17

430 85 22
                                    

Diğer günlere nazaran daha erken uyanıp duşa girdi. Dünkü duşun verdiği keyfi yeniden elde edebileceğini düşünerek girmişti. Ama bu sefer düşünceler peşini bırakmamış, boğuluyor gibi hissetmişti.

Elleriyle tenini iyice ovdu. Amacıysa, geride tek bir iz bile bırakmamaktı. Ovmak yeterli hissettirmeyince derisini kazımak istercesine tırnaklarını sürttü.

Hırpalanmanın üstüne sıcak suyla yanan teninin acısı dayanılmaz raddeye geldiğinde anca çıkabildi duştan. Her zamanki gibi aynaya bakmaya korkarak yanından geçti. Oysa dün ne kadar güzeldi. Hiçbir şey düşünmediği o birkaç saat onu cennetteymiş gibi hissettirmişti.

Elindeki havluyla bir yandan saçlarını kurutmaya çalışırken bir yandan da ısıtıcıya su koydu. Suyun kaynamasını beklerken odasına geçip telefonunu aldı.

Hemen hemen 1 saat geçmişti uyanmasını üzerinden. Çok erken kalktığı için hazırlanmaya tenezzül etmeden mutfağa döndü.

Kupaya bir ölçek kahve koyup kaynamış suyu üstüne döktü. Azıcık da süt ekleyip masaya geçti.

Kahvenin bir kenarda soğumasını beklerken kafasını masaya yasladı. Bugün nasıl olacak merak ediyorum...

Telefonu çalınca başını masadan kaldırdı. Arayana baktığında kaşları çatıldı.

Numara kayıtlı değildi ama Oikawa o numarayı adından daha iyi biliyordu. Arama sonlanana kadar hiçbir şey yapmadı. Telefon çalmayı bırakınca masanın üstüne geri koydu. Koymasıyla yeniden titremeye başladı.

Telefonunu sessize alıp ters çevirdi. İç çekerek sandalyeye oturdu. 3 ay daha...

Kahvesini bitirip odasına geçti. Üzerini hızlıca değiştirip çantası topladı. Pencerelerin kapalı olduğundan, hiçbir elektrikli aletin fişinin takılı olmadığından ve muslukların kapalı olduğundan emin olduktan sonra evden çıktı.

Dışarıya çıktığında suratına çarpan sert rüzgarla afalladı. Martın sonuna gelmelerine rağmen sabahları soğuk oluyordu.

Saatini yeniden kontrol edip adımlarını hızlandırdı. Bu saatlerde sokağın köşesinde Iwaizumi'yle buluşup okula birlikte giderlerdi. Sokağın sonuna yaklaştıkça içini bir korku kaplamıştı. Ya orada değilse?

Adımları istemsizce biraz yavaşlarken rahatlıkla iç çekti. Çocuk kuytuda beklediği için uzaktan görememişti. Koşar adımlarla Iwaizumi'nin yanına gitti.

"Iwa-chan! Günaydın."

Oikawa'nın gelişiyle çocuk kafasını telefonundan kaldırıp yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirdi.

"Günaydın." Telefonunu cebine koyduğunda birlikte yürümeye başladılar.

Biraz yürüdükten sonra Iwaizumi sordu "İyi misin bugün? Neşen yok gibi."

Yoruldum.

Sesini canlı tutmaya çalışırken cevap verdi "Evet, evet. İyiyim. Neden öyle dedin?"

Iwaizumi omuz silkip ellerini cebine soktu "Son 1 aydır sabahları rüyanda gördüğün şeyleri, evden çıkmadan önce yanlış çorabı giyip geri dönmek zorunda kalışlarını, kahvaltını, en sevdiğin grubu hiç anlatmıyorsun. Seni tanımasam," gözlerini Oikawa'ya çevirdi "Bana güvenmeyip başkasına anlattığını düşüneceğim."

Iwaizumi'nin asıl amacı Oikawa'nın ağzını aramaktı. Direkt sormayıp böyle bir yoldan gittiği için kendini kötü hissediyordu ama yine de Oikawa'nın ona güvenmemiş olması düşüncesi onu çok kırıyordu.

Oikawa da gülerek ona döndü güvenle ne alakası var bu söylediklerinin? "Sadece seni sıktığımı düşünmüştüm."

"Sıkılmıyordum."

"Ah... Seni kırdım sanırım özür dilerim." Oikawa önüne döndü.

"Özür dilemeni gerektirecek bir şey yoktu..."

Bir süre sessizce yürüdükten sonra Iwaizumi sessizliği bozdu "Rüyanda ne gördün?"

Sorulan soruya karşı Oikawa şaşırmıştı. Iwaizumi çoğu zaman dinlemiyor gibi görünmüştü gözüne. "Görmedim."

"Kahvaltıda ne yedin peki? Her gün bunun hakkında en az 10 dakika konuşuyorsun."

"Kahvaltı yapmadım."

Iwaizumi durunca kendisi de durdu.

"Hadi ama! İştahım yoktu sadece."

Iwaizumi bu sefer ters yönde yürümeye başlayınca Oikawa da peşinden ilerledi.

"Bunun yüzünden beni bırakıp gidemezsin."

Iwaizumi aniden ona döndüğünde duramamış çocuğa çarpmıştı. Oikawa'nın tam gözlerinin içine baktı bir süre. Oikawa bakışlarının altında yatan şeyi tam olarak çözememişti. Kızgınlık ve kırgınlık barındırıyordu sanki.

Bir adım geri çekilip iç çekti. "Tooru. Biz kör değiliz. Gözümüzün önünde eriyorsun. Sınava bağlıyorsun. Anneni ve Tobio'yu kandırmış olabilirsin. Hatta beni de kandırdığını düşünüyor olabilirsin."

Söylediklerinde biraz tereddüt etse de devam etti "Çevrendeki insanlar yüzünden mi bilmiyorum ama bir şeyler oluyor. Ve bize anlatmıyorsun. Seni..." Bir iç daha çekip arkasına döndü "Sonra konuşalım. Şimdi en azından bir şeyler ye."

Çevremdeki insanlar... Çevremdeki insanlar? Yuki'den bahsediyor olamaz. Olmamalı. Olamaz değil mi? Biliyor mu? Hayır hayır, bu berbat olurdu. Nasıl anladı? Yeterince iyi değil miydim? Yeterince iyi saklayamadım mı?

___________________

Slmslmslm

cok opuyorum

Athazagoraphobia || iwaoiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin