Gözlerini araladı Tae. Burnuna misler gibi gül kokusu doluyordu ve bu kokunun nereden geldiğini anlaması zor değildi. Yanında bebek gibi uyuyan genç sevgilisinden geliyordu bu taze, iç gıdıklayan koku.
Taehyung gülümsedi sabahın ilk ışıkları sevdiğinin yüzüne yansırken. Sanki bir sanata tanık oluyordu Tae, sanki bir sanata âşık oluyordu.
Öptü sevgilisini. Binlerce kez öptü. Sanki yarın onu görmeyecek gibi, sanki elinden kayıp gidecek gibi uyanacağından korka korka öptü her bir noktasını.
Sonra açtı güzel gözlerini Jungkook.
"Sevgilim..." dedi naif bir tonda. Tae gözlerini kapattı âşık olduğu o uyuşuk sesi duyunca. Kook elini sevgilisinin yüzüne yerleştirdi, okşadı yavaşça yanağını. Tae gözlerini araladı. Fısıldadı.
"Günaydın güz kokulu."Gülümsedi Kook. Ona böyle hitap etmesini çok seviyordu. Kokusunu sevdiğini biliyordu Tae'nin. 'Nasıl bu kadar âşık olabilirim?' diye geçirdi içinden. 'Nasıl varımı yoğumu verecek kadar bitebilirim sana?'
Taehyung doğruldu.
"Hadi uçurum kenarına gidelim. Bizim ağacımız büyümüş mü diye bakarız. Olur mu?"Jungkook nasıl reddedebilirdi ki onu? Nasıl 'olmaz, yorgunum, lütfen burada yatalım.' diyebilirdi. Elbette gideceklerdi.
"Baksana Kookie! Kocaman olmuş! Benden bile uzun!" diye bağırmıştı Taehyung, henüz onun omzuna gelen ağacın yanında durarak. Jungkook gülmeden edemedi.
"Hayatım henüz omzuna geliyor."Taehyung dudaklarını büzüp uzaklaşmıştı ağaçtan.
"Hemen büyü olur mu ağaç? Bizim aşkımız büyüdükçe sen de büyü."Jungkook Taehyung'un arkasından yaklaşıp beline sarılmıştı sıkıca.
"Büyüyecek sevgilim. Devasa bir ağaç olacak." Sustu bir süre Jungkook, sonra konuştu. "Taehyung." Tae'nin belinden tutup kendine çevirdi. Gözlerine bakarak konuştu."Eğer bir gün olur da... Olur da biterse her şey, beni bu ağacın önünde bulabilirsin her daim. Ben burada öleceğim." demişti. Sevgilisinin gözleri sulanmıştı hemencecik. Birkaç damla akmıştı bile. Ölümü ve ayrılığı duymak istemiyordu Tae. Dayanamıyordu. Kook'un yokluğunu bilmezdi ki o hiç. Bilmek istemezdi.
"Sen ölmeyeceksin."
"Biz ölmeyeceğiz. Bu ağaç da hep yaşayacak sevgilim."
Alınlarını birbirine yaslayıp gülümsemişlerdi ve Kook, Tae'nin akıttığı incileri silmişti usulca.
...
Jungkook gözyaşlarını silmişti sessizce.
"Yeter artık, siktir olup gideceğim bu evden!" demişti ardından babasına doğru.
"Bok gibi bir babasın!"Yaşlı adam sinirle bir biblo daha fırlatmıştı Kook'a doğru. Jungkook eğilme ya da kaçma zahmetinde bile bulunmadan duruyordu olduğu yerde.
"Senin için gidip iki farklı işte çalışıyorum baba. Hâlâ neden yaranamadım sana?"
"Kes sesini, anca o bir sike yaramayan arkadaşlarınla sürtüp para yiyorsun sen!" dedi adam hiddetle ve kalktı oturduğu koltuktan. Kook'a doğru yürüyüp vuracakken elini tutarak engelledi genç çocuk.
"Yeter artık! Koca adam oldum. Vurmayı kes!"
"Kapat lan çeneni!" diye bağırıp bir tokat atmıştı bu kez yaşlı adam, oğluna. Kook güçsüz şekilde yere düşüp şiddetle ağlamaya başlarken adam işaret parmağını genç oğlana sallıyordu.
"Bak, evde yiyecek bir gram şey yok! Açlıktan ağzımız koktu, siktir git çalış para getir! Başka bir halta yaramıyorsun zaten it herif!" dedi ve oğluna sert bir tekme geçirdi. "Senin anan sokaklarda sürtüp o herife kaçmasaydı böyle olmazdı. Yıkıl karşımdan! Anası kılıklı." tükürürcesine konuşmuştu adam. Kendi oğluna bile acıması yoktu. Jungkook sürünerek kalktı yerden.
Sokağa attı kendini. Zor nefes alıyordu. Yüzünde bir yerlerin kanadığına emindi. Ağlayarak ve karnını tutarak yavaş adımlarla yürümeye başladı.
Gideceği bir kişi vardı sadece. Ömrünün sonuna kadar yanına sığınabileceği bir tek kişi.
"Kook gerçekten o adamı öldürmek istiyorum!" dedi Tae sinirle. Yerinde duramıyordu. "Şu haline bak! Canım yanıyor." Gözleri dolmuş, sevgilisine bakıyordu. Harap haldeydi. Kaşı, dudağı ve burnu kanamıştı. Taehyung'un kapısına öyle dayanınca genç çocuk korkudan ve şoktan ne yapacağını bilememiş, sadece sarılıp içeri alabilmişti. Şimdi ise sinirden delirmek üzereydi.
"Darp raporu alsana."
Kook güldü. "O kadar kolay değil bebeğim. Babam sonuçta." Taehyung daha da delirmişti. "Böyle babaya sıçayım Kook."
Jungkook başını yere eğdi. O da böyle babaya sıçmak istiyordu. Tae sevgilisine baktı. Çok üstüne gitmişti, dinlenmesi lazımdı Jungkook'un. Yaklaştı ona, sarıldı."Özür dilerim, yaralarını temizleyelim."
Tae kalktı ve hemen ilk yardım çantasını getirdi. İçinden malzemeleri çıkarıp yavaşça pansuman yapmaya başladı sevdiğinin yaralarına.
"Canım yanıyor Kook. Senin her canın yandığında benimki kat kat fazla yanıyor."
dedi. Gözleri hâlâ dolu doluydu ve kızarmıştı. Jungkook'un da ondan farkı yoktu.Elini tuttu Tae'nin. "Seni çok seviyorum Taehyung. Sen benim ailemsin."
Taehyung ağlamaya başladı usulca.
"Sen benim evimsin Jungkook. Seni çok seviyorum."...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Adamın Mektubu •Taekook
Fanfiction"11 sene boyunca sakladığım saç tellerin, son kez dokunmuştum sana sevgilim."