Ölümün peşimizde olup her saniye bizi kovaladığı şu dünyada neden tutsak gibi yaşıyorduk? Neden sürekli birilerinin emirlerinin peşinden koşup kendimizi onlar için feda ediyorduk? Ben söyleyeyim , biz korkuyorduk. Sınırları zorlamaktan, daha ileri gitmekten. İleri gitsek kendimizi zorlasak belki daha fazla başarı kat edecektik ve etmeliydik de. Cesaret kapsamlı bir kelimeydi bana göre. Kimi insan özgürlüğü için onu düştüğü yerden kaldıracak bir sebep için çabalar dururdu. Kimi insanlar da zaten düştüm diyip bırakırdı kendini ölümün kucağına. Ha birde şu seçenekteki insanlar vardı. Birilerinin onlara yardım etmesini bekleyen ,onları seven yardım eden birilerini bulurlardı. Hatta bulduğu kişi bazen o kadar severdi ki onu kurtaramazsa onunla düşerdi çukura. Ama vefasızdır ya insan " Aptal beni kurtaracaktın benimle birlikte düşmenin ne anlamı var?" der. Böyle Kişiler hiçbir zaman sevilmeyi haketmezler bence. Ben defalarca düşmeme rağmen her düştüğümde daha fazla meydan okudum o çukura ,daha fazla çabaladım çıkış yolunu çizmek için başardım evet başardım çünkü her şeyden çok kendime inandım. Size de tavsiyem eğer sizi iyi olana kavuşturacak bir yol varsa seçin o yolu Ya da küçük pencereden bakmayı bırakıp daha geniş açıdan bakın ve iyi yolu değil daha iyi olan yolu seçin. Ben dar görüş açımı terkedip geniş görüş açısından bakınca başardım içinizdeki başarıyı hapis tutmaktan bıkmadınız mı ? Serbest bırakın ya olacakları bekleyin serbest yaşayın ya da çizdiğiniz yolu terk etmeyin . Her şey sizin elinizde .
Üç hafta daha geçmişti her şeyin üstünden. Pes etmek yoktu davamda. Kazanmak vardı. Yine bir geceyi geride bırakıp yeni bir geceye girmek üzere bekliyordum. Türkerle her okuldan önce olduğu gibi yine buluşacaktık. Üstümü giyindim tam çıkacakken annem seslendi . Ah kahretsin gitmem lazımdı. " Begüm konuşmamız gerekenler var." " Fazla önemli değilse ben gideyim anne akşam konuşuruz." " Önemli Begüm geç içeri ." Dediğini yaptım içeriye geçtim .Stres olunca hep ellerimle oynardım yine aynısını yapıyordum. Koltuğa kendimi yaslayıp dizlerimi kucağıma çekip kollarımın arasına aldım. Annem tam konuşacakken rahat ve hazır olmadığını hissettim . " Akşam konuşsak daha iyi olur Begüm." " Şakamısın sen anne?" diyip kalktım ve evden çıktım. Bisikletim ah canım sen olmasan nasıl giderdim heryere. Kısa sürede Türker'in yanına vardım. "Şükür esmer civciv hazretleri de gelebildi ." Omzuna yavaş bir yumruk vurup yere attım kendimi. Ardında Türker " Bu mu son gücün ha ? Daha ağır vurda görelim" dedi. İşte başarmıştı . Hiçbir zaman kışkırtmaya gelemezdim . " Zaaflarımdan vuruyorsun beni pis herif " diyip tam eli boynuma giderken ters çevirip kendi boynuna doladım sırtına dizimi yaslayarak yere yatırdım. Birkaç sene kendimi korumam için dövüşmeyi öğretmişti Türker bana. " Bakıyorum da benden öğrenip beni geçiyorsun " Sinsi bir gülüş attım. Kazandığımı sanarken Türker ayağıyla yere yapıştırınca ağlayan ben gülen Türker oldu. " Ya ,dikkatini dağıtmalarına izin verirsen av olursun güzelim." " of tamam be amma nazlandın." dedim üstümü çırparak kalkarken. Bugün Berkan ve ülkügille ders çalışmaya gidecektim. Türker bu durumu pek hoş karşılamayacaktı ama bana da karışmazdı. Türker dar görüşlü bir erkek değildi. Samet babam gibiyken, beni kısıtlayıp hayatımı bir hapse çevirirken Türker kurtarıcımdı. Biraz kıskanıyordu anlıyordum ama hayatıma asla yön vermeye çalışmazdı. Ondan gizli bir şey yapmazdım. " Ben bugün Berkanlarla ders çalışmaya gideceğim daha sonra haberleşir buluşuruz ." Yüzünü buruşturdu." Tamam git bir şey demem zaten ama fazla yakın olmaya başladın sen bunlarla daha geçen hafta başına gelenleri unutma Begüm . Eğer sana bir şey yapacak olurlarsa veya sıkılırsan hemen arıyorsun geliyorum anlaştık mı?" İçime huzur dolmuştu. Bir abi gibi sürekli beni koruyup kollaması çok mutlu ve değerli hissettiriyordu. Mutluluğum yüzüme yansımış olacak ki " ne sırıtıyorsun esmer civciv anlaştık mı anlaşmadık mı?" " anlaştık anlaştık"dedim ve vedalaşıp o gideceği yere bende okulun yolunu tuttum. Aklımda hala annemin bugün benimle ne konuşacağı vardı. Gerçekten merak ediyordum . Dalgın dalgın yürürken Ülkü bir anda karşıma çıktı ve her zamanki gibi aniden olduğu için korkmuştum. " Bugün geliyorsun değil mi Begümcüm?" Aslında pek istemiyordum ama belki onlarla ders çalışmak ve bilgilerimizi birbirimizle paylaşmak iyi gelebilirdi." Geliyorum dediyse kızım daha kaç kere demem gerekli?" Dedim gözlerimi devirerek. Çantamı içeriye bıraktıktan sonra su almaya çıkmıştım. Ülkü susmak bilmediği ve ard ardına soruları sıraladığı için susması adına ona da çikolata almıştım ama nafile o konuşmayı çok seviyordu. Berkan'ı kapıda görünce o kadar sevindim ki kurtarıcım dahi olabilirdi. "Naber kızlar bakıyorumda erkencisin Begüm." sürekli geç kalan bir insan olduğum için gayet normaldi bunu demesi alışmıştım." Evet bugün erken geleyim dedim. Nasılsın?" Sınıfa doğru yürürken Ülkü başka arkadaşını bulmuş bizi yalnız bırakmıştı. Bizde biraz sohbet edip yerlerimize geçmiştik. Not tutmak üzere kağıt çıkardığımda yere aniden çantamdan bir not düştü. Şaşırarak eğildim ve düştüğü yerden aldım. Kağıtta "BERKAN ,ÜLKÜ VE DİĞERLERİNDEN UZAK DUR YOKSA DAHA ÇOK KATLİAM OLACAK!" yazıyordu. Yazıyı okumamla birlikte ellerim buz kesti , tüm vücudum aynı anda hem donuyor hem yanıyordu . Birsürü duyguyu aynı anda hissediyordum. Bunu kim yazmış olabilirdi? Türker aklıma gelmedi değildi ama birincisi Türker benim korkacağımı bildiği için böyle bir şey yapmazdı hadi yaptı desek bile yanımdan bir saniye ayrılmadan o notu çantama atması imkansızdı. Notu koyan her kimse beni yakından tanıyor bulunduğum ortamda bulunuyordu. Tehlike bir nefes kadar yakınımdaydı. Pek umursadım dilemezdim . Bugün Berkangile bir şey belli etmemeye çalışacaktım. Onların yanından ayrılınca da hemen Türker'in yanına gidip olanları anlatacaktım. Bir yandan korkmuyor bir yandan korkunun en büyük haliyle burun buruna yaşıyordum. Bu kişi her kimse benden ne istiyordu? Ne yapmıştım onu bu kadar kışkırtacak ,aileme sevdiklerime zarar verdirecek? Düşüncelerimi bir kenara bıraktım ve normal bir şekilde kimseye bir şey belli etmeden derse devam ettim. Tabiki ne kadar uzaklaştım düşüncelerimden orası meçhul. Birkaç saat sonra dersler bitti ve çalışmak üzere Berkan'ın abisinin kafesine gittik. Sonbahara giriş yapıyor olduğumuz için hava serindi ve üşümüştüm . Berkan farketmiş olacakki hemen ceketini çıkarıp yavaşça omuzlarıma bıraktı. Çok nazik ve kibar bir çocuktu bu onu çekici yapıyordu şimdi kötüde diyemezdim yakışıklıydı açıkçası. "Sana diyoruz Begüm ,yine sırlar aleminde kayboldun galiba? " diyen ülkünün sesiyle kendime geldim. Cidden ne diyordum ben ? Yakışıklı, Berkan , tatlı,çekici... Ah hayır hayır aşık falan değilim Samet ile beraber son vermiştim o duygulara . Ama uzun zamandır da böyle bir duygu hissetmemiştim hiçbir erkeğe karşı . Tabi ya her zamanki gibi yine kaçacaktım . Sıkıya gelemeyince ya da sorularıma cevap bulamayınca hemen kaçış yolu bulur cevapsız bırakırdım. Bence herkes böyle yapar ya da ne bileyim herkes ben değil ya. "Kız şoka girdi heralde " diyerek beni sarsan Emre sayesinde kendime geldim ve kendimi tutamadım güldüm. " korkuttun lan beynin arada frekans değiştiriyor sanırım" dedi tekrardan güldüm bu çocuğun esprileri bitmek bilmiyordu. Ülkü ve Emre önden giderken Berkan elini kollarıma koyup beni durdurdu. " Sorun ne Begüm iyi görünmüyorsun anlatmak ister misin?" Yalan söylemekte babam sayesinde profesyonel olmuştum. Ama Berkan'a yalan söylemek istemiyordum bir gün yalanlarım ortaya çıkınca oda yanımda kalmaz diye çok korkuyordum. Başka seçenek olmadığını görünce gözlerim bir anlık için bile olsa doldu. Yalnızdım bu daima böyle olacaktı. İster doğru ister yalan ne olursa olsun kimse sonunda yanımda kalmayacaktı ki zaten. E o zaman neyeydi bu çaba ? O lanet insan her kimse sevdiğim herkesi öldürmeye pek meraklı görünüyordu. Bir savaşı bitiremeden yenisine girmiştim . Kazanan kim olacaktı merakla bekliyordum.Berkan gözlerimin dolduğunu farketti ve tekrar sordu . "Begüm anlatacak mısın?" " Annemle tartıştık biraz abartılacak bir şey yok Berkan biraz da babamı özlüyorum diyebiliriz." Babamın dirisi pek işime yaramıyordu ama ölüsü baya yararlıydı. Onu bahane ederek birçok sorudan kaçıyordum. Berkan fazla üstüme gelmedi ve Ülkügilin yanına doğru yürümeye başladık. Arkadan gelen yüksek bir patlama sesiyle birlikte Berkan gözlerimin önünde yere yığıldı. Hayır hayır gerçek olamazdı. O ölmemeliydi. Benim yüzümden hiçbir suçu yokken hemde. Ben bunu kaldırabilecek kadar güçlü bir kız değildim. Sesim kısılana kadar " Yardım edin!" diye bağırdım. Babamın ölümünü görmüştüm ama bu çok daha fazlasıydı. Kanı üstüme sıçramıştı. Korkudan ne yapacağımı bilemedim. Ne etrafa nede başka bir şeye odaklanamıyordum. Yine o her zamanki içimde sakladığım masum çocuğu dışarıya bıraktım ve dizlerimi göğsüme çekip saçlarımı çekiştirmeye başladım. Kafamda bir ses sürekli " senin yüzünden ölecek , Berkan'ın katili sensin , " diyip duruyordu. Lanet olsunki susmuyordu. Dışarıdan sesim çıkmıyordu fakat içimde öyle büyük çığlıklar kopuyordu ki... Ama nafile , içimdeki çığlıklar da yetmedi o lanet sesi susturmaya. Berkan önümde kanlar içinde yatarken seyirci gibi oturmuş ağlayarak izliyordum. Zihnim donmuştu sanki . Her şey benim hatamdı o not geldiği anda çıkıp gitmeliydim onların hayatından. Çıldırmış gibiydim saçlarıma her dokunduğumda daha fazla saç geliyordu ellerime. Kanlar zaten ne kadar yıkarsam yıkayayım çıkmayacaktı izi hep kalacaktı tenimde. Berkan'a baktım etrafına bir sürü insan üşüşmüş yardım etmeye çalışıyorlardı. Ve işte tekrardan o ses . Ambulansın siren sesi. En son babam kanlar içinde ölü bir şekilde yatarken canlanır mı diye çağırdığım ambulansın sesiydi bu. Ama Berkan yaşayacaktı inanıyordum. Önce yavaştan bilinçaltım kapanmaya başladı, sesler kısık geliyordu . Sakin ama bir o kadar da korkak şekilde gözlerimi kapattım. Kaç saat geçti bilmiyordum ama gözlerimi hastane odasında açtım. Türker ve annem yanımdaydı. "Berkan nerde? Beni çabuk ona götürün! İyimi o? " ard ardına soruları sıralıyordum. Kolumdaki serum sakinleştiriciydi fark etmem uzun sürmedi çekip attım kolumdan. Berkan'ı görmem gerekliydi . Durdum ,kıpırdayamadım. "Ya öldüyse "dedi içimdeki o sürekli konuşan aptal ses. Hayır olamazdı, o ölmemeliydi. Türker kolumdan tutup beni tekrar yatağa oturttu . Göz yaşlarım durmadan akıyordu. Artık içime kapattığım sesim daha fazla orada hapsolmadı ve deliler gibi Berkan'ı görmek istediğimi haykırıyordum. Annem beni sakinleştirmek isterken odaya birden Ülkü daldı . Türker'in ellerinden kurtularak ülküye koştum ." O iyimi Ülkü söylesene Berkan iyimi?" Gözleri tıpkı benim gibi kan çanağı olmuştu. Kollarımdan tutup sarstı beni. " Sen yaptın ,sen hayatımıza girdin gireli yüzü gülmedi bu çocuğun , yeter artık Begüm yeter sal onun peşini, uzak dur ondan . Yetmedi mi verdiğin zararlar?" Ne saçmalıyordu bu aptal kız . Evet benim yüzümden olmuştu ama ben ister miydim bunlar yaşansın. Bir tek üzülen acı çeken o vardı sanki. " Bencilsin kızım sen , ne dediğini bilerek konuş . Ben Berkan'a birşey yapmadım." Dedim ağlayarak. Annem ülküyü odadan çıkarırken Türker de beni sakinleştirmek için elinden geleni yapıyordu.Odaya hemşire geldi ve iğnedeki ilaç kanıma yavaşça karışırken sesler bulanık bulanık gelmeye başladı ve gözlerimi tekrar kapattım.
Berkan Çağan
Beklemediğim bir an beklemediğim bir şekilde vurulmuştum. Yerde bilincimi kaybetmeden yatarken bile aklımdaki tek düşünce Begümün önünde bu olayın yaşandığıydı.Babasının üstüne beni bu halde görmek onu çok fazla sarsabilirdi. Dakikalar sonra gözlerim kapandı ve tekrar açtığımda hastane odasının tavanını izliyordum. Acaba Begüm neredeydi?Baş ucumda ağlayan ülkünün gözleri kıpkırmızı olmuştu."Begüm nerede Ülkü ?Beni ona götürür müsün?" Ülkü bir hışımla ayağa kalktı. " Ben burda senin için meraktan öleyim ama sen belkide hayatının bitmesine sebep olacak kızı merak et." diyerek odadan çıktı. Bende kendimi zorlayarak ayağa kalktım ve hemşirelere sorarak Begümün odasını buldum. İçeride annesi ve sürekli bahsettiği arkadaşı vardı. Beni görünce Türker denen çocuğun suratı düştü ve bembeyaz kesildi. Anlaşılan Begüm'e çok değer veriyor ve onu kaybetmek istemiyordu. Başkasına gider korkusu vardı onu gören herkes bunu kolayca tahmin edebilirdi. Annesi diye tahmin yürüttüğüm kadın yarama baktı ve " Oğlum bu halde ne işin var geç otur çabuk " diyerek beni oturttu. " rica etsem Begüm'le beni baş başa bırakabilir misiniz ?" Türker dik dik bakarak " Sebep?" dedi. " Bir sebebi yok onu görmek istiyorum sadece" " Şuan da görmüyor musun zaten?" " Görüyorum " derdi neydi bu çocuğun . Sadece Begüm'le tek kalmak istiyordum onu uzun uzun izlemek istiyordum . Saçma saçma soru yağmuruna tutuyordu. Begümün annesi kavga etmemizi istemiyor olacak ki Türkerle benim duyamacağım bir şekilde konuştu ve beraber odadan çıktılar. Onlar çıkınca derin bir nefes alıp oturduğum tekli koltuğu Begümün yatağının yanına çektim. O kadar güzel kokuyordu ki acı verecek kadar güzeldi kokusu. Ölürken bile tek Dilek hakkın var deseler son defa dolu dolu Begümün kokusunu içime çekmeyi dilerdim. Cennet bile bu kadar güzel olamazdı bence. Kokusunu çeke çeke öpmek istedim onu . Ama engel oldum kendime yapmayacaktım. Ondan izinsiz ona dokunamazdım. Bu yanlıştı. Olsun kokusuyla da idare ederdim ben. Onu izlerken onu ilk gördüğüm an geldi aklıma. O am demiştim ki kendime "Uçurumun ucunda da olsam vazgeçmeyeceğim bu kızdan." Tüm hayatımdan vazgeçmiştim onun için . Ama onun korktuğu bir şeyler vardı. Onları öğrenecektim . Onun yaralarını saracaktım . Gözlerimden birkaç damla yaş damladı onun narin ellerine. Gözüm ellerine kaydı bileklerinde izler vardı. Hayır lütfen düşündüğüm şey olmasın dedim içimden. Biraz sıyırdım hastane elbisesinin kollarını. Yüzlerce derin çizik izi vardı kollarında binlerce morluk. Ne yaşamış olabilirdi bu kadar? Kendine zarar vermeyi göze alabilecek kadar acıya nasıl katlanmıştı? Nasıl oldu bilmiyordum ama onu o saklandığı karanlıktan kurtaracaktım ya da onunla o karanlığa hapsolacaktım. Açtı kahverengisine gömülmek istediğim gözlerini...
Begüm Yaycı
Karşımdaydı. Evet evet şaka olamayacak kadar gerçekti. Berkan buradaydı . O yaşıyordu. Gözlerim doldu tutamadım daha fazla gözlerime hapsettiğim yaşlarımı serbest bıraktım. Ellerini yaklaştırıp sildi yaşlarımı ama nafile durmuyordu. Yavaşça doğruldum ve ona sımsıkı sarıldım. " Yaşıyorsun" dedim sadece ikimizin duyabileceği bir fısıltı halinde. " Yaşıyorum " dedi yine sadece ikimizin duyabileceği bir fısıltıda. Gök gürledi daha sonra bulutlar ağlamaya başladı. Onlarda dolmuştu demekki tutamıyorlardı gözyaşlarını. Biz ağladık , onlar ağladı . Zaman o an durdu sanki. Ne o konuştu ne ben. Öylece izledik birbirimizi. Daha sonra annem ve Türker girdi odaya . Türker gözleri dolu bir şekilde hızlı adımlarla yanıma yürüdü ve sarıldı bana. Kendime gelmiştim . Huzur Türker'di ,güven Türker'di ,kardeşlik Türker'di . Annem de yanıma yaklaşınca Türker uzaklaştı ve annemlede sarıldık. Sanki vurulan bendim. Şuan da tek bildiğim bir daha asla eskisi gibi olmayacağımdı. Ama yıkılmamam da lazımdı.Ben yıkılırsam içinde olduğum savaşın kaybedeni olacaktım. Evet defalarca çökmüş ,tükenmiştim ama asla pes etmeyecektim . Bu sefer sonu yazan ben olacaktım. Benim yazacağım son bütün kitaplara bedel olacaktı...
YOU ARE READING
Kanlı sevinç
Mistério / SuspenseBegüm'ün bir gerçeği araştırırken birçok gerçekle yüzleşeşeceği biraz kan biraz acı ve bol bol "Yuh artık "dedirtecek bir kitabı okumaya hazırmısınız?