Kozan
'Aşk ve gurur'Ne de güzelleşiyor adım
Senin dilimi öptüğünde
~Süt ve bal~~
Gece vardı,gündüz vardı. Siyah vardı,beyaz vardı. Ortası yoktu kabul etmezdi. Bana her zaman gece ve beyazdı. Diğerlerine gündüz ve siyah.Sormuştum bir keresinde 'Neden gece?' Diye. Gülümseyip kollarının arasına almıştı beni. Kirli sakallarını yanağıma sürtmeye çalışıyordu ama saçlarım buna biraz engel oluyordu. Elektriklenen saçlarım ve kıkırdayan Deniz oluyordu. Bense huylanıyordum.
"Gündüzleri herkes bir telaş halinde oluyor. Bir şeyler yapmak zorundaymış gibi ya da hiçbir şey yapmayanlar var sadece sıkılıyorlar. Günleri maratondur. Sen ise gecesin..."
yüzümü avuçlarının arasına aldı.
"Sen benim gecemsin. Akşam olsa da gitsem diye içimden geçirdiğim evimsin. Gökyüzünde o karanlıkta bile kendisini parlatansın sen. Huzursun sevgilim. Her şeyden uzak ama bana her şey olansın."
Kıpır kıpır olan içim gülümsememi artırmıştı. Dudaklarımızı birleştirmiştim hemen.
Onca güzel anının arkasında kalmış iki yabancıydık artık. Karşımdaydı işte. Yüzüme bakıyordu. Yutkundum istemsizce. Kapıyı biraz daha açıp geriye çekildim.
Tereddüt etti ilk başta sonra girdi içeriye. Kapıyı kapatıp sırtımı yasladım, ellerim sırtımla kapı arasındaydı. İki üç adım karşımda ise o. Gece lambasının yüzüne vurduğu o turuncu ışıkta kusursuzdu. O hep kusursuzdu. Derince bir nefes alıp dikleştim ve elimi uzattım. Trençkotumu uzattı oda. Aldığım trençkotu orda unutmamın aptallağına yanarak kapının girindeki konsolun üzerine bıraktım. Kapıya yaslanmadığım için aramızdaki mesafe de azalmıştı.
Saçımı kulağımın arkasına sıkıltırdım. "Oturmak ister misin?" Arkasını dönüp salona baktı. İkinci evimize. Evin salonu bütün şehire kuş bakışı bakıyordu. Biz genelde arka tarafta yatak odasının ve mutfağın terasının bir olduğu koca terasta yaptığımız köşede otururduk. Bana döndü tekrar.
"Teşekkür ederim. Kalmayacağım." Kafamı salladım. Üzerime geldi bir adım daha. Sağ tarafa doğru yöneldiğinde gitmek istediğini anlamam uzun sürmemişti. Bileğinden yakalamıştım hemen.
Neden? Bunu bilmiyordum. Biraz daha kalsın istemiştim belki de. Evim biraz daha o koksun istiyordum. Çekti elini hemen iki adım geriledi. Bana özel bir temas bağımlılı olan sevgilim şimdi ise ateşe dokunmuş gibi çekti benden elini.
"Gitme." Diye mırıldandım.
Kahkahası bütün evi doldurdu o an. Gülerek bakıyordu yüzüme.
"Sen benim daha ne olduğundan haberim bile yokken gitmiştin ya hani? Bende her gün böyle demiştim."
Gülümsemesi soldu hızla. Ağlamamak için sıkıyordum kendimi. Ağlarsam hiçbir şey söylemezdi çünkü. Kıyamazdı bana. Hala öyle miydi? Alt dudağımı dişledim. Ellerini saçlarının arasından geçirdi.
"Terk ettin ya beni? Hiçbir şey bilmeden gittin ya?"
Bütün hayal kırıklığı yüzündeydi. Çöktü omuzları. Onu ilk bu kadar kötü gördüğüm de babasını kaybetmişti. Şimdi de ikinci görüşümdü. Aşkını kaybetmişti.
Ne diyeceğimi ne yapmam gerektiğinden bir haberdim. Tutamadım göz yaşlarımı. Hıçkırıklarım takılı kaldı boğazımda. Yaptığım her aptallık beni nefessiz bırakıyordu zaten. Konuşmadı hiç ağlamamın bitmesini bekledi. Ellerimi yüzüme kapatmıştım. Sakinleşmeye çalışıyordum. Ellerimin tersiyle sildim gözlerimi. Berbat göründüğüme emindim. İğrenç hissediyordum. Ağlamamam konuşmamı engellemeyecek duruma inmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOZAN
Teen FictionElindeki trençkotumu bana doğru uzattı. Uzatmak değilde göstermek gibiydi bu. "Bunu unutmuşsun." Yutkunamadım. Sesini canlı canlı duymalı ne kadar olmuştu? Dünya kadar mı yoksa;yıldızlar, gezegenler, gökyüzü ulaşamadığım her şey kadar mıydı? Yok olm...