"Taehyung, al biraz iç bundan." dedi Jimin. Taehyung karşısında, bir ölüden farksız biçimde oturuyordu. Tepkisizdi. Bütün arkadaşları buradaydı. Hepsi sessizce yeri izliyordu sadece. O sırada kapı çaldı. Kimse yerinden kıpırdamamıştı.
Hoseok kalktı, kapıyı açtı. Polis memuruydu.
"Merhaba, Kim Taehyung burada mı?"Tae ismini duyunca ayağa kalkmış, yavaş adımlarla kapıya gelmişti.
"Buyurun?" demişti çatallı sesiyle. Polis memuru bir defter uzatmıştı Tae'ye. Bu defter, Jungkook'un her zaman elinde olan defterdi."Bu defteri olay yeri inceleme bulmuş. İsminiz geçtiği için size vermek istedik."
Defteri aldı Tae ve başını eğdi teşekkür etmek amacıyla. Sonra ise merdivenleri tırmandı ve odasına girdi. Yatağına uzanıp defteri göğsüne bastırdı. Sarıldı. Yine ağlamaya başlamıştı. Sonra ilk sayfasını açtı yavaşça. Sevdiği adamın el yazısını bile özlemişti. Belki kokusu sinmiştir diye burnuna götürdü sayfayı ama toprak kokuyordu sadece. İlk satırdan başladı okumaya.
Tae, sen benim ailemsin.
Bugün ilk kez yüz yüze geldik. 11 sene sonra ilk kez aşkım. Bana bakarken dolan gözlerini gördüm. Taehyung, sana çok âşığım.Şimdi 11 sene boyunca seni nasıl özlediğimi ve yokluğunda nasıl eriyip bittiğimi anlatacağım sevdiğim.
21 yaşında, sana veda ederken mecbur bırakıldım Tae. Babam çok pislik bir adamdı biliyorsun. Yoksulluğumuzu da söylememe gerek yok. Bir günde iki işte çalışırdım, hatırlarsın. Hayalim olan müziği bile bırakmıştım. Anca mahalle aralarında işte.
Bir gün babamın borçlu olduğu bir adam, benim, kanser olan kızıyla evlenmem karşılığında tüm borçları sileceğini, babama temiz bir iş vereceğini ve bize ev alacağını söylemiş. Babam hemen kabul etmiş tabii. O gün yanına takım elbiseli gelmemin sebebi buydu.
Taehyung, o gün sana çok kötü davrandım. Çünkü, çünkü düşündüm ki sevdiğim, benden nefret etmeliydin. Eğer seni ardımda öylece bıraksaydım yıllarca acı çekecektin, beni bekleyecektin ama ben gelemezdim ki. Babamın yanında neredeyse 16 saat çalışıyordum.
Yoruluyordum Tae. Ama özlemden. O boş kalan 8 saatimde seni düşünüyordum. 3 gün, 5 gün uykusuz kaldığım oluyordu. Neredeyse ölmeye yaklaşmıştım. Hastaneye kaldırıldım. Güçsüz düştüğüm için babam beni feci dövdü yine. Kolumu kırdı, çalışamadım 1.5 ay boyunca. Sana gelmeyi düşündüm ama beni öyle bitkin ve solmuş görmeni istemedim. Hem de muhtemelen benden nefret ediyordun.
Kolum alçıdayken sürekli senin olduğun semte geldim. Evini gözetledim, eve girişini, çıkışını, arkadaşlarını, meslek hayatına atılışını, ağlayarak evden çıktığın, sarhoş döndüğün günleri gördüm. Arkadaşlarını izledim, gittiğin kafelere gidip gizlice seyrettim seni. Ruhun duymadı.
Benim saf, masum sevgilim.
Hayatın boyunca hep izledim seni. En mutlu anını gördüm, kızdığın zaman kapıyı çarparak çıktığın günlere şahit oldum. Birkaç gün gelemediğim zamanlar oldu. Özleminden ölecek gibiydim.
Bir gün babam torun diye tutturdu. Ama ben Mirae'ye bir kere bile dokunmadım Tae. Dokunduğum son beden olarak kalmanı istedim. Sana ilk dokunuşum çıkmıyordu aklımdan hiç Tae. Hatırlar mısın? Ayçiçekleri arasında...
...
"Jungkook! Dur! Düşeceğim." diye bağırdı Taehyung. Fakat Kook dinlemiyor ve ayçiçekleri arasında deli gibi koşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Adamın Mektubu •Taekook
Fanfiction"11 sene boyunca sakladığım saç tellerin, son kez dokunmuştum sana sevgilim."