Bölüm 3: Marco

2 1 0
                                    

Ertesi gün uyandığımda ilk işim Ralph'i bulmak oldu. Her zamanki yerinde, Asansör önünde nöbetteydi.

"Asansörü kullanmak istiyorum. Marco'yu görmek için üst zaman dilimine çıkmalıyım. "dedim.

Ralph kaşlarını çatıp bir süre bana baktı. "Pekâlâ dediğin gibi olsun. Umarım arkadaşının hangi katta ya da departmanda olduğunu biliyorsundur. Biliyor gibi görünmüyorsun da ..."

"Doğrusunu söylemem gerekirse en ufak bir fikrim yok. Sadece sanal gerçeklikle ilgili bir bölümde olduğunu biliyorum. Katla ilgili bilgiyi sen verirsin diye düşünmüştüm."

"Bu bilginin ikizin tarafından benimle paylaşılmayacağını tahmin etmişsindir. Yani tatlım, hiçbir fikrim yok. Belki üst katlara göz atmamızda bir fayda olabilir. "

"Sadede gelmene sevindim. Dediğin gibi yapalım bakalım."dedim ve Ralph'in takdim ettiği yoldan asansöre girip kontrolü ona bıraktım.

Asansöre en son ne zaman bindiğimi hatırlamıyordum. İnsan üzerinde bırakmış olduğu etkiyi de unutmuştum. Tamamen şeffaf bir kabin Ralph'in yaptığı kurulum sonrasında ışıl ışıl olmuştu. Bükülen zamanın dışarıdan tuhaf bir görünümü vardı. Yukarı çıkmaya başlar başlamaz binanın ilk kurulumundan bu yana geçen süre hızlı çekimde sarılmaya başlandı.

Manzara görülmeye değerdi. Güneş ve ay gökyüzünde sürekli yer değiştiriyor ve geceyle gündüz birbirini kovalıyordu. Hayran olmamak elde değildi. Ralph ise sadece sakin sakin önüne bakıyordu.

Sonunda kozmik yolculuğumuz sona ermişti ve sanki bambaşka bir gezegene giriş yapmıştık. Güzel bir yaz gününün günbatımındaydık. Ortamın ısısı bir harikaydı.

Sanal gerçeklik programının ve refah içerisindeki insanların reklâmları, ana binaya geçilen koridorda asılı olan devasa panellerde dönüp duruyordu. Hologramlar her yerdeydi ancak insanlara dair henüz bir iz yoktu.

Ralph sonunda yetkili birinin hologramını yakalayıp aradığımız kişiyi sorunca yabancı, bize küçümseyen bir bakış attı ve "Sanal gerçeklik elemanlarının paralel evrende çalıştığını herkes bilir. Arkadaşınızı yanlış yerde ve zamanda arıyorsunuz. " dedi.

*

Ralph ile asansörü kullanıp eve geri dönüşümüzü hiç mi hiç hatırlamıyorum. Benim için büyük bir hayal kırıklığı olmuştu. Marco bilgimin çok ötesinde bir yerdeydi ve Cathna'nın bana yardım etmeye hiç niyeti yoktu.

Ralph'e beni, Alphaville'in alt katlarına götürmesini rica etmiştim. Oranın kendine özgü rahatlatıcı bir karmaşası vardı. Üst katların göz yorucu metalik dizaynı yerine buhar gücüyle çalışan makinelerin dünyasında olmak beni daha çok dinlendiriyordu.

156b'nin alabildiğine uzanan bomboş topraklarına bakıp düşünmeye başladım. Bu kulenin nasıl bir parçası olduğumu, vasfımı ve amacımı düşünmeye başladım.

Daireme giriş yaptım ve odama geçip sandalyeme oturdum. O esnada tuhaf bir şey oldu. Biri bana sesleniyor gibiydi. Hayal gördüğümü düşündüm ancak odamda bir takım görüntülerin belirip kaybolduğuna yemin edebilirdim.

Akvaryuma benzer bir şey görmüştüm. Camımdan görünen manzara bir an için değişmişti. Puslu bir gökyüzü ve daha çok ışıklandırma... Görüntüler gelip gidiyordu. Sonra birden her şey durdu ve onu gördüm. Marco'nun hayaletimsi görüntüsü tam karşımdaydı. Bana bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Sesi boğuk çıkıyordu.

Arkasındaki kapıya baktıktan sonra bana döndü. Endişeli görünüyordu. Bir şey söyleyecek gibi oldu fakat birden bire çıkan rüzgâr her şeyi süpürüp götürdü. Gördüklerim eğer bir sanrı değilse Marco zamanda kapana kısılmış olmalıydı.


Alphaville KulesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin