medyadaki şarkı kesinlikle bu bölümü anlatıyor. berk'im ve artık sayısız parçaya ayrılmış kalbi için yıldıza basıp bolca yorum yapalım 🫀
"berko."
kırmaktan ve incitmekten korkarak yatağında yatıp boş boş duvarı izleyen arkadaşının omzunu sevdi ömer. tolga su getirdiğinde de canı istemeyen çocuk bardağı itmişti.
"bak böyle olmaz ama her seferinde bu birayı bitiremezsin."
tolga oğlanın elinden aldığı boş teneke kutuyu masasına koyarken de elini alnına koydu ömer, hasta gibi görünüyordu. halsiz hissediyordu kendini, yorgun ve parçalara ayrılmış. bitmişlik de vardı solgun teninde. tolga masadaki kağıtlardan birini eline aldığında da ona döndü.
"bu ne ya?"
"tolga bıraksana ya neyse ne işte dokunma."
"tamam kanka sakin, dokunmadım al."
çocuk, elinden aldığı kağıtları çekmecesine tıkarken birkaç cümle görebilmesiyle de aybike'ye yazdığı yazılar olduğunu fark etse de söylememişti bunu, onu daha fazla üzemezdi.
kızıl oğlan yorgunca yeniden yatağına uzandığında başının döndüğünü hissediyordu, alkolün de etkisi vardı muhtemelen. kapı çaldığında da ömer'e berk'in başında kalmasını söyleyen tolga ısrarla çalan kapıya bakmıştı.
"çatlama geldim ya."
kapıda aybike'yi gördüğünde gözlerini devirdi. yağan yağmuru aldırmadan ince giyinmiş kızın ıslanmış saçlarıyla yine yoğun yağmura rağmen ağladığı belli oluyordu. kapıyı tekrar kapatacağı sırada da kapıyı tutarak durdurdu aybike onu.
"berk'i görmek istiyorum."
"berk kalmadı elimizde ya. tükendi de kendisi, sayende."
"tolga. berk'in içeride olduğunu biliyorum. onunla konuşmam lazım. özür dilemem gerekiyor. bırak da gideyim yanına."
"sonra yine koşa koşa kaan'cığının yanına gideceksen hiç girme o toplara. üzme artık berk'i. yeter."
kaşlarını çattı aybike. anlamamıştı. kaan'la görüştüğü için mi kırgındı berk ona? o yüzden mi kırılıyordu? odaya yönelen çocuğu kolundan tutup durdurdu.
"ne demek istiyorsun anlamıyorum."
"tekrar tekrar kıracaksan hiç özür dileme diyorum. gerek yok çünkü. bak aybike, berk hassas biri değil. tam tersine çok güçlü biri, her şeyi kafasına takmaz. ama sen her seferinde onu kırıyorsun. topladıktan sonra yeniden dağıtıyorsun."
elleriyle oynamaya başlayarak titreyen dudağını ısıran ve yeniden dolan gözlerine engel olamayan kızla devam etti.
"anlıyor musun berk'in sana ne kadar değer verdiğini?"
başını olumlu anlamda salladı. anlıyordu. arkadaş olduklarını düşünse de daha farklı bir bağ vardı aralarında, daha özel. ve daha güçlü. farkına varmıştı dün gece bunun. o da berk'e çok değer veriyordu ama hep kırıyordu istemeden. oğlanın hislerinin farkındaydı artık tamamen.
"berk'i sakın üzme aybike. bu zamana kadar üzdün, artık üzme. pişman olursun."
onu önden buyur ederek beraber odaya ilerlediği çocuk, onu işaret ederek ömer'e bir şeyler söyledikten sonra çıkmışlardı odadan. kapıyı örttüklerinde yönü duvara dönük çocuğa ilerledi aybike.
yatağının kenarına oturduğunda kızılın inatla yanına aldığı bira şişesine uzandı. komodine bırakıp sırtına sarıldığında başını yastığına koydu.
"yine özür dilemeye geldim, kırdıklarımı toplamaya."
duvara dönük olan çocuk kıza döndüğünde yanına koydu başını. burunları birbirine değecek kadar yakınlıkta uzanmışlarken dokundu yine gözyaşlarına. parmaklarının üzeriyle yüzünü sevip gözyaşlarını sildiğinde sessiz ağlayışı büyüyen kız, kızılın eline yasladı yüzünü.
"özür dileme artık aybike, aynı olmuyor hiçbir şey."
gözlerini açan kız korkuyordu berk'i kaybetmekten. bu cevabı beklememişti o, yine önemli değil demesini, kendini değil de onu düşünmesini beklemişti yine, bencilce. berk'in kalbi olduğu gerçeğini hiçe saymıştı. yine ve yine.
"her şeyi yapardım aynı olması için."
gözyaşlarını sevip saçlarına yönelen ellerle yaklaştı kızıla. yastığın aynı yerine damlayan gözyaşları kavuşuyordu onlar yerine, görüntüsü kırık bir kalbi andırırken. aybike de aynı şekilde kızılın yüzünü sevdiğinde elini koydu elinin üzerine berk. aybike kalbinin hızlandığını hissetmişti.
"affet beni." fısıldayabildi sadece yakınındaki genç adama. çaresizdi, berk'i çok seviyordu ve onu kırmak sebebini bilmediği bir şekilde kaan ve asiye'den bile daha çok acıtıyordu artık canını.
"küs değilim sana. kendini üzme artık."
kızın yanağını tekrar sevmesiyle kararmaya başlamış hava yüzünden gördüğü ışığı yanan telefonuna uzandı kızın. genç kız ise birkaç saniyeliğine temasa geçtiği çocuğun boynundan aldığı kokuyla gözlerini kapattı. o saniyede kalmak isterdi.
"kaan aramış. telefonun sesini kıstığın için görmemişsin, bak istersen."
kızılın uzattığı telefonu gözlerini gözlerinden ayırmadan itmişti kız. "aciliyeti yok. sonra dönebilirim ona."
kızın bunu demiş olmasıyla kaşlarını çattı berk. şaşırmıştı böyle davranıyor oluşuna. telefonu tekrar yerine koyduğunda başını da yastığına koydu. elleri yanağında konumlanmış kız yeniden ona yaklaşıp az önceki yerine yasladı başını. gözyaşlarının yenileri gelirken de yüzünü seven parmaklarla kapalıydı ikisinin de gözleri. çekmeceden teki düşmüş kağıdı duysa da umursamadı berk, birlikte uyumaya ihtiyaçları vardı.
"ve bugün de beyaz ellerin. ağladığımda gözyaşlarıma dokunan, yaşlarımı silen, beni sevdiğine inanmak istediğim inanmamaya da kendimi zorladığım ellerin. ellerini tutmak isterdim yine elalarına bakarken."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
porselen kalbim | ayber
Ficção Adolescenteberk'in elindeki tek şey onu devamlı kıran aybike'ye yazdığı kısa notlardı.