19 Ocak

11 1 4
                                    

BU BÖLÜM PEETANIN AĞZINDANDIR

BU BÖLÜM PEETANIN AĞZINDANDIR

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben Peeta, Peeta Wiseman. 19 Ocak 2004'te karlı bir kış gününde Breenada doğdum. Tabii benimkine doğum denilebilirse. Annem bana 7 aylık hamileyken korkunç bir sancıyla yerinden kalkmış. O dönemlerde bunun sıklaşmasının normal olduğunu söylemişler ama ben normal değilmişim. Sancılar artınca annemi hastaneye götürmüşler. Babam o sırada işteymiş. Annemi doğuma aldıklarını öğrenince hızla hastaneye gelmeye başlamış. Yollar kaygan ve buzlu... Sonrası tahmin ettiğiniz gibi zaten. Trafik magandası, hayattan kopan bir can, babasız kalan bir çocuk ve hayatının en zor ve güzel anlarını yalnız geçiren bir anne. Gerçi pek de yalnız geçirmiş sayılmaz. Babam bir su perisiymiş. Annem ise ateş perisi. Lina'da mütevazı bir hayatları varmış. Tabi anlattığım gibi ben doğana kadar. Babamın ölümü ya da benim doğumumdan sonra annemin şehrine taşınmışız. Gothem'a.

7 yaşlarına kadar babamın çok gizli bir görev için ülke dışına çıkması gerektiğine inandım. İnandırıldım. Yaşım ilerledikçe annemin cevapları daha kaçamak oldu. Anneannemler zaten hiçbir zaman cevap vermemişlerdi. Annemin gözleri her babam nerede neden gelmiyor dediğimde dolduğunu fark edince biraz biraz farkına vardım olayların. 10 yaşına kadar böyle idare ettim. 10 yaşında artık öğrenme isteğim arttığı için biraz daha fazla sorgulamaya başladım. Bu sürede ise okuluma gidiyordum. 10 yaşına kadar babam gelip başarılarımı görünce mutlu olsun diye gereğinden fazla çalışırdım. En başarılı ben olur babamı gururlandırırdım. Annemse bazen bana babam adina mektuplar gönderirdi.

12 yaşına geldiğimde ise zaten bildiğim gerçeği öğrendim. Babamın...

Neden olduğuna dair bir fikrim yoktu yine. Ama trafik kazasında öldüğünü biliyordum. Nedenini sorgulamadim. Bu zamana kadarki amaclarimin yalan olması beni o zaman fazlasıyla etkilemişti. Anneme çok kızgındım. O ise çok üzgün. Bir süre konuşmadım. Aradan biraz geçtikten sonra hak vermeye başladım. Kızgınlığım bana söylememesine değildi. Babam varmış gibi davranmasına, benim babam için yaptıklarımı desteklemesineydi. Gerçi olaylari her detaylandırdığımızda anneme saygım biraz daha artıyordu.

Ergenlik senelerimi biraz atlattıktan sonra annem asıl gerçeği, babamın benim yüzümden hayatını kaybettiğini, söyledi. Bu bana ağır bir darbeydi her ne kadar ısrarcı olup detaylarini anlatmasını istesem de...

Gerçi devamı da pek tozpembe değil. Ben doğduktan sonra babamın ailesi ölümünün suçlusunu ben ve annem yapmışlar. Suçlamalar, bakışlar, tavırlar... Kısacası anneme Linayı zindan etmişler. Durumu anneannemlerle paylasinca annem bizimkiler de annemi yanlarına almışlar.

Ergenligimin ortasında bunları öğrendiğim için ağır bir ergenlik gecirdigimden olsa bir tane bile arkadaşım olmamıştı. İletisimim diger perilerle hep zayıftı. Tam 18'ime bastığımda da peri özelliklerimi göstermemiştim zaten. Yani kısacası hayatımın büyük bir kısmı hayal kırıklıklarıyla doluydu. Çoğu zaman yalnız kalmayı seçtim. Ama bu ne evde ne de okulda mümkündü. O yüzden bize nerdeyse 30 metre uzaktaki ormana giderdim sıksık. Periler ormanı pek sevmezdi. Yalnızlık her ne kadar kaderleri olsa da çoğu zaman kalabalığı tercih ederlerdi.

Ormanda son zamanlarda garip olaylar yaşanmaya başlamıştı. Ne olduğuna anlam veremiyordum ama kesinlikle normal gitmeyen bir şey vardı. Her zaman gördüğüm ormandan farklı bir şey. Farklı bir rüzgar farklı, farklı bir ses, farklı bir görüntü. Aklımda saçma harfler canlanırdı. Her ne kadar tanıdık gelse de yabancı olduğum şeylerdi. Çoğu zaman Linadan kalma alışkanlıklar olduğunu düşünürdüm.

Dün geceye kadar...

Evde annemle ufak bir tartışmadan sonra kendimi sokağa attım. Gece 12ye kadar ıssız olmayan Gothem sokaklarından kaçmam lazımdı. Ormanda yürümeye başladım. Ne kadar süre yürüdüm hiçbir fikrim yoktu. Sürekli yürüdüm. En sonunda hava hafif aydınlanmaya başlamıştı. Nereye geldiğimden nerde oldugumdan gram haberim yoktu. Eve nasıl döküceğimi bile bilmiyordum. Orman canavarları perilere zarar vermezdi. Ama dediğim gibi son zamanlarda farklıydı. İçimi kaplayan tedirginlik midemi bulandırmıştı. Sesler halüsinasyonlar görmeye başlamıştım hatta. Sesler vardı ama ne olduğuna dair bir fikrim yoktu.

Toprağın altında bir ışık gördüğümü düşündüm. Ağaçlarla çevrili olduğu için çok da net gözükmeyen bir ışık. O uykusuzluk yorgunluk ve ağrıyla ne yaptığımın farkinda bile olmadan ışığın olduğu yere bir çukur kazmaya başladım. Daha sonra arkamdan bana dokunan bir el hissettim. Ya da rüzgar... Bilmiyorum. Sabah uyandığımda gördüğümden bambaşka bir yerdeydim. Telefonumu açıp bakmaliydim ama evden çıkarken sinirle orda bırakmıştım. Kahretsin, annem meraktan kafayı yemiştir. Eve dönmeden önce kontrol etmem gereken bir şey vardı. Çukur... Rüya gördüğüme emindim. Ama içimde ufacık bir şüphe bile kalmasından hoşlanmazdım. Rüyamda hatırladığım kadar dolaştım gördüğüm ağaçları takip ettim. En sonunda ağaçlara çok benzeyen bir yer gördüm. Ama uzaktaydı. Elime bir sopa alıp oraya doğru sessiz adımlarla ilerledim. Ama biri benden daha aceleciydi ki seri adımlarıyla yere düşmesi bir oldu. Yardım ettikten sonra gördüğüm ağaçların yanına gittim. Yardım ettiğim kız da benim yanımda geldi, sebebini bilmiyordum, sorgulamadim. İkimiz de çukura ulaştığımızda göz göze geldik. Cukur olduğuna mi şaşırmalıydım çukurun içerisindeki şeylere mi bilmiyorum ama emin olduğum tek şey bunların bana ait olduğuydu.

Zarfın uzerinde yazan yazıları biliyordum. Ama nerden...
Ağzımdan farkında olmadan 13. Mıntıkadan lafları döküldü. Biraz daha duraksadiktan sonra zarfa atıldım. Benim atilmamla onun atılması da bir olmuştu.

Zarfı çekiştirdik ve yırtıldı. içerisinden düşen tıslımların birini kapmistim. Hoş diğeri de onda kalmıştı. Tılsımı hemen cebime atıp zarfı elimde tutuyordum ki zarfa doğru atılan küçük cadıdan kaçırdım. Biraz daha uzanmaya çalışınca geri çekildim ve yere kapaklandık. Elime geçen dikenlerin acısı bir yana zarfı hemen arka cebime koydum. Yapmam gereken tek şey vardı, o zarfı ve tılsımı ondan almak. Elimin kanadığını fark ettiğimde sadece bakmakla yetindim. Ergenlik dönemini karanlık atlatmış birine göre bu yara hiçbir şey değildi. Yanima oturunca yakından görmenin etkisi mi bilmiyorum ama gözlerinin bu kadar güzel olduğunu ilk defa fark etmiştim. Yüzüne dökülen dalgalı sarı saçları ve kafasındaki tacı fazlasıyla güzel göstermişti. Odaklanmam lazımdı. Bana doğru elini uzattı, ben de yarayi uzattım. Kolundan çıkardığı bandanasıyla sardı ve biraz sohbet işte. Neden burda olduğumu sordugunda ona doğruyu soylemem gerekiyordu. Ama tamamen yalan da söyleyemezdim. Işık falan saçmaladım yani bir şeyler. İkimizin de kafası bambaska yerlerde olduğu için kimse söylediklerine dikkat etmemisti. Zaten konuşma sırasında elini zarfa yaklastırmasından belliydi. Acemi... Dikkatini dağıtmak için biraz yaklaştım.

" Bu işte beraberiz." Kafasını kaldırıp bana baktığında arkadan bir ses duyduk. Tanıdık bir ses...

Peetayı nasıl buldunuz? Bestimin acıklı bir hikayesi varmış 😔.

Breena Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin