tezgahtan ayırırken ellerini de Jisung'un beline yerleştirmişti.

"Akşam görüşürüz, Felix'e selam söyle." uzanıp genç olanın dudaklarına hızlı bir öpücük bırakmış ve olduğu yerde bekleyen garsona dönmüştü.

"Masa sekizin tatlıları dolapta."

>>>>>>

Barbekünün ardından herkes arkasına yaslanmış ve derin bir sohbete dalmışlardı. Konu ise bu yılın ligi üzerineydi, Seungmin çocukların -çoğunlukla Chan, Changbin ve Felix- coşkuyla takımlar ve oyuncular üzerine tartışmalarını izliyordu. Jeongin telefonunda kaybolup gitmişken, Hyunjin'in sergisi ve Minho'nun sergi günü atıştırmalık bir şeyler yapıp yapamayacağı üzerine konuşan ikiliyi dinliyordu Jisung.

İçinde bulunduğu bu karmaşanın ona aile gibi hissettirmesine gülmeden edemedi ve tam da bu sırada sevdiği adamla gözleri buluştu.

Minho arkasına yaslanıp rahat bir pozisyon elde ederken uzanıp Jisung'un sandalyesini kavrayarak kendine doğru çekmişti, aralarındaki mesafenin saniyeler içinde kapanmasıyla eğilip genç olanın duyabileceği şekilde konuştu.

"Bu güzel gülümseme de nerden çıktı?"

Jisung cevap vermek için dudaklarını aralarken Minho'nunkiler tehlikeli bir şekilde boynunda geziniyordu.

"Anın tadını çıkarıyorum, şunlara baksana... Yani adamlar profesyonel beyzbol oyuncusunun yanında bu seneki lig şampiyonunun kim olacağını tartışıyor, siz ikiniz sergi ve yemek üzerine konuşuyorsunuz ve ahh Jeongin... Galiba Jeongin'in bir sevgilisi var."

Minho sevdiği adamın söylediklerini dinlerken boynundaki ezbere bildiği o hassas noktaya kuş tüyü hafifliğinde bir öpücük kondurmuştu, Jisung kesik bir nefes aldı.

"Devam et, konuş benimle." yeni bir öpücük. "Barbekü yüzünden seninle yeterince ilgilenemedim." bir öpücük daha.

Jisung önemli değil dercesine omuz silkti, geceyi kollarının arasında kapattığı sürece gerçekten önemli değildi onun için.

"Tüm bu karmaşa koca bir aileye, bir sürü kardeşe sahipmişim gibi hissettirdi."

Minho'nun dudakları son cümleyle yukarı kıvrılırken Jisung'un güzelim kokusunu içine çekebilmek için bir saniye bile bulunduğu yerden ayrılmıyordu.

"Benim dışımda tabii, değil mi?"

Bu sefer gülümseyen Jisung'du, uzanıp parmaklarını Minho'nun ensesindeki saçlara daldırdı ve yüzüne bakma ihtiyacıyla aralarına mesafe koydu.

"Ohh bir zamanlar hyungum olduğunu ne çabuk unuttun." oyuncu bir ses tonu takındığı sırada Minho'nun gözlerinden geçen parıltıyı yakalamayı başarmıştı.

"O gece 'hyung' ile başlayıp 'Minho, daha hızlı!' ile bittiğini hatırlatmamı istiyorsun galiba." Minho'nun cümlesi Jisung'un yanaklarının kızarmasına neden olurken ikilinin içinde bulunduğu anı bölen Jeongin'in isyan eden sesi olmuştu.

"EW! EW! EW! İĞRENÇ!"

Bunun ardından Seungmin dalga geçme fırsatını kaçırmadan hemen uzanıp Jeongin'in kulaklarını kapatmıştı.

"Jeongin'i geri dönülmez bir biçimde kirlettiniz! Şhh geçti, geçti..."

Hemen ardından Changbin atılmıştı söze.

"Kulaklarımı yıkamak istiyorum."

Minho aldırış etmeden arkasına yaslanırken Jisung birasından koca bir yudum alarak kuruyan ağzını ıslatmıştı. Kimse onun arsız yanını inkar edemezdi.

"Garip olan ne biliyor musunuz?" masanın diğer tarafındaki Chan herkesin üzerinde bakışlarını gezdirirken konuşmaya devam etmişti.

"2 Assuie ve 4 Koreli ile aynı masadalar ve hangi dilde konuşurlarsa konuşsunlar anlaşılmayacaklarını sanıyorlar."

Baseball |ChanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin