"çıkmak, herhangi bir yere gitmek istiyorum. gerçekten kendi yerimi bulacağım, içine yerleşeceğim bir yere... ama benim yerim diye bir şey yok; ben fazlalığım."
Eminim ki herkesin başından atamadığı bir sürü derdi vardır, ama bilen bilir, bunlardan en kötüsü de ailedir. Benim yakınlarımın hepsi sorunluydu, arkadaşlarımdan tutun ruh eşime kadar, problem yaşamadığım kimse kalmadı. Ama bunların arasından en çok ailemi kanserli bir parçaymışçasına kesip kopartmak istiyordum kendimden.
Kızgınlığımın Taehyun uğradıktan sonraki kısmı çok sorunsuzdu – hatta kokusu yanı başımda olduğu için geçirdiğim en iyi kızgınlıklardan biriydi – tamam, yalan, aslında ilk defa bu kadar iyi bir kızgınlık geçirmiştim. Pekala da bahsetmek istediğim konu asla bu değildi, ondan bu tür ayrıntıları atlamam gerekiyordu.
Evet, her şey bu kadar iyiyken ne bu kadar kötü olabilir? Tabii ki de babam! Kızgınlığımda zaten iyileşmekte zorlanmış olan yaralı karnım yerini patlamış bir dudağa bırakmıştı. Neden mi? Çünkü mahallede Taehyun yüzünden çoktan dedikodum çıkmıştı. Hep derdim, erkek bir omega olunca insanlar arkanızdan çok konuşuyordu. Toplumun dışlanan kesimi olduğumuzdan dolayı orospuluk yapanımız çoktu çünkü. İnsanlara böylesi kolay geliyordu; hem iş vermez, hem saygı duymaz, hem de kötü yola düşünce arkanızdan böyle cıkcıklarlardı.
Babam elbette Taehyun'un ruh eşim olduğunu bilmiyordu. Bilmesinin imkanı da yoktu zaten, çünkü ruh eşim beni reddettikten sonra kim olduğunun bir önemi yoktu. Ruh eşim olmasa bile, yardımıma yetişmiş bir arkadaşım hatta ve hatta sevgilim bile olabilirdi, yine de bunun bu kadar olay yapması dünya saçmasıydı. Ben insanların Taehyun'un ruh eşim olduğunu anlayacaklarını düşünmüştüm, nasıl olurdu da hemen kötüye yorabilirlerdi?
Ben kızgınlığımı atlattığım zaman banyo yapmak için apar topar odamdan çıkmıştım ve sonrasında doğru düzgün bir öğün yiyebileyim diye doğal olarak mutfağa girmiştim. Akşam vakitleriydi, yarın da gitmek zorunda olduğum bir okulum vardı zaten. Babam beni görür görmez aşırı gerilmişti, ben o zaman bir şeylerin yanlış gittiğini anlamıştım ama bu kadar da yanlış gittiğinden haberim yoktu.
"Sen," demişti bana. "Eğer orospuluk yapacaksan, bu evde yaşatmam seni! Bundan sonra okulun bittiği gibi derhal eve geleceksin, çalışmak da yok, özgürlük gününe çıkmak da öyle! Senin yüzünden milletin önünde mahçup hissetmek zorunda mıyım ben?"
Bağırarak konuşmuştu, azarlar tondaydı sesi. Changbin'le sokak sokak dolaşmak dışında dışarı çıkacak param yoktu benim zaten, bu neyin tatavasıydı? Bu neyin saçmalığıydı? Çalışamazsın ne demekti? Bütün dünya bir anda bana dar gelmişti bu sözlerle; öyle ağır, öyle küçük hissetmiştim ki dünyaya karşı. Her gün kendimi yaşamaya zorlamamın sebebi buydu işte, eğer ki ayağa kalkmaya zorlamazsam kendimi ölümü bekleyecektim çünkü.
"Sanki bana verdiğin üç kuruş karnımı doyuyor da çalışmama bile uzatıyorsun dilini. Seni sosyal hizmetlere şikayet etmemi istemiyorsan okul dışında çalışıp para kazanmama laf ettiğini duymayacağım bir daha! Üstelik o kapımıza gelen çocuk beni reddeden ruh eşimdi, sakinleştirici verip geldiği gibi de gitti. Senin millete bu karakterinle bakmaya yüzün var da laf bana gelince mi çok sıkıntı oluyor senin için?"
Tabii ki canıma susamıştım. Yemek yapmadığım için dövmelerine, evi hafta sonları temizlemediğim için haftalığımdan kısmalarına şimdiye kadar ağzımı açıp tek bir şey söyleyememiştim ama konu benim kazandığım üç beş kuruşa gelince artık dayanamamıştım. Sonunun yenilgiyle biteceğini bildiğim halde sergilediğim bir başkaldırıydı bu sonuç olarak, hırpalanmak koymazdı yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
worse than nicotine (taegyu)
Fanfiction"Senelerdir, tüm gücümle ittirdiğim ama bir türlü açamadığım bir kapıyla kavga ediyorum." taegyu soulmate omegaverse au