2.bölüm

90 61 10
                                    

.

.

.

.

.

Nazlı zahra dan

Arabayı çalıştırıp ormanlık yoluna girip kimsenin, beni farketmeyeceği, bir yerde durdum. Derin bir nefes alıp Büşra'ya yazdım.

Günaydın Büşra, bir hafta restorana uğramayacağım işim çıktı ve bana ulaşamayacağını bilmeni isterim, yazıp telefonu kapattım.

Başımı arkaya yaslayıp düşündüm. Disklerde acaba benim bilmediğim bir şey var mı düşündüm. Düşündüm ama ne yapacağıma karar veremedim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım, mor defteri alıp arabadan çıktım.

Bir ağaca arkamı yaslayıp mor defteri açıp elimi üzerinden geçtim. Babamın ellerine dokunurmuş gibi sağ gözümde bir yaş akınca başımı arkaya yasladım.
"Seni çok özledim, sizi çok özledim baba. Bu özlem bitmiyor hiç biriyle yerini doldurmuyor. Yoruldum artık bu özlem bu acı artık ağır geliyor yapamıyorum" hıçkırıklarla ağladım.

Sizi benden alanların canını okuyacağım, onları mahvedeceğim. Yemin ediyorum bunu onlara bırakmayacağım.

Derin bir nefes alıp litabın ilk sayfasını açtım. Başımı kaldırıp içimden okumak yerine sesli okudum çünkü yazdıklarını kendi ağzımdan da dinlemek istedim babamı dinliyormuş gibi.

"Sevgili bebeğim. Bebeğim diyorum çünkü bugün varlığını öğrendiğim gün. Bugün hastaneden annen ve Sinan amcanla bol ağlamanın ardından eve gelirken bir kırtasiye görüp bu anı yazmak istediğim için arabadan inip bu defteri aldım. Beş yılın ardında annenle bu gecenin mutluluğunu yaşamanın tarifini anlatamam. Baştan başlayayım. Eve gelir gelmez anneni kucağıma alıp yatak odamıza doğru giderken tabi annen 'Fırat ne yapıyorsun Fırat indir.' diyordu. Anneni dinlemeden yatak odasına girdiğim gibi annenini yatağa bırakıp üzerini çıkardım. Karnını açıp sanki seni görecek gibi karnına bakıyordum. Sonra onu rahat edeceği gibi oturtup başımı annenin dizlerine koyup sana dokunuyormuş gibi karnına elliyorum. Annen bana bakıp duygulanıp ağlarken ben seni hissetmek ister gibi elimi hafifçe kaydırıyorum.

'Şimdi  bizim bir çocuğumuz olacak değil mi hatun?' Başımı kaldırıp annenin yaşlarla dolu gözlerine baktığımda başını salladı. 'Evet biz de anne baba olacağız.' diyip hıçkırınca kalkıp gözlerini silip ona sarılıdım. 'Hatun çok şükür, Allah'ıma çok şükür' tabii sonra kalkıp bir güzel abdest alıp birlikte şükür namazı kılıyoruz.

Birkaç saat sonra Sinan amcanlar geliyorlar, Sinan amcan beni gördüğü gibi gelinim nasıl deyince ona boş boş bakıyorum. Sonra enseme bir tokat atıp 'Lan şimdiden sözünden mi döndün?' diyor.

'Ne diyorsun oğlum?' deyince Sinan'ın eşi 'Abi hayırlı olsun Allah analı babalı büyütsün.' diyor. 'Sağol yenge.' Songül ve Nisa birbirlerine sarıldıklarında Sinan kulağıma yaklaşıp 'Vallaha kız doğarsa oğluma alacağım.' diyor. Ona bakıp 'Yürü git lan.' deyince Ali bacağıma sarılıp 'Biri artık beni fark edebilir mi' diyor.

Başımı sesin geldiği yere çevirdiğimde bu dünyada oğlum olsa bu kadar severim dediğim çocuğu kucağıma alıp öpüyorum. Sonra aklıma birkaç ay sonra çocuğumuzı böyle kucağıma alacağım aklıma geldiğinde sırıtıp içeri giriyoruz. Birlikte yemek yiyip sohbetler ediyoruz gece yarısına kadar. Onlar evine giderken Sinan amcan durmayıp 'Gelinime iyi bakın.' diyip gidiyor.

Zevzek bu adam. Çok iyi adam ama biraz zevzek. Yine de dünyalara bedel bir adam. Annenle yatak odamıza girip birlikte uzanırken elimi yine annenin karnına koyup seni hissetmek istiyorum. Annen uykuya dalarken ben heyecandan yerimde duramadım için anneni uyandırmadan kalkıp çıkıyorum. Odadan saat gecenin üçü ve ben heyecandan uyuyamadığım için kendimi çalışma odamda bunları yazarken buluyorum. Heyecanla yazıyorum sırıtarak. Annen çalışma odamın kapısında durup 'Fırat' diye seslenmesiyle başımı kaldırıp güzelime bakıyorum. 'Ne yapıyorsun burada?' Ona bakıyorum 'Sırıtarak neden deliler gibi gülüyorsun?' diyor. Bana doğru gelirken ellerini tutup kucağımda oturtuyorum.

MAHİ DEVRAN BAYRAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin