24

471 85 48
                                    

Huzursuzlukla başını yastığa biraz daha bastırdı ve kendine yer ararmışçasına hareket etti.

"Annesini aradın mı?"

"Saçmalama! Hayır."

"Ne demek aramadım? Bilmesi gerekiyor."

Kulağına uğultu gibi ulaşan sesler netleşmeye başladığında gözlerini açtı.

"Anlamıyorsun. Teyzemin tek sahip olduğu şey oyken bunu anlatmak... Bilemiyorum çok yıkıcı ve üzülmesini istemiyorum hem Too-"

Kageyama'nın gözleri kendininkileri bulurken gözlerini hızlıca kapadı.

Kageyama yarı gülerek konuştu "Gördüm seni."

Kageyama'nın konuşmasıyla Iwaizumi'nin gözleri de o tarafa dönerken Oikawa sırtını onlara dönüp üstündeki örtüye daha sıkı sarıldı.

Kageyama oturduğu sandalyeden kalkıp kapıya doğru ilerledi "Kahve yapayım ben. Ya da çay? Ayrı bir şey istiyor musunuz?"

İkisinden de ses gelmeyince gitti. Iwaizumi yaslandığı masada yan dönüp vücudunu tamamen Oikawa'ya çevirdi. Oikawa çocuğun bakışları altında ezilirken yatağa daha da gömülmeye çalıştı. Tabiri caizse yatakla bir olup kaybolmak istiyordu.

Rahatsız edici bir sessizliğin ardından Iwaizumi konuştu "Yuki. Değil mi?"

Oikawa sertçe yutkundu. Gözleri sonuna kadar açılmıştı, dizlerini kendine çekti.

Iwaizumi her ne kadar alacağı cevabın farkında olsa da içinde yanmaya devam eden küçük bir umut ateşi daha vardı. Yuki'yle ilgili bir şeyler olduğunu düşünemediği fikri içini yakıyordu resmen.

Bir bakıma kendini suçluyordu, onun yanında olması gerekirken bir de aralarını açmıştı. İç çekerek Oikawa'nın yanına yürüdü "Nasıl fark edemem...? Onunlayken-" ağzından mırıltı gibi dökülen cümleleri Oikawa böldü "Önemli değil."

Yatağın kenarına oturup elini çocuğun saçlarına attı "Ne demek değil? Sen bunca şey yaşarken-"

"Yapma bunu." Oikawa sanki mümkünmüş gibi dizlerini biraz daha kendine çekmeye çalıştı.

Iwaizumi elini çekerek sordu "Neyi?"

"Acıma bana." Çocuğun sesi, yüzünü yastığa bastırdığından boğuk çıkmıştı.

"Acımak? Allah aşkına Tooru, kalk düzgünce konuşalım."

"İstemiyorum."

"Çocuk gibi mızmızlacak mısın? Yanında olmaya çalışıyorum."

"Bunu yapmak zorunda değilsin."

Iwaizumi derin bir nefes aldı, yine tartışmaya sürükleniyorlardı. Her zaman böyle olurdu ama şimdi ne yeriydi ne de zamanı.

"Zorundayım."

"Neden?"

"Çünkü seni seviyorum aptal."

Bir çırpıda söylediği şeylerle gözleri sonuna kadar açıldı. Oikawa da örtüsünü daha sıkı tutup yutkundu. Kalbi göğüs kafesini zorlarken birkaç derin nefes aldı.

"Ben, annen, Tobio. Hepimiz seni seviyoruz. Yanında olmak istiyoruz çünkü sana değer veriyoruz. Bu acımak değil."

Iwaizumi'nin kendini düzeltmesiyle kalp atışları düzene girdi. Bir parça hayal kırıklığıyla gözlerini kapattı. İç çekerek doğruldu. Sırtını yatak başlığına dayayıp Iwaizumi'yle karşı karşıya geldi.

Hala Iwaizumi'nin gözlerine bakmazken Iwaizumi boğazını temizledi.

"Korktum."

Tam yeniden konuşacakken Oikawa'nın bir şeyler söylemesi onu şaşırtmıştı. Şaşkınlık, ilerleme kaydetmenin getirdiği sevinçle kısa sürede kayboldu.

"Neden?"

"Benden nefret edersiniz diye..." Iwaizumi araya girecekken Oikawa devam etti "iğrenç olduğumu düşünürsünüz, sizi kaybederim diye." Sonra doğru sesi çatlamıştı.

Iwaizumi onu rahatlatmak için elini yanağına uzattı. Tabii bunu yaparken Oikawa'nın aniden geri çekilmesini beklemiyordu.

Şaşkınlıkla kaşları çatılsa da Oikawa'yla gözlerinin saniyelik buluşmasında gördüğü ufak bir parça korkuyla ifadesi eski haline döndü "Özür dilerim."

Onun Iwaizumi olduğunu biliyordu, sadece... Refleks.

Iwaizumi havada kalan elini kucağına indirdi. "Neden böyle düşündün?"

Dişlerini alt dudağına biraz daha bastırdı. Konuşmaya hazır hissettiğinde kafasını kaldırıp cevap verdi "Çünkü o dedi ki-"

"O?"

Oikawa sadece tekrar etti "O..."

"Ne dedi?"

Oikawa kaşlarını çatıp bir süre düşündü. Tamı tamına hatırlamaya çalıştı ama başarılı olamayınca hemen yanındaki komodine uzanıp telefonunu aldı. Mesajlar sekmesinden Yuki'nin numarasını bulup en üstlere çıktı. Sonrasında telefonu Iwaizumi'ye verdi.

Iwaizumi'nin parmakları ekranı hareket ettirdikçe kaşları daha da çatılıyordu. Arada kendi kendine mırıldanıyordu.

En son mesaja geldiğinde sertçe yutkundu "Bizi sadece ölüm ayırabilir." Her şey bu mesaj yüzünden miydi yani?

Parmaklarının arasındaki telefonu sıkarak mesaji tekrar tekrar okudu. En sonunda telefonu kapatıp kenara koydu.

"Söyledikleri asla olmaz, olmayacak-"

"Çünkü beni seviyorsunuz, biriniz annem biriniz kuzenim biriniz de en yakın arkadaşım. Anladım."

Lafının aniden bölünmesiyle afalladı. Kendini hızla toplayıp devam etti "Hayır." Hafiften terleyen avuç içlerini pantolonuna sildi. Bakışlarını çevirirken devam etti "Evet, yani, birisi annen, birisi kuzenin... Ama ben seni arkadaşım olarak sevmiyorum."

Başlıklarını biraz korkarak Oikawa'ya döndürdü "Onun söyledikleri... Yani, benim seni hak etmemem... Bilmiyorum belki sen de böyle düşüne-" mırıldanarak kendini böldü "Neden önce düşünmedim ki?!"

Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti, doğrudan Oikawa'ya bakıyordu "Hislerime bir ad koymak uzun sürdü. Cidden. Seni görmediğimden değil... Sadece ya yanlış anlıyorsam düşüncesi peşimi bırakmıyordu ve eğer yanlış anlıyorsam bu seni tamamen kaybetmek de demek olabilirdi yani-"

"Yanlış anlamıyordun."

Iwaizumi, yüzüne yayılan hafif kızarıklıkla gülümsedi "Seni seviyorum, ama gerçekten belli etmiyorum." Ellerini Oikawa'nınkilere giderken duraksadı. "Şey... Sarılabilir miyim?"

Oikawa'nın gözleri yeniden dolarken öne eğilip kollarını çocuğun boynuna sardı. Iwaizumi ilkte afallasa da hemen karşılık verdi. Yüzündeki buruk gülümsemeyle kafasını çocuğun omzuna gömdü.

Oikawa bir damla gözyaşının akmasına izin vererek kollarını sıkılaştırdı "Eğer cevap arıyorsan kalbimin içine bak."

__________

COME INSIDE OF MY HEART IF YOU'RE LOOKING FOR ANSWERS

umarim olmustur

Saglicakla kaliiiin

Athazagoraphobia || iwaoiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin