Tekmeler

846 96 33
                                    

"Ashton?"

Adını seslenmemle göz göze geldik. Yorgun ve uykulu gözüküyordu. Gözlerinin içinde her zaman var olan ışık kaybolmuş, bana aramıza bir duvar örmüş gibi bakıyordu.

"Bana neden haber vermedin?" dediğinde kapıyı tutan elim kontrolünü kaybederek yana doğru sallanmaya başladı.

"Sen- ne diyorsun? Ney haberi?"

"Bilmiyormuş gibi mi yapacaksın, Ashley?" dediğinde içeri girerek bana doğru yürümeye başlamıştı. "Neden sadece aldırmadın ki?" Bana yaklaşırken istemsizce gerilemeye başlamıştım. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.

"Aramadın bile..." diye hala umutsuzca konuşmaya devam ediyordu. Kalbimin hızlanmasını hissederek şaşkınlık ve korku içine yüzdüğümü hissediyordum. Kelimelerimi toparlamaya çalışarak, "Ashton- Ben... Bilmiyorum- sen- başka bir ülkedeydin- düşünmedim." dedim.

Ne diyeceğimi bilemez bir halde ona bakmayı sürdürürken bir hışımla arkasını döndü ve içinde bir sorunu çözermişçesine kendi kendine mırıldanmaya başladı. Dediklerini anlamıyordum ama sanırım ona haber vermem gerektiğini, arasaydım durumun böyle olmayacağını, şimdi ise yapacak başka bir şey olmaması hakkında söyleniyordu.

"Ashley."

Adımı duymamla ona baktıysam da hala salonda hızlı bir şekilde dolanarak olanları anlamlandırmaya çalışıyordu. Ona seslenmeme rağmen beni duymuyordu. Adını bağırdığımda durdu ve bana doğru gelmeye başladı.

"Ashley."

Gözlerinde gördüğüm ışığın mutluluktan çok uzak bir yansıma olduğunu fark ettiğimde karşımda durmuş ve bir şey söylemek istercesine bana bakıyordu. Gözlerimi yüzünü inceleyerek ağzına kaydırdığımda yavaşça dudaklarını araladı.

"Beni hayal kırıklığına uğrattın, Ashley."

"Ashley! Uyan!"

*

Sırt üstü yattığım yatağımda doğrulmamla yanıma oturmuş bana seslenen Lois'i görmem bir oldu. Odadaki hava yetersizmiş gibi derin şekilde nefes almaya çalışıyor ve kaybettiğim gerçekliğimi bulmaya çalışıyordum. Ağır çekimdeymiş gibi şakağımdan süzülen bir kaç ter damlasının varlığını hissetmemle giydiğim geceliğin su içinde kaldığını fark ettim.

"Tatlım. İyi misin?"

Somut varlığının kanıtına ihtiyacım varmış gibi ona doğru uzanarak elini tutmak istedim, "Lois...."

"Lois... Rüyaymış."

"Bitti bebeğim. Uyandın." Ona bakmamı sağlayarak dikkatimi dağıttı ve, "Duşa girmek ister misin? Tekrar böyle uyuma." Kelimelerimi toparlayamadığımdan onu kafamı sallayarak onayladım ve yataktan çıkmama yardım ederek, banyoya kadar bana eşlik etti.

Banyoda beni yalnız bıraktığında üzerimdeki gecelikten kurtuldum ve kendimi suyun altına bıraktım. Sıcak suyun tenime değmesiyle gözlerimi kapattım ve sıkıntının üzerimden akıp gitmesini istedim. Gözlerimi kapatmamla kapıyı açtığım anda Ashton ile göz göze geldiğimiz sahne aklımda canlandı. Bütün rüya bilinçaltımın bir oyunuydu ama çok gerçek hissettirmişti.

Neden bana haber vermedin, diyordu. Ona nasıl haber verebilirim ki? Kısa bir mesajla; selam, ben hamileyim! Umarım her şey yolundadır:), diyerek mi?

Arayarak mı? Bütün bunlardan önce telefon numarasına bende olması gerekirdi, tabii.

Özellikle ona haber vermemeyi düşünmemiştim ki, bunu istememiştim bile. Aslına bakarsan bu konu üzerine kafamı çok yormamıştım bile... Yine de şu an için ona ulaşmakla kafamı yormak istemiyordum.

Little Things  [Niall Horan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin