Sabaha karşı uyandım. Bütün vücudum ateşler içerisindeydi, çığlıklarımı tutmak için yastığımın kenarını ısırıyordum. Yeji yanımda uyuyordu, birkaç saat sonra gitmesi gereken hafta sonu kursu için uyanacaktı. Onu uyandırmamalıydım, hiç kimseyi uyandırmamalıydım. Tek bir dokunuşa muhtaç olsam bile benim kaderim başkasına dokunsun istemezdim çünkü. Hem zaten, zaten babam da çok sinirlenirdi ben kızgınlıktayken çığlık atınca. Ben en hassas olduğum zaman onu sinirlendirmek istemiyordum, çünkü bilirdim ki eğer biri bana sesini yükseltirse kırgınlıktan bütün gün daha kötü acı çekerdim.Omegamın bana sızlandığını duyabiliyordum kafamın içinden, Taehyun'un adını sayıklıyordu. İçimden ne ağrı kesici içmek, ne de kendimi rahatlatmak geçiyordu. Sadece Taehyun'un çilek ve çikolata kokan o acı kokusunu içime çekmek istiyordum. Evet, sadece bu. Başka hiçbir isteğim yoktu. Bütün bedenim, bütün ruhum, hatta bütün her şeyimle tek istediğim oydu o anda.
Omegamın bana hırçınlaşacağını biliyordum çünkü her seferinde ruh eşimizin yanımızda olmamasını yeniden yeniden kabul etmek zorunda kalıyor gibiydi. Şimdi onu çağırıyordu, sonra gelmediği için çığlıklar atmaya başlayacak, en sonunda da bana büyük bir yas bırakıp kabullenecekti çoktandır terk edildiğimizi. Yine de anlıyordum onu. Hissederdi çünkü Taehyun, yardım çığlıklarını o da duyardı. Belki dayanamaz, gelir diye her seferinde umut ederdi. Omeganın bana ait olduğu ne kadar belliydi, değil mi?
Özellikle sakinleştirici kullanmadığım zamanda omeganın Taehyun'un başını şişirdiğini biliyordum. Onun ne hissettiğini öğrenmeye çalışırken bile çok rahatsız ediciydi benim omegam, kim bilir ben kızgınlıkta ilaç kullanmıyorken nasıldı? Taehyun'un bana sinirleneceğini biliyordum, hatta bana bağırıp çağıracağını bile biliyordum. Omegam o yanımızda olsun istiyordu, benim ise istediğim tek şey ben kızgınlığı atlatana kadar bana bağırmamasıydı.
Karnımın içi oyuluyor gibiydi ve gerçekten tüm dünya üzerime yıkılıyormuş gibi hissediyordum. Bir iki saate ağrıdan ve acıdan bayılacağımı biliyordum ve yukarıdaki tanrıya, eğer hâlâ umursuyorsa beni, çabucak bayılmam için yalvarıyordum. Transa geçmiş gibiydim, tek farkında olduğum hareketim çığlık atmamak için ağzımı sıkıca tutmaktı. Ses çıkarmadığımı düşünüyordum ama Yeji, daha etraf aydınlanmadan tepeme dikilip saçlarımı okşamaya başlayınca anladım ki pek de başarılı olamamıştım.
Gördüğüm bu şefkate dayanamayıp ağlamaya başlamıştım. Nazım neredeyse hiç kimseye geçmezdi benim, bu yüzden özellikle kızgınlıktayken Yeji'nin ağlayıp sızlanmalarımı dinleyip şefkat göstermesi o kadar özeldi ki benim için... Gözlerimi açıp Yeji'nin gözlerine baktım, gözlerimden yaşlar düşmeye devam ediyordu. Yeji ona baktığımda her şey yolunda dermişçesine gülümsemişti bana. Daha çok ağlamaya başladım, hiçbir şeyin düzeleceği biliyordum ama işte, anlarsınız ya, insan arada sırtı sıvazlansın istiyordu bu şekilde. Alnıma bir öpücük kondurup bana su getirmeye gittiğini söylediğinde onu başımla onayladım. Kızgınlıkta böyle ruhsal çöküş yaşarken yalnız kalmaktan nefret ederdim, bu yüzden yorganı daha çok üzerime çekip sıkı sıkı sarındım. Kimse yanımda olmasa da yorganıma sıkı sıkıya sarılmak daha güvenli hissettirirdi.
Yeji, nereden bulduysa bir tablet ağrı kesici, su ve atıştırmalıkla geri dönmüştü. Yanıma, yatağıma oturup başımı okşamaya devam etmişti. "Çok ses çıkarmamaya gayret et, olur mu? Biliyorsun, babam özellikle bu sıralar çok gergin. Aklım sende kalmasın." demişti. "T-tamam." demiştim zar zor çıkan çatlamış sesimle. Yeji memnun bir şekilde gülümsemiş, bana bir bardak su koyup boynumdan tutarak içirmeye başlamıştı. "Su içmeyi unutma, Beomgyu. Ve acıdan bayılmak istediğin için katlanmak zorunda değilsin, ağrı kesicilerin bitince bulurum ben yenisini. Üçer üçer içtiğinde fayda ettiğini biliyorsun." Ağrı kesiciler hiçbir zaman tamamen kesmiyordu, sadece katlanılabilir hale getiriyorlardı. Her zamankinden daha hassas olduğumdan bunu demesiyle daha çok ağlamak istemiştim, çünkü biliyordum, ağrı kesicileri kendisi alıyordu hep. Beni kendimden daha çok umursuyordu kızgınlığım konusunda. Yapmamasını söylesem bile yapardı. Demişti ki, Ryujin o kızgınlıktayken yanından iki saat ayrılsa bile çok korkunç hissedermiş. Benim ruh eşim yanımda olmasa bile en azından acımı hafifletmek istermiş. Bunu bilmek beni daha da parçalamıştı; benim geçirdiğim bütün kızgınlıklarımda Taehyun'un kokusu bile yoktu yanımda. Sarılabileceğim herhangi bir eşyası, hiçbir şeyi yoktu. Benim ondan bunu talep edecek yüzüm bile yoktu. O benden gelecek yardımı bile reddediyordu, kalan son gurur kırıntılarımın üzerine basarak gidip de ondan yardım isteyemiyordum işte. Ryujin'den iki saat ayrı kalınca dünyası başına yıkılan Yeji ve ruh eşiyle bir yabancı olan ben. İşte bu yüzden canım çok yanıyordu benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
worse than nicotine (taegyu)
Fanfiction"Senelerdir, tüm gücümle ittirdiğim ama bir türlü açamadığım bir kapıyla kavga ediyorum." taegyu soulmate omegaverse au