12

406 84 71
                                    

"Beş dakika daha..." Mırıldanarak sağa döndü çocuk.

Iwaizumi gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. Ona sırtını dönmüş çocuğu omuzlarından tutup kendine çevirdi.

Bir türlü rahata kavuşamayan Oikawa ise sonunda gözlerini açtı. Iwaizumi'yi ilk gördüğünde afallasa da dün olanları hatırlayıp gözlerini kapattı.

Yatağında doğrulup sordu "Saat kaç?"

"7."

Gözlerini hızla açıp yanında oturan çocuğa döndü "Ne? Neden?"

Iwaizumi tek kaşını kaldırıp sordu "Ne neden?"

Oikawa sızlanarak yeniden yatağa uzandı "Ben saat 8 gibi uyanıyorum Iwa-chan!"

"Erken kalkan yol alır Tooru. Kalk kahvaltı hazır."

Iwaizumi ayaklandığında o da doğruldu "Iwa-chan? Sen benim annem misin?"

Ayaktaki çocuk sinirli bakışlarını birkaç saniye üstünde tuttuktan sonra bir şey demeden gitti.

Birlikte kahvaltı yapıp çıktılar. Okula vardıktan sonrası çok hızlı geçmişti. Ziller arka arkaya çalmış sonunda öğle yemeği vakti gelmişti.

Yemekhaneye inip küçük masalardan birine oturdular. Bir süre sonra Iwaizumi kantine gitmek için kalktı, Oikawa'ya da teklif etmişti ama o, yemeğini bitirmediğini söyleyip reddetmişti.

"Oikawa-senpai!"

Yuki hızla yanına oturup bir kolunu omzuna attı.

"Dün yoktunuz? Mesajlarıma da bakmamıştınız çok endişelendim! Neyse ki, Iwaizumi ve Kageyama konuşurken duydum. Hasta olmuşsunuz!" Oikawa'nın gözlerini devirmesine gülüp devam etti "O kadar söyledim size, kendinize dikkat edin."

Oikawa, Yuki'den kurtulup biraz uzaklaştı "Yapma. İnsanlar bizi yakın sanacak."

Yuki suratını asarak Oikawa'nın bıraktığı boşluğu kapattı "Değil miyiz ki?"

Oikawa birkaç saniyeliğine ona bakıp hiçbir şey söylemedi. Hoş, söylemesine de gerek yoktu. Bakışları her şeyi anlatıyordu.

Oikawa'nın bileğinden tutup ayağa kalktı "Gelin benimle!"

*

Elimde iki kutu süt ve bir bisküviyle yemekhaneye geri indim. Oturduğumuz küçük masaya baktım ama Tooru'yu göremedim.

Masaya ilerleyip tepsisini aldım. Neden tepsisini bile boşaltmadan gitmiş olabilir ki? Acaba devam edecek miydi?

Telefonumu çıkarıp ona mesaj attım. 10 dakika kadar beklememe rağmen cevap gelmedi. Arama tuşuna basıp telefonu kulağıma dayadım. Çaldı, çaldı ama açılmadı.

Tepsisini boşaltıp yemekhaneden çıktım, her zamanki ağacın altında olabilir diye düşünüp oraya gittim. Ama sonuç büyük bir hayal kırıklığı oldu. Okula girmeden bahçeye de iyice baktım. Ama yine yoktu.

Sınıfa çıkıp elimdekileri bıraktım. Tahmin ettiğim gibi, sınıfta da yoktu. Tuvalete, kütüphaneye, kantine ve koridorlara baktım. Hiçbir yerde yoktu. Sanki toz olup uçmuştu.

Telefonumu yine kontrol ettim, hiç bildirim yok. Belki de yalnız bırakmak en iyisidir.

Yanından geçerken gözüme çarpan acil çıkışın kapısıyla duraksadım.

Sessiz olmaya gayret ederek kapıyı araladım.

"Sizi sevdiğimi biliyorsunuz, Oikawa-senpai."

Bu Yuki'nin sesi? Sanırım alt kattalar. Dikkatlice başımı merdivenlerden uzattım. Tooru'nun sırtı bana dönüktü. Neden bu kadar yakınlar?

Yuki'nin söylediklerine karşı Tooru hiçbir şey söylemedi. Yuki ona daha da yaklaştı. Ne yapıyor bu?

Dudaklarını birleştirmesiyle resmen olduğum yere çivilendim. Kalbimdeki bu sızının nedeni ne?

Yuki'yle gözlerimizin saniyelik buluşmasının ardından hemen kafamı geri çekip koridora çıktım.

Kapının hemen yanındaki duvara yaslandım. Ne gördüm ben az önce? Sevgililer mi? Bana neden söylemedi?

Elimi kalbimin olduğu yere götürüp bastırdım. Dahası, neden bu kadar acıyor?

______

Opuyorum <3

Athazagoraphobia || iwaoiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin