Uzun ve yorucu bir günün ardından Kylie odasına geldi. Biri odaya yerleşmişti , Kylie yatağa oturdu.
Biraz sonra Kıvırcık saçlı bir kız içeriye hızla girip yatağının üstündeki defteri alıp gitti. Tekrar odaya geldiğinde Kylie'yi pencereden dışarı bakarken gördü.
- Merhaba. Oda arkadaşım sensin demek
Elini uzatıp gülümsedi.- Merhaba. Evet bu odada kalıyorum.
- Demek daha önceden geldin ?Saçlarını toparlarken konuşmaya devam etti.
- Bay Lucas buna müsaade etti mi ? Daha önce çok zor durumda olan bir arkadaşımı asla kabul etmedi.- Sadece iki gündür buradayım.
- A ismimi söylemeyi unutmuşum. Ben Susan , ya sen ?
- Ben de Kylie .
- Kylie odaya ilk girişim de kendimi tanıtmadım biraz acelem vardı.
- Hiç sorun değil. Ne de olsa uzun bir süre birlikte kalıcaz birbirimi tanımak için bolca zamanımız olucak.
- Kesinlikle. Seni bugün sınıfta gördüm aslında. Oda arkadaşım olduğunu bilmiyordum.
- Öyle mi ? Ben seni hiç fark etmedim. İlk kez görüyor gibiyim.
Konuşma bu şekilde uzun uzun devam etti.Kylie , Susan'ı sevmişti. Onun üzerineki yanlızlık hissini az da olsa hafifletmiş , pozitif enerjisi ile onu neşelendirmişti.
Sabah ki ders için Blackford'ta birlikte gittiler.
- Susan sen sınıfa git ben biradan gelirim.
- Peki.
Kylie, Bay Lucas'ın odasına gitti.
- Bay Lucas, içeri girebilir miyim?
- Tabi buyrun oturun lütfen.
- Şey ... Acaba Pavel'e mektup gönderme şansım var mı?
- Elbette. Mektuplarınızı bana verin. Ben kendisine ulaştırırım.
- Teşekkür ederim.
Kylie bir gün önce yazdığı mektubu Bay Lucas'a uzattı.
Tekrar teşekkür edip odadan çıktı.Sınıftan içeriye girip oturmak için ilerlerken Profesörün sesi ile irkildi.
- Nereye küçük hanım? Dersime kafanızın estiği gibi girip çıkmazsınız.
- Üzgünüm. Sizi fark etmedim.
- Şimdi tanıdım , sen şu kızsın. Adın nedir?
- Kylie Morgen.
- Peki Bayan Morgen , bu bir daha tekrarlanmayacak. Şimdi yerinize oturabilirsiniz.
Tüm sınıf pür dikkat Kylie'ye bakıyordu. Bazıları onun hakkında şöyle konuşuyordu ; Vah zavallı , ne de utandı.
Kylie'nin yerine oturmasını bekleyen
Profesör , konuşmaya devam etti.
- Konumuza dönelim. Bu büyük icadım , Londra'nın desteğini alsaydı , Hitler'in kafasını daha büyümeden ezerdik. Gel gör ki söylediğimin tersi oldu ve projemi önemsemediler. Ama günün birinde karşılarına çıkıp hepsini buna pişman edeceğim. Sadece biraz zaman ... Evet zaman.Biraz duraksadıktan sonra Arka sıralarda oturan Joseph Wizart'a baktı.
- Söylesenize Bay Wizart , sizce bir insan DNA'sı , bitki ve hayvan DNA'sı ile karıştırılırsa ne olur?
- Özellikleri birbirine karışabilir. Örneğin ; Bir ateş böceğinin yaydığı ışık geni bir insana enjekte edilirse tıpkı ateş böceği gibi ışık saçabilir.
- Güzel. Tam da bunu anlatmak
istiyorum. Projem başarılı bir şekilde sonuçlanırsa , ki ondan hiç bir şüphem yok her şey farklı olabilir. İngiliz ordusunun gücüne güç katar. Bu yenilikle , savaşın seyri tamamen bizim lehimize değişecek.Profesör o kadar çok heyecanlandı ki neredeyse nefesi kesiliyordu. O da bunu fark etmiş olacak ki derin bir nefes alıp soluklandı.Ders bitimine kadar aralıksız konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACKFORD AKADEMİSİ
Science Fiction2. Dünya Savaşı dehşet saçmaya devam ederken İngiltere'nin en güvenilir eğitim kurumlarından olan Blackford Akademisi , yetenekli gençlerin umudu oldu. Peki ya bu Akademide her şey umut edildiği gibi gitmezse... 2. Dünya Savaşı'nın seyrini değiştirm...