-son 4-

173 24 11
                                    

"Nerdesin...sevgilim...
Söyle nerdesin bal
Artık benlesin bal"

Saat gecenin birinde ayaklarım benden habersiz yürüyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saat gecenin birinde ayaklarım benden habersiz yürüyordu. Nereye gidiyordum bilmiyordum, evim nerdeydi bilmiyordum, nereye ait olduğumu bilmiyordum. Tek bildiğim özlediğimdi, uzun sarı saçları okşamayı deli gibi özlediğimdi.

Bir o kadar da kırgın olduğumu biliyordum. O sarı saçlara dokunmamın zorluğu kırıyordu beni. Sarı saçların kokusu mayıştırırdı beni, sarı saçlının güzel sesi gibi.

Çok severdim gözlerinin kahvesine her baktığımda ağlayacak duruma gelmeyi. Çok severdim ellerim sarı saç tellerinden her geçtiğinde çektiğim acıyı. Çok severdim ince uzun parmaklarındaki sigaranın dumanının ciğerlerime işkence etmesini. Çok severdim sarı saçlının yalanlarını. Çok severdim günahlarını. Çok severdim 'günahları günahım' demeyi. Çok severdim kendimi onun için harap etmeyi. Çok severdim beni öldürmesini. Onun sayesinde ölüp ölüp dirilmeyi çok severdim.

Çok severdim ben Hyunjin'i. Her baktığımda tekrar aşık olurdum. Sesini duymak için yalvarırdım. Geceleri bana attığı ses kayıtlarını dinleyerek uyuyakalırdım. Çok sevmiştim ben. Belki dışarıdan güzel görünen ihtişamlı ve kusursuz hayatım geceleri Hyunjin'di sadece. Okulun sosyal kelebeği olan ben geceleri Hyunjin için ağlar hale gelmiştim. Şimdi ise korkuyordum çünkü sadece geceleri hayatım o değildi artık. Hyunjin artık tamamiyle hayatım haline gelmişti.

Daha çok bulanıklaştı görüşüm. Ağır alkolün verdiği etkiyle bulanık görmeye başlamıştım. Şimdi ise gözyaşlarım bulanık görmemde kanıma karışan alkole yardım ediyordu.

Kafam güzeldi, gittiğim yolu bilmiyordum. Sendeleyerek yürüyordum zaten. Bir şeylere tutunmam şart olmuştu. Ayaklarım götürüyordu bir yerlere beni. Ayaklarımın beni nereye götürdüğünü sorgulamaya gerek yoktu çünkü onların bildiği tek yol Hyunjin'di. Hyunjin'den başka bilmezdi onlar. Onlar da benim kadar kırgındı Hyunjin'e ama benim kadar aşıklardı da.

Elimdeki koca şişeyi bir kere daha götürdüm dudaklarıma. İçtim ölümüm yarınmış gibi. Dudaklarım bir daha bu şişeyle buluşamayacakmış gibi içtim. Aniden gözyaşlarım katıldı bana. Nedenini bilmediğim yaşlar döküldü şişenin herbir tarafına. Şişeyi sonunda uzaklaştırdım kendimden ve buruşturdum yüzümü. Ağırdı ve güzeldi. Acıydı tadı ama güzeldi. Acı çekiyordum ama mutluydum. Hyunjin gelmişti yine aklıma. Gözyaşlarım hızlandı. Alkolün bile bana onu hatırlatması kendime acımama neden oldu ve daha çok ağladım. Ağladım deli gibi.

Ayaklarım koca binanın önünde durdu. Güldüm kendime. Kafam güzelken bile onu görmek istiyordum. Kendi kendime söylendim yine. 'Kafan güzel zaten Jeongin, yine de güzelini görmek istiyorsun. Ne kadar doyumsuzsun.' Güldüm ve kendime cevap verdim bağırarak.

"Kes sesini Jeongin! Bırak biraz da ben doyumsuz olayım. Buna hakkım var değil mi?"

Gülümsedim ve onayladım kendimi. Jeongin beni anlıyordu en azından. Kafam güzelken 2. Jeongin ile konuşmak hoşuma gidiyordu. Kafayı sıyırmıştım.

cigarette // hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin