15

337 30 2
                                    

Müzik mektup kısmında tam uyuyor, tavsiye ederim.






"Ben seni bizim eve bırakayım."

Usulca kafamı sallayıp kolları arasından sıyrıldım. Beni götürmemesini, hatta kendisinin de gitmeyip benim yanımda olmasını isteyebilirdim ondan. Ama yapamazdım işte. Gitmesem, burada kalsam beni yalnız bırakmayacağını biliyordum ama buna yüzüm yoktu. Kulkan'a ihanet ediyormuş gibi hissediyordum.

"İyi olduğuna emin misin?"

Bu sorusuna histerik bir kahkaha atıp tekrar başımı salladım. Acaba deliriyor olabilir miydim?

Akın bana uzaylı görmüş gibi bakıp, "Anladım, Açelya iyisin." dedi. Hiç inandırıcı değildi söyleyiş şekli.

Yağmurdan sırılsıklam olmuş bir şekilde arabaya doğru yürürken bir anda durdu ve üzerimi inceledi. Adım adım bana doğru geldiğinde nefesimi tutmuştum. Ya gergindim ya da... Gergindim.

"Ikimiz de sırılsıklam olduk."

Gözlerimi kaçırırken, "Görebiliyorum." dedim. Bir saat yağmurun altında uzandık ve gelmiş, 'Sırılsıklam olduk' diyor. Süper zeka.

Ben neden bu kadar agresifleştim?

Aniden aklıma gelen şeyle gözlerimi irice açtım.  "Akın sen benim arabamı götür ben de senin arabanla gideyim-"

"O niyeymiş?"

Sözümü kesmesine karşın ona tersçe baktım ancak suyuna gitmem gerektiği aklıma gelince şirince gülümsedim. "Hadi ama akın, acelem var."

"Önce nereye gideceğini söyle."

Ebenin yatağına gidiyorum inatçı keçi.

"Akın acelem var diyorum uzatma!"

Tam ağzını açıp bir şey söyleyeceği esnada elimi pantolonunun cebine attım. Bu hareketimle afallamış bedeni kaskatı kesilmişti ancak bunu umursamadım çünkü tek odak noktam anahtardı.

Anahtarı kapıp arabaya doğru ilerlerken o transa girmiş gibiydi. Sonunda kendine gelip, "Beni taciz ettin!" dediğinde yapabilseydim gülerdim. 

"Seni dava edeceğim!" diye öfkeyle bağırdığında ise gözlerimi devirip, "Hadi lan oradan." dedim. Dava edecekmiş. Sanki aldığı nefes bile yasadışı olan benin.

Arabaya binip çalıştırırken aynı zamanda pencereyi açıp, "Arabamı temizletmeyi unutma." diye bağırdım.

Güldüğünü görmek beni de gülümsetmişti. "Emrin olur sultanım."

Sultanım mı dedi o?

Kendime gelmek adına başımı iki yana sallayıp hastanenin yolunu tuttum.

______

"Böyle sorumsuz bir anne adayını ilk defa görüyorum doğrusu."

İki saattir doktorun azarlamalarını dinliyordum.

"Hanımefendi bakın, zaten kaybınız sizi stres ve üzüntüye sürüklemiş bir de zatürre olmayı mı amaçlıyorsunuz?"

Derin bir nefes alıp devam etti. "Hamilelik süreciniz oldukça riskli görünüyor. Içine düştüğünüz depresyon bile bebeğinizi sizden alabilir. Bunun için oldukça dikkatli olmalısınız"

Gözlerimi kocaman açtım. Bebeğimi kaybedebilir miydim? Elim istemsizce karnıma giderken gözlerim doldu. Onu kaybedersem başka kimsem kalmazdı.

"Sizi üzmek istemiyorum ama riskli durumlar konusunda sizi bilgilendirmek zorundayım. Üzgünüm. Çok temkinli hareket etmelisiniz. Iyi günler."

Ertesi Gün

Karaca'nın verdiği kuru elbiselerle Akın'ın yatağında oturup kara kara düşünüyordum. Ya intikam işinden vazgeçecektim, ya da bebeğimi kaybedecektim

Bebeğimi kaybedemezdim. Ani bir kararla yataktan kalktım sadece telefonumla çantamı alıp odadan çıktım. Diğer şeylere ihtiyacım yoktu.

Gidecektim buralardan, hiç gelmemiş gibi. Tam odadan çıkacakken, Akın'a haksızlıl ettiğimi düşündüm sebepsizce. Neden ona söylemeden gitmek canımı acıtsındı ki? Saçmalık. Sadece beni aramaması için ona bir not bırakmalıyım o kadar.

Kalemi ve kağıdı elime alıp aklıma ne gelirse yazmaya çalıştım.

Sevgili angut. (Kızma sadece sana karşı en fazla bu kadar kibar olabiliyorum.)

Gidiyorum fakat pes ettiğimden değil, kalırsam sahip olduğum tek şeyi kaybettiğimden korktuğum için. Yamaç amcan anlayacaktır.

Her neyse, uzun lafın kısası beni aramayın, merak etmeyin. (Bir yerlerin kızmasın hemen, aramayacaüınızı biliyorum da benimkisi de önlem işte) ben bir yerlerde yarım kalarak hayatımı devam ettiriyor olacağım.

Belki bunu kendime bile itiraf edemedim fakat, yanımda olmasaydın bütün bunlarla başa çıkabileceğimi düşünmüyorum.

Her şey için teşekkürler.

Karaca'nın odasına ilerleyip, kapıyı araladım içeride mi diye bakmak için. Evet, içerideydi.

"Girebilir miyim?" diye sordum sakince.

"Gir tabii."

Kapıyı arkamdan kapatıp yatağına ilerlediğimde yine elinde aynı kitap vardı ve okumadan boş boş kapağına bakıyordu.

Yanına otururken, "Azer vermişti." Dedi. "Sevdiğim adam yani. Sonradan kocam olan adam." Gözyaşları birer birer yanaklarından süzüldüğünde, birazdan bana her şeyi anlatacağını anladım.

"Düğün günümüzde, dedemi öldürdüğünü öğrenip, üç kurşunu kalbine sığdırdığım adam."

Benim de gözlerim dolmuştu çünkü benzerini yaşamıştım hem de dün.

"işin en kötüsü de ne biliyor musun? Amcamın karısı ve abimin de bu işte parmağı var. Peki neden onlar hâlâ nefes alıyor da benim sevdiğim adam toprakla bütünleşmiş durumda?"

Ona sıkıca sarılıp göğsüme hapsettim.  Haksızlıktı bu. Neden onun sevdiği ölmüştü de diğerleri hayattaydı? Üstelik Akın, nasıl kendi kanından birinin kuyusunu kazabilmişti?

"Sen benden daha cesursun ama biliyor musun?"

"Nereden çıkardın bunu?"

"Ben karnımda Azer'in çocuğunu taşısaydım, yapamazdım. Ama sen buna rağmen Kulkan'dan vazgeçebildin, kardeşin için."

Elim yine istemsizce karnımı bulunca ona hüzünle gülümsedim. "Eğer Azer, Akın'ı öldürseydi, üçüzlere bile hamile olsan onu öldürürdün."

Bu söylediğim onu daha çok ağlatırken ben kurduğum cümleyle yine kendi kendimin sinirini bozmuştum.  Ne demek Akın'ı öldürseydi?

Yine kafamı iki yana sallayıp, kendime geldim. Sonra da bir anda, "Gidiyorum ben." dedim.

Elbetteki gülümseyen bir yüzle karşılaşmayı beklemiyordum. "O bebeğin varlığını öğrendiğimden beri er ya da geç gideceğini biliyordum zaten. Evet, gitmen en doğrusu," elini karnıma bastırdı nazikçe. "Sahip olduğun tek şeyi korumalısın."

Ona son kez sıkıca sarıldıktan sonra kapıya doğru yürüdüm. Odadan çıkıp kapıyı arkamdan kapatacaüım esnada, "Arada uğra buralara." diyen Karaca ile güldüm. Beni güldürmeyi başarmıştı.

Tam merdivenlere yöneleceğim esnada Sultan Koçovalı'yı karşımda görmemle istemsizce gerilmiştim. "Ben de tam sana Kulkan'ı öldürdüğün için tebriğe geliyordum. Fakat bir öğreniyorum ki sen o kansızın tohumunu taşıyorsun."

Tükürürcesine söyledikleri kalbimde bir sancıya neden olmuştu. Şu an karşımda iğrenç bir kadın vardı. Nasıl bu kadar düşebilirdi bir insan?









Sınırın dolmasına bir oy kalmış fakat ben kıyamadım sizlere sşndşsnfps.

Yine sınır 30 oy 30 yorum.

Hadi bana eyw.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 13, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇUKUR ~Akın Koçovalı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin