•
Bu pov'da ismin: Diana
Yaşın: 34
Johnny'nin yaşı: 40 civarı
Şehir: Şu an yaşadığın şehir-Senin elbisen
•Herkesin gitmek isteyeceği bir baloya
davetlisin. Balo günü hazırlanmaya başlıyorsun. Bu balo için severek aldığın siyah elbiseni gardroptan çıkarıp yatağına özenle seriyorsun. Saçına ve makyajına karar verir vermez elbiseyi giyiyorsun ama için içine sığmıyor. Bu tür balolara bayılıyorsun.Tamamen hazır olduğunda aynada son kez kendine bakıyorsun. Harikasın. Minik ama kendi tarzına göre dekore ettiğin dairenden çıkıyorsun ve ilk bulabildiğin taksiye atlıyorsun. Balonun olacağı mekanın adresini taksiciye verir vermez arkana yaslanıyorsun ve artık karanlık çökmüş şehir sokaklarının gözlerinin önünden kayıp gitmesini izliyorsun.
Ama aynı zamanda içinde de bir his var. Hayatının en unutulmaz balosu, ya da günü olacacağına dair bir his besliyorsun içinde bir yerlerde.
Taksi durup ücretini ödediğinde vardığın mekana bir göz atıyorsun. Dışarısı bile ışıklar içinde olan balo mekanı cennet gibi geliyor. Lafı uzatmadan içeri giriyorsun. İçerisi dışarıdan daha iyi tabii ki.
İlk birkaç dakika etrafı gezip ortamın muhteşemliğine alışmaya çalışırken birden onu görüyorsun. Beyaz renkte takım elbisesiyle, tarz duran parmaklarındaki yüzüklerle seni daha fark etmemiş bir adam... (medya)
Saçlarına saatlerce özenilmiş olsada özenilmemiş görüntüsü verilmiş, yüzünde çok içten, sıcak bir gülümseme. İçindeki o hissin bu adam olduğuna dair şüphelerin olmaya başlıyor. Seni hala fark etmemişken bunu fırsat bilip biraz daha inceliyorsun. Yaklaşık 40 yaşlarında olmalı diye geçiriyorsun içinden.
O sırada konuştuğu adam onun omzuna hafifçe vurup uzaklaşınca senin olduğun tarafa dönüyor. İşte o an seni fark ediyor. Ne kadar bu seni afallatsa ve ne yapacağını şaşırmanı sağlasa da sana gülümsüyor. Ve elindeki şampanya bardağını havaya kaldırıp içiyor. Bu hareket hem komik hem karizmatik geliyor. Sen de yanından geçmekte olan garsonun tepsisinden bir tane şampanya alıp onun yaptığı hareketin aynısını ona doğru yapıyorsun. Sana gülümsüyor ve kalabalığın arasına karışıp gözden kayboluyor.
Tabii ki de senin aklından az önce gördüğün o adam çıkmıyor ama harika bir baloda olduğun için biraz da ortama katılmaya çalışıyorsun.
Birkaç bardak şampanya içip birkaç yeni insanla tanışıyorsun. Saatler ilerliyor. Daha yavaş danslara uygun şarkılar çalmaya başlıyor.
Orda tanışıp arkadaş olduğun bir kızla konuşurken aynı zamanda da dans eden çiftleri izliyorsunuz. Aklına yine o geliyor. Uzun zamandır onu görmediğini hatırlayıp etrafına bakınmaya başlıyorsun. Tam arkanı döndüğünde onu görüyorsun. Tam arkanda.
Anlık şaşırman onu gülümsetiyor. İlk şoku atlattığında sen de gülümsemeyi akıl ediyorsun hemen. Bir elini sana doğru uzatıyor ve ağzından o karizmatik sesiyle şu kelimeler dökülüyor.
"Dans etmek ister misiniz?"
Kalbinin atışı hızlanırken sen de bir elini sana uzattığı eline götürüyorsun ve elini tutuyor.
Sen: Büyük bir zevkle.
Seni elinden çok narin bir şekilde tutup piste, az önce hayranlıkla izlediğin çiftlerin arasına götürüyor.
Şaşkınlığını çok çabuk yeniyorsun. O daha beline elini sarmamışken sen önce davranıp elini omzuna atıyorsun. O gece sürekli düştüğün o gülümseme tekrar yayılıyor suratına ve seni ani bir hareketle belinden tutup kendine yaklaştırıyor. Boşta kalan ellerinizi ise dans figürüne göre birleştiriyorsunuz.
Bir süre sessizlik oluyor aranızda. Aslını istersen ikiniz de tam olarak ne demeniz gerektiğini bilemiyorsunuz. Sadece karşılıklı gülümsüyorsunuz.
Rüyada gibi hissederken sen, birden karşındaki o harika adam konuşmaya başlıyor.
Johnny: Ben Johnny.
Ona baktığında senin de kendi ismini söylemeni beklediğini fark ediyorsun.
Sen: Diana.
Johnny: Ne kadar güzel bir isim.
Bu iltifata karşı ne demen gerektiğini bilemezken yüzün hafiften kızarmaya başlıyor. Giydiğin iddialı siyah elbiseye nazaran daha tatlı ve çocuksu görünüyorsun o an. Ama bu onun hoşuna gidiyor.
Müzik bittiğinde biraz, hatta biraz fazla üzülüyorsun.
Sen: Dans için teşekkürler.
Johnny: Seninle tanışmak bir şanstı Diana.
Diana: Seninle de.
Birbirinize gülümsüyorsunuz ve ikiniz de kalabalığa karışmadan önce aynı anda durup arkanıza bakıyorsunuz. Onun da durup sana baktığını görmek gülmene neden oluyor. Samimi bir gülmeyle ona veda ediyorsun ve son kez ikiniz de kalabalığın içinde buluyorsunuz kendinizi.
Balo bitip dairene geri döndüğünde bu gecenin ne kadar unutulmaz ve harika olduğunu geçiriyorsun içinden. Üstünü değiştirip yatağına yatmana rağmen ne gece ne de Johnny aklından çıkıyor.
Aslında başından beri içinde olan o hissin Johnny olduğunu bir kez daha anlıyorsun. Ve kendini uykunun nazik ellerine bırak adan önce onu tekrar görmeyi diliyorsun.
____________________
Medyalar görünüyor mu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
POV: Sen ve Johnny Depp
FanfictionSadece hayal et Sen ve Johnny... (Olmasını istediğiniz olayları yorum ya da mesaj yoluyla yazabilirsiniz iyi okumalar🤍)