Yüksek Topuk

2.3K 156 39
                                    

"Ashley"

Hayır.

"Ashleey!"

Duymak istemiyorum.

"Uyandın mı?"

Hayır.

"Konuşmamız gerek."

Hala uyuyorum.

Hayatta şans bazen yüzünüze güler. Onunla çeşitli yollarda karşılaşabilirsiniz. Bazılarımız market çekilişinde tencere kazanır, bazılarımız kötü geçen bir mülakattan sonra işe alınır, bazılarımız okul koridorunda çarpıştığı hayatının aşkıyla evlenir, bazılarımız ise üniversitede, hayatına tamamen renk katan ve birlikte olmaktan mutluluk duyduğu ev arkadaşını bulur. İşte o; kesinlikle ben değilim.

İkinci sınıfın başında onu bulduğumda büyük ikramiyeyi kazandığımı düşünmüştüm. Lanet olası yurttan çekeceğimi çekmiştim ve Skyler (sevimlilikten çatlayan, şu anki oda arkadaşım) ev arkadaşı ilanını çalıştığım barın ilan panosuna astığında üzerine atladığımı söylemek yanlış olmaz.

Şu ana kadar açıklığa kavuşturmuş olmalıyız ama hala kafasında soru işaretleri olanlar için bir kez daha söyleyeyim, ben şanslı bir insan değildim. Yurtta geçirdiğim iki senenin her bir gününden tek tek, ayrı ayrı nefret etmiştim. İki yılda dört oda arkadaşı değiştirmiştim ve iki kişilik odalarda kaldığımızı düşünecek olursanız bu aslında ciddi bir rakam.

İlk oda arkadaşımla başta her şey iyi gidiyordu aslında. Sonra bir gün benimle konuşmamaya başlamıştı, öylece, ortada hiçbir şey yokken.

İkinci oda arkadaşım odada sigara içiyordu ve kendisinden bunu yapmayı kesmesini istediğimde eşyalarımı yakmayı denemişti.

Üçüncü oda arkadaşım yurt dışındaki erkek arkadaşıyla telefon seksi yapmaktan hiç çekinmeyen biriydi, her gece karşımdaki yatağa uzanıp kulaklıklarını kulağına takışını izliyordum, bu sırada benim de kulağımda kulaklıklar oluyordu çünkü iniltilerini ve açık saçık kelimelerini dinlemektense bangır bangır müzik eşliğinde kalitesiz uykuları tercih ediyordum.

Her şey bu kadarla kalsaydı sanırım bir şekilde hayatıma devam edebilirdim ama dördüncü oda arkadaşım meseleyi bir sonraki boyuta taşımış ve odaya erkek arkadaşını sokmuştu. Ben oradayken varlığımı umursamadan sevişmeye başladıklarında artık daha fazla bunlara katlanamayacağımı anlamış ve pılımı pırtımı toplayıp bir pansiyona yerleşmiştim. Yani, hadi ama. Seks güzel, tamam, ben buna karşı değilim; gene de insanlar o işi gözünüzün önünde yapmaya kalkışınca devreleriniz yanmıyor değil.

İşte bütün bunların üzerine, Skyler ev arkadaşı aranıyor ilanını gördüğüm anda bunun kesinlikle denemem gereken bir yol olduğunu biliyordum.

Gördüklerime rağmen; Skyler hayatta bir eşine daha rastlayacağımı düşünmediğim bir karakterdi, en azından bir daha rastlamamayı umduğum diyeyim. Kahverengi uzun saçları ve kahverengi gözleri vardı, boyu benimkine oranla biraz daha uzundu. Göğüslerini ve poposunu katmadığımızda onun için zayıf bile diyebilirdiniz. Ama onları –bir kızın en önemli silahı- olarak gördüğünden, sergilemekten asla çekinmezdi.

Benzersiz olduğunu düşündüğüm özellikleri fiziksel olanlar değildi tabi ki. Skyler, bir kızın topukludan başka ayakkabılarının olmasını garipserdi. Ya da ojesiz tırnaklara sahip olmanın kabul edilemez olduğuna inanırdı. Renksiz olmak ona göre değildi; bunu, neredeyse birçoğunun ne işe yaradığını bilmediğim tonlarca makyaj malzemesinden de anlayabilirdiniz. Saçlarının bile her duştan sonra atlattığı özel bir prosedür vardı. Zira sıradan bir şampuana göre, evde gittikçe çoğalan herhangi bitkisel bir karışım saçlarını doğal dalgalı veya bebek poposu yumuşaklığında yapabilirdi, kim bilir? 

Little Things  [Niall Horan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin