"Her gece seni diledim,"

72 18 12
                                    

Jungkook aynada kendini izliyordu. Kızarmış gözlerini, çatlamış dudaklarını ve çökmüş yüzünü. Kalbi o kadar acıyordu ki, bu artık somut bir acıydı. Gerçekten acıyordu göğüs kafesinin etrafı.

Çantasından defterini çıkardı yine. Yere çöktü, tuvalet kabininin dibine. Yazmaya başladı tekrar.

"Benim güzel sevgilim."


"Bu imkansız Taehyung."

"Evet efendim, öyle. Ama asla vazgeçiremedik. Ailesinden sadece eşi var. Ondan onay alırsak bunu yapabiliriz."

"Taehyung! Bir insan öldürmekten bahsediyoruz." diye bağırdı Baş Hekim. Taehyung gözlerini kapattı. Farkındaydı. Ama ölmek isteyen, bu kadar kararlı olan bir insan nasıl kararından döndürülebilirdi ki?

"Farkındayız Efendim, ama Bayan Jeon çok kararlı. 'Ölmek istiyorum' diyor sadece." diye söze girdi Jimin. Baş Hekim gözlüğünü çıkarmış, alnını ovuşturuyordu.

"Bir de ben görmek istiyorum."

Çıktılar odadan ve Mirae'nin yanına indiler. Genç kadın ruhsuz biçimde tavanı izliyordu. Jungkook ise koltukta deftere bir şeyler yazıyordu yine. Tae'yi görünce apar topar kapattı defteri. Bu acele Taehyung'un gözünden kaçmamıştı.

Kook, Jimin'i görünce ufak çaplı bir şaşkınlık yaşadı. Jimin ise sadece bomboş gözlerle bakıyordu ona. Tek bir kelime bile etmedi.

"Mirae. Ben Baş Hekim Lee Woo-Sik. Nasılsın bakalım?" diye sordu doktor gülümseyerek. Mirae ona bakmadı, konuşmadı.

"Bak, senin için zor olduğunu biliyorum ama lütfen tedavide bize yardımcı ol. Seni kurtarabiliriz. Yeniden nefes alabilirsin."

Mirae adama döndü yavaşça.
"Ciğerlerim yokmuş gibi hissediyorum doktor." dedi zorlukla. Başını salladı Baş Hekim. "Biliyorum kızım, elimizden gelenin fazlasını yapacağız senin için. Lâkin lütfen bize izin ver."

Baş Hekim, Mirae ile konuşmaya devam ederken Jungkook sadece Taehyung'u izliyordu. Jimin ise Jungkook'u. Şaşkındı. Taehyung'u acımasızca terk eden adam olamazdı bu. Acı içinde görünüyordu.

"Peki. Ne yapıyorsanız yapın. Zaten işe yaramayacak." dedi Mirae sonunda. Doktorun bir sürü sözüne karşılık kabul edince gülümsedi Tae ve Jimin. Karşılarındaki kim olursa olsun hayatını kurtarmak için görevlendirilmişlerdi.



Aradan iki ay geçmişti. İyisi ve kötüsüyle iki ay.

İyisi yok denecek kadar azdı. Kötüsü ise Mirae'nin tedaviye yanıt vermemesi ve Jungkook'un hastaneye sadece Taehyung'u görmek için gelmesiydi. Defalarca kez konuşmak istemişti Tae ile. Fakat genç doktorun tavrı netti. Yanına yaklaştırmıyordu. Kook ise onu uzaktan izleyerek defterine bir şeyler yazıyordu deli gibi.

Bir gün korkulan ve beklenen oldu.

Mirae hayatını kaybetti.

Taehyung sinirle çıktı odadan. Jimin de aynı şekildeydi.
"Jungkook'a sen haber ver, ben uğraşamam." dedi Taehyung ve asansöre bindi. Jimin kafasını sallamıştı onaylarcasına fakat görmedi Tae. Odasına girdi. Asistanı yoktu.

Her hastasını kaybettiğinde Taehyung çok sinirleniyordu. Tamam, zaten iyileşmesi beklenmedik bir şeydi fakat bu kadar çabuk olması daha da sinirlendirmişti onu. Kurtulması için gerekli psikolojik destek bile sağlanmamıştı. Kadının ruhu ölmüştü çoktan. Bedeni de az önce yitirmişti görevini.

Sinirle gözlüklerini çıkarıp attı masasına. Sonra kapısı açıldı. Jungkook yine kıpkırmızı gözlerle onu izliyordu. İçeri girdi ve kapıyı kapattı. Dudaklarını araladı.
"Taehyung."

Ölü Adamın Mektubu  •TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin