"Çünkü hiç sevmedim seni."

90 21 25
                                    

Taehyung'un yataktan kalkacak hali yoktu.
Telefonuna uzandı yavaşça. Jungkook'u aradı. Açılmadı telefon. Çaldı, çaldı fakat açan yoktu.

Tae çok hastaydı, Kook yoktu. Kimse yoktu yanında. Arkadaşlarını gecenin bu saatinde rahatsız etmek istemiyordu. Yine aradı. Yine açan olmadı. Ailesi yurtdışındaydı. Evde yapayalnız ve hastaydı. Uyumaya çalıştı, uyuyamadı.

Jungkook'u istiyordu.

Ona sarılıp uyumak istiyordu. Midesi bulanmaya başlayınca güç bela kalktı yataktan ve lavaboya gitti, bir süre istifra etti. Daha da kötü hissetmeye başlamıştı. Telefonu çalıyordu ama klozetin yanından kalkacak hali yoktu. Yere yığılmıştı ve kısa sürede bilincini kaybetmişti.

Göz kapakları yavaşça aralandı. Alnında bir şey vardı. Elini kaldırıp dokundu. Islak bez. Başını yana çevirdi yavaşça.

Jungkook...

Başında uyuyakalmıştı. Ne zaman gelmişti ki? Kapıyı yedek anahtarla açmış olmalıydı, yerini biliyordu. Kook'un Tae'nin yaşamı hakkında bilmediği şey yoktu.

Genç adam açtı gözlerini. Ardından hemen doğruldu. "Tae." Başındaki bezi aldı ve suya koyup çekti. Sıktı, başına koydu Tae'nin. "Daha iyi misin bebeğim?" Taehyung başını salladı onaylarcasına.

"İşteydim güzelim, geceye kadar mesaiye bıraktılar. Bir de babamla tartıştım yine. Özür dilerim duymadığım için seni. Özür dilerim." Kook sarıldı sevgilisine sıkıca. Taehyung da ona, olan tüm gücüyle. "Sorun değil, geldin sonuçta. Teşekkür ederim." dedi. Kook gözlerinden öptü onu. "Ne zaman çağırırsan gelirim sevgilim. Ben her zaman yanındayım." dedi ve göğsüne bastırdı genç çocuğu.

"Aç mısın?" dedi ayrılırlarken. Taehyung başını salladı aşağı yukarı. Jungkook gülümsedi. "Tamam hemen hazırlayayım bir şeyler." Tae kolunu tuttu ve telaşla konuştu. "Aman Kookie! Ölmek istemem!"
dedi şakayla karışık.

"Sus bakayım. Gayet başarılı bir aşçıyım ben bir kere!" dedi dudak büzerek. Tae de gülerek başını sallamıştı. "Ne demezsin."

"Taehyung hazır çorba yok mu?!" diye bağırdı Kook, mutfaktan üst kata doğru. Tae gülmeye başlamıştı. "Yok aşkım!"

"Şimdi sıçtık işte."

"Jungkook, bu hayatımda içtiğim en..." Sustu Tae. Jungkook göğsü kabarık bir biçimde bakıyordu sevgilisine. "En... kötü domates çorbası." Jungkook omuzlarını düşürdü. "Nasıl ama ya? Her şeyi yazan talimatlara göre yaptım!"

Taehyung bir kaşık daha aldı ve yüzünü buruşturdu.
"Hayatım sen buna şeker mi koydun?"

Kook bir süre düşündü.
"Şey, parlak görünen tuz muydu şeker mi?" Taehyung elini alnına vurdu. "Daha tuzla şekeri ayırt edemiyorsun be adam!"

Kook dudak büzdü. "Özür dilerim. Sadece karnının doymasını istemiştim."

Tae kucağındaki tepsiyi kenara koydu ve sevgilisini çekti kendine doğru. "Güzel olmuş aşkım. Çok güzel olmuş. Şaka yaptım ben sana."

Jungkook Taehyung'a sarılırken komodinin üstündeki çorbaya bakıyordu. "İçsene o zaman?" Taehyung birkaç kaşık daha içti ard arda. Kook gülümsüyordu artık. İnanmıştı beğendiğine. Ama Tae'nin midesi bulanmaya başlamıştı. Yine de o da gülümsedi tavşan dişli çocuğa.
Sonra yaklaştı Jungkook. Öpmek istedi ama Tae durdurdu.

"Olmaz, sen de hasta olursun." Kook Tae'nin omuzlarında duran ellerini tuttu ve dudaklarına öpücükler bıraktı binlerce.
"Bu dudaklardan bulaşacak her türlü şey kabulümdür."

Ölü Adamın Mektubu  •TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin