Akşama kadar Uygar beni bu koltuklara hapsetmiş, Odunların Efendisi ile saatlerce konuşmuşlardı. Hayatımda gördüğüm en tuhaf oturma odasında -gördüğüm ilk oturma odası- oturmaktan hayli sıkılmıştım.
Kapının hemen yanında, kapısız, açıkta bir odaydı. Lobi benzeri yerin koltuklarında oturmak beni sıkmaya başladığı için kalkıp merdivene yöneldim.
"Nereye efendim?" sesi ile duraksadım. Giriş kapısının önünde dikilen adam bana bakıyordu. Nasıl yani? Bana mı demişti?
"Seni ilgilendirseydi birlikte giderdik zaten." dedim ve merdivenleri tırmanmaya başladım.
"Efendimin kesin emri var. O odadan çıkamazsınız." Bu adam neden gördüğü her erkeğe 'sevgilim' diyen kızlar gibi herkese 'efendim' diyordu? Birilerinin efendisiysem neden üzerimde çöplük kıyafetleri olduğunu açıklayabilecek vatandaş var mı?
"Efendine de sana da başlatma." dedim ve merdivenleri son gaz çıkmaya başladım. Aniden yırtık çorabıma bastım ve yüz üstü düştüm. Basamağın ucu sertçe burnuma çarptığında ağzımdan acı dolu bir haykırış döküldü. Aynı anda karnıma bıçak gibi saplanan bir diğer basamak ile içeride organlarımın yer değiştirdiğini hissettim.
Sertçe açılan kapı sesinin eşlik ettiği "Nil!" haykırışı ile ayağa kalkmaya yeltendim. Başaramayınca nereden darbe aldığını kestiremediğim çeneme götürdüm elimi.
"Nil ne oldu!" diye bağıran Uygar'a odun bey cevap verdi.
"Düşmüş." Adam ne zeki çıktı be! Nasıl anladın düştüğümü? Uygar adama ters bakışlar atarken ağzıma gelen kanı tükürdüm. Elimi dermansızca tutmaları için havaya kaldırdım. Uygar aceleyle bir elini koltuk altımdan geçirirken diğer eliyle de belimi tutmuştu. Acıyla ayağa kalktığımda burnumdan damlamaya başlayan kanı elimin tersiyle sildim. Ne kan akıttım anasını satayım!
"Nasıl becerdin?" diye şaşkınca soran Uygar'a ayağımı kaldırarak cevap verdim.
"Çorabına basmış." diye tespit yapan adama ters ters baktım. Aferin zeki şey, nasıl da çözdün.
Karnımı tutarak doğruldum ve belimdeki Uygar'ın elini ittirdim.
"İyiyim ben. Abartmayın." dediğimde öğürürcesine ağzımdan akıttığım kan cümlemin tüm havasını içine çekerken tespitler kralı kıkırdadı.
"Turp gibisin maşallah." dediğinde kanlı elimle dudaklarının tam ortasına şöyle okkalı bir yumruk geçirme isteğimi bastırmak zorunda kaldım.
"Yüzünü kil hamuru gibi elimle mıncırmak istiyordum." diye cırladığımda arsız bir bakış attı.
"Mıncırma servisimiz başka bölgelere açık, bekleriz." dediğinde artık sabretmem için bir neden yoktu. Onu tüm kuvvetimi elimde toplayarak yüzüne geçireceğim yumruğumdan sakınan şey sadece iki santim yana kaymasıydı. Yumruğum büyük bir hiddetle duvarla buluştuğunda acıyla inledim. Kurumuş kanıma yenileri eklenirken içimden adama sövmeye başlamıştım bile.
"Bir dahakine rakibini şaşırtacak hamleler denemeye çalış. Yumruğunun nasıl bir rota izleyeceğini sokaktaki çocuk bile kolayca anlayabilir." dedi ellerini cebine sokarken. Akıl verme seansına da başladığına göre kaşıntı ilacına ihtiyacı olduğunu anlamış oldum.
"Adi herif bak sen çok pis kaşınıyorsun!" diye gürleyerek adamın üstüne yürürken o sadece gülümsemekle yetiniyordu. Göğsünde birleştirdiği kolları göğüs kafesine kalkan oluştururken gözüm bacak arasına kaydı. Güzel hamle olacaktı anlaşılan.
Bakışlarım anında yüzünde toplanırken yumruğumu havaya kaldırdım ve tam yüzüne ineceği sırada bacak arasına attığım tekmeyle öne savruldu. Hiç ses çıkarmadan acısını yaşarken "Hala şaşırtıcı bir hamle istiyorsan dahası var." dememle toparlandı. Ellerini tekrar ceplerine soktuğunda gülümsedi. Yeter be adam, gülme artık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İhanete Bulanan İntikam
Mystery / ThrillerDoğduğumuz anda öleceğimiz tescillendi ve herkes deli gibi sevindi. Öldüğümüz anda ise sonsuz bir yaşam bahşedildi, herkes deliler gibi ağladı. Ölüm kapıyı çaldığında korkup kaçmaya çalıştık. Hiç birimiz bu iğrenç dünyayı bırakıp bize bahşedilen son...