• Hayatımda acılar yaşadım, sevdim, kaybettim, özledim, yanıldım, güven verdim, hatalarla sınandım... Ama her şeyin sonunda en çok öğrendim.
Havanın dondurucu soğukluğu tüm İstanbul'u yeniden esir almıştı. Bu güzel şehri, içini titreten, kasvetli havanın etkisi altında çaresiz bırakmıştı. Sanki güneş, yeryüzünden bıkmış ve bulutların arkasına çekilip bir daha çıkmamak üzere kaybolmuştu.
Soğuk, sadece İstanbul'u değil, bedenimi de teslim almıştı. Her bir hücrem bu buz gibi havada titriyor, vücudum aciz bir şekilde soğuğa karşı kıvranıyordu. Başlarda hafif hafif esen rüzgar, zamanla daha hızlı, daha sert esmeye başlamış, etrafı adeta kasıp kavuruyordu. Yüzüme çarpan rüzgarın sertliği, bir tokat gibi hissettiriyordu. Bu soğukluğun içinde nefes almak bile bir işkenceye dönüşüyordu. İliklerime kadar hissediyordum soğukluğu ama adımlarımı, meydan okurcasına yavaşlatmakta kararlıydım. Esir alınmış bu İstanbul sokaklarında, her adımda kararlı bir şekilde ilerliyordum.
Zihnimde dönüp duran düşüncelerle savaşmak, hayatımın bir parçası haline gelmişti. Bu düşünceler, beynimdeki karmaşaları, verdiğim mücadeleleri hiç bir zaman korkutamadı. Yaşadıklarım o kadar derinleşmişti ki, artık acıları bile hissetmiyordum. Her şey bana, hayatın bir sınavıymış gibi geliyordu; her adımda bir meydan okumayla karşı karşıya kalıyordum. Hayat, sanki her gün beni daha da zorluyor, beni yıkmak için var gücüyle saldırıyordu. Beni acıtıyor, her yara bir iz bırakıyordu; ama bir şekilde devam ediyordum. Çünkü ben, bu savaşta hem kazandım hem kaybettim ama hep gülümsedim. İçimdeki fırtınalara rağmen gülümsemek, mutlu olmak, bunları öğrenmiştim. Bazıları kaybettiklerinde karanlık bir kuyuya düşer, üzülür, mızmızlanırdı ama ben öyle değildim. İçimdeki savaşı her gün veriyor, her seferinde bir adım daha ilerliyordum. Sonuçta, kaybetsen de, kazansan da hep bir buruk gülümseme vardı dudaklarımda.
Ama bu savaşta, yanı başımda hiç kimse yoktu. Tek başıma, yalnız bir asker gibi ilerliyordum. Ruhum, adeta tuzaklarla, incinebileceğim her tehlikeyle dolu bir arenada savruluyordu. Herkes durmaksızın beni yıkmak için fırsatlar kolluyor, ellerine geçen her anı acımasızca kullanıyordu. Ama bir şeyi unuyorlar, bir şeyi gözden kaçırıyorlardı: Ben, her yıkılışımda yeniden ayağa kalkmayı biliyordum. Kendi yaralarımı sarıp, yeniden savaşa devam etmeyi... Her darbe, her kayıp, her acı beni daha da güçlendiriyordu. Yavaşça öğrendim, savaşların bitişi hasarsız olmaz belki, ama yenilgilerle de sonlanmaz.
Bu savaşların içinde çoktan kaybolmuştum, bir zamanlar ben kimdim, neydim, hatırlayamıyordum. Yıllar boyunca kendim olamamıştım. Acı bir gerçek, değil mi? Kendim olamamak... O cümle, bir yara gibi derinlere işliyordu. Bana da acı veriyordu, ama ne yapabilirdim ki? Engel olundu, engellenmiştim. Kendim olabilmeme bile izin verilmedi. Yüzümde bir maske vardı, yıllarca o maskeyle farklı roller oynadım, her birini büyük bir ustalıkla, ama hep başkaları için. Bir oyuncu gibiydim, metni ezberlemiş, onun dışına çıkamamıştım. Doğaçlama yapamazdım, çünkü her adım, her hareketim bir senaryoya bağlıydı. Kendi sesimi duyamazken, başkalarının sesiyle yankılanıyordum.
Mutluluğu, sevgiyi, güveni sevdiğim adamda bulmuştum. Ama o adamın, artık benim yüzümden bana güvenmemesi, bana bir şey olsa bir yudum bile gözyaşı dökmeden yüzüme bakmaması beni paramparça etmişti. Oysa o adam, bana her şeyi öğretmişti; mutluluğu, sevgiyi, aşkı, güveni... O gece yaşananları bilseydi, kendini asla affetmezdi. Ama bilmeyen o değildi, ben idim. Olayı kafamdan atamayan, boşluğa dalarak her geçen saniyede onu düşünmekten bitap düşen bendim. O ise hiçbir şeyin farkında değildi. Onun o adamı öldürmesi için bir emir bile verilmemişti belki, ama içindeki öfke onu cehennemde de başından bırakmazdı. Tesisin ona verdiği cezayı umursamazdı, o sadece o adamı yok etmek isterdi, ve bana bu acıyı yaşattığı için, o adamın sonu, onun vicdanında bir ceza olurdu.
![](https://img.wattpad.com/cover/319337177-288-k864355.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizliğimde Kayboldum
RomansaÇoğu hikayenin başladığı gibi güzel başlamadı benim hikayem. Zaman zaman rüya gibi anlara takılı kalsamda kabusu da fazlasıyla yaşadım elbet. Yaşam ve ölüm arasında, arafta takılı kaldım. Kalbim hala atarken üzerime toprak attıklarını sanıyordum. Ru...