"Benim eşim sensin."

70 17 9
                                    

"Günaydın Mirae. Nasılsın?" diye sordu Taehyung gülümseyerek. Az önce asansörde ona bağırmak biraz olsun iyi hissettirmişti. Yıllardır içinde tuttuğu öyle büyük çığlıklar ve bağırışlar vardı ki. Fakat bu bile iyi gelmişti.

"İyiyim Bay Kim." Öksürdü Mirae. "Siz nasılsınız?"

Taehyung onun dosyasını incelerken gülümsedi tekrar.
"Çok iyiyim teşekkür ederim." dedi. Bu sırada içeri girdi Jungkook. Çok iyi olmasına sevinmiş miydi, üzülmüş mü?

"Birazdan bir doktor arkadaşım daha gelecek. Tedavine başlayacağız."

"İyileşemeyeceksem bunun ne faydası var doktor?" dedi Mirae. Sesi o kadar güçsüzdü ki. Taehyung ona döndü şaşkınlıkla. Sonra Jungkook'a baktı. Jungkook buruk bir tebessümle izliyordu onu. Tedaviye yanıt veremeyeceğini nasıl söylerdi bir insan karısına? Tekrar hastasına döndü doktor.

"Öyle söyleme Mirae. Biz elimizden gelenin fazla-"

"İstemiyorum Bay Kim." dedi Mirae. Gözleri dolu doluydu.

"Mirae. Lütfen böyle konuşma. Bak eşin de burada, üzülecek."

"Üzülmez o. Ne zaman beni umursadı ki?!" diye bağırıp öksürmeye başladı Mirae. Jungkook onu duymuyordu bile. Doktordan çekemiyordu gözlerini.

Taehyung sinirlenmeye başlamıştı. Bu pislik herif hayatı boyunca insanları böyle kandırmış mıydı? Hızlıca Jungkook'un kolundan tutup dışarı çıkardı. Kook neye uğradığını şaşırmıştı. Artık daha yakından görüyordu yüzünü. Kokusunu daha derin içine çekiyordu.

"Ne halt ediyorsun sen Jungkook?!" diye çıkıştı Tae. Jungkook ağlamaya başladı. Adını duymuştu ağzından yıllar sonra. Çöktü yere. O kadar acıyordu kalbi.

'Her şeyi söyleyebilsem keşke sana.' diye geçirdi içinden. 'Bana bu denli nefretle bakmasan sevgilim.'

Deli gibi ağlıyordu Kook. Taehyung etrafına baktı. Birkaç hasta ve hemşire onu izliyordu.
"Tamam, önünüze dönün lütfen." dedi onlara hitaben. İnsanlar işlerine dönünce Kook'u yerden kaldırdı ve lavaboya götürdü. Yüzüne birkaç defa su çarptı. Kook hâlâ ağlıyordu. Taehyung'un da gözünden yaşlar düşmeye başladı.

"Neden ağlıyorsun Jungkook, yeter artık." dedi Taehyung çaresizce. O da ağlıyordu hâlbuki. Jungkook ona sarılmak istedi fakat durdurdu Tae. Gözyaşlarını hızlıca silip uzaklaştı.

"Kendine gel, toparlan ve eşinin yanına dön."

"Benim eşim sensin." dedi mırıldanırcasına Jungkook.

Yutkundu Taehyung. Ne yapmaya çalışıyordu gerçekten?

"Jungkook derhal kendine çekidüzen ver ve dön odaya. Saçma sapan şeyler de söyleme."

Kook daha da sesli ağlamaya başladı ve çöktü yere.
"Taehyung, ben seni sevdim hep." dedi çatallı sesiyle. Taehyung'un kalbi teklemişti. Vücudu yanıyordu. Daha hızlı akmaya başladı gözyaşları.

Neden ona inanmak istiyordu? Jungkook ona hakaretler ederek terk etmişti. Şimdi neden Taehyung ona inanmak istiyordu?

"Kapa çeneni. Ben gidiyorum. Hızlı ol, toparlan." dedi ve arkasını dönüp gözyaşlarını sildi. Çıkacağı sırada Kook onun bacağına sarıldı.

"Lütfen Taehyung. Lütfen bir kere sarılayım sana. Yalvarırım."

Taehyung'un sildiği gözyaşlarının yerini yenileri doldururken yumruklarını sıktı. Güçlü bir adam olmuştu ama karşısındaki bu herif... Tamamen yıkıyordu tüm duvarlarını.

Taehyung güçlü biriydi, Jungkook'tu yenildiği tek kişi.

Kaldırdı yerden onun bedenini güçlükle. Sonra durdular karşı karşıya. Jungkook bedenini Taehyung'un üzerine bırakırcasına sarıldı ona. Boynuna gömdü yüzünü ve sarsılarak ağlarken kokusunu içine çekmeye çalıştı. Delirmiş gibi gözüküyordu. Taehyung sarılmadı. Öylece durdu, ağladı.

Daha sonra ittirdi Kook'un bedenini. Arkasını döndü, çıktı gitti. Ardında ağlayan, yıkık ve harabe bir adam bırakarak.


"Doktor, istemiyorum diyorum." dedi Mirae tekrar. Taehyung ne yapacağını bilmiyordu. Kadın ölmek istiyordu sadece.

"Mirae benden bunu isteyemezsin."

"O zaman çıkarın beni, ben atlarım bir yerden." dedi soğukkanlılıkla.

"Saçmalıyorsun Mirae." dedi doktor Min.

Jimin'di. Hâlâ ufak tefekti. Taehyung ile okumuşlar ve aynı hastanede çalışmaya başlamışlardı. Taehyung'un ayakta kalma sebebiydi arkadaşları.

"Evet Mirae. Lütfen yapma böyle, başlayalım tedaviye."

"Hayır, ben ölmek istiyorum. 7 ay sürünmektense, acı çektirmeden öldürün beni."
Sesi öyle kararlı çıkıyordu ki, Tae ile Jimin göz göze geldiler. Ardından çıktılar odadan. Jungkook etrafta yoktu.

"Ne yapacağız Jimin?" diye sordu Tae. Alnını ovalıyordu.

"Baş Hekimle konuşmamız lazım." dedi Jimin ve beraber asansöre doğru yürümeye başladılar. Bu sırada tekrar konuştu Jimin.

"İki gündür dalgınsın sen."

"Mirae kimin karısı biliyor musun?" diye sordu Tae başını Jimin'e çevirerek. Jimin bilmediğini belli edercesine dudak büzdü.

"Jungkook. Jeon Jungkook'un."

"Hassiktir lan oradan!" diye bağırdı Jimin birden. Bu sırada koridorda olan insanlar ona dönmüştü. Jimin eğilerek insanlardan özür dilerken Tae asansöre biniyordu. Koşturdu peşinden.

"Ne demek Jungkook'un? Şu lisedeki, sizin şey olduğunuz-"

"Evet Jimin, o."

"Oha abi, yüz yüze geldiniz mi peki?" dedi merakla.

"Evet."

"Eee sonra?"

"Sonrası yok Jimin. O kadar işte." dedi Tae duygusuzca. Hâlbuki içi paramparçaydı.

"Taehyung, gözlerinin kızardığını görebiliyorum. Lütfen anlat bana." Jimin konuştuktan sonra kapılar açıldı ve indiler.

Tae suskundu. Baş Hekimin odasına girene kadar konuşmadılar bir daha. Tae kapıyı çaldı ve komut alınca içeri girdiler. Baş Hekimi selamladılar.

Ölü Adamın Mektubu  •TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin