☛6☜

1.8K 153 21
                                    

Öğle yemeğini kaşıklarken yoldan geçen tarafta oturuyordu. Gelen geçeni dikizlerken bir yandan da balığının kılçıklarını ayıklayıp ağzına gönderiyordu.

Berat sürekli onun çevresini siliyor. Bilerek elindeki silme sopasını yere düşürüp ona doğru domalarak alıyordu.

Azmıştı. Berat'ın dilini de çözmüştü. Pek oralı olmayarak temizlediği balığı tekrar ağzına gönderip rakıyı tepeye dikti. Öğlen de rakı içmezdin.

Yağlı parmaklarını ağzıma götürüp emdikten sonra kenarda duran metalik peçetlikten katlı bir peçeteyle ellerini dolandırıp kılçıklarla dolu tabağa attı.

"Berat, döşemeler silinmekten kabaracak."

Onu uyarıcı ses tonu ile seslendiğinde Berat kızararak arkasını döndü. "H-haklısınız." Deyiverdi.
Sonra küçük adımlarla dibine girdi. Etrafına kısa bir bakış atıp tabağı alma bahanesiyle kulağına eğildi.

"Deliğim sizin için kuduruyor. Sürekli kasılıyor. İçine soktuğum tarak sapı da yetmiyor artık."

Terbiyesizce söylenip tabağı alarak dikleşti. Gözleri yüzüklü parmağını buldu. "Yüzüğünüz içime yakışır." Diyerek oradan ayrıldı.

Parmaklarında duran sıralı dört farklı yüzüğe bakarak arkasından izledi. Kalçasını sallıyordu. "Orospu" ağzının içinden konuşarak kolunu yanında duran boş sandalyeye attı.

Dışarıdan geçen, parkasına sıkıca sarılmış adam duraklayarak başını kaldırdı.

Göz göze geldikleri an, kollarını saran siyah tüyleri ürpermiş gibi kalktı. Yolda duraklayan adamda şaşkınca onu izledi. Kaç yıl olmuştu?

Karşılaşmayı istemiyordu bile. Hay, günü kötü geçecekti.

Gözleri çekerek masadan telaşla kaltı. Odasına gidip kapansa iyi olurdu. Adımları hızlıyken yerlerin çok silinmekten ıslak kaldığından olsa gerekti ayağa kaymış ,götünün üzerine yapıştı.

"Orospu" dedi tekrar kızgınca. "Sikmediğim için mi bu ceza reva görüldü." Şikayeti kimeydi belli de değildi zaten.

Kalçası da acıyordu. Yirmilik değildi. Bir yeri kırılsa bir aya turp gibi çıkmazdı bedeni. Ayyaş ve sigara tiryakisiydi. Düzgün beslenmez, yürüyüş bile yapmazdı. Bedeni tez elden eskimişti. Satsa karşılığında tuvalet fırçası vermezlerdi.

Elinden destek alarak ayağa kalkarken kenarda ona yardım etmek yerine gülmemek için kendilerini zor tutan çalışanları boşverip zorakice dikildi. Eli ağrıyan belini ovarken gözleri kızmak için Berat'ı aradı.

Olmadı. Dedik ya gün kesin boktan geçecekti. Kapıda dikilen adam da yaşlanmıştı.

Mavi gözleri parlıyor, esmer teni üşüdüğünden solmuş gibiydi. Yıllar sonra neden çıkmıştı karşısına? Neden tekrar yüzleşmek zorundaydı.

"Uzun zaman oldu." Dedi. Adımları ona doğru yaklaşırken.

Sikik geçmiş yüzleşmesinin zamanı değildi. Dili ağzının içinde döndü. "Aynen." Dedi. Umurundaydı sanki.

"Çok değişmişsin." Ucuz roman yazıyordu sanki. Zaman sikip atıyordu. "Herhalde." Dedi " Hala yirmi yaşında mı sanıyorsun beni?"

Mavi gözler kısıldı ve geniş bir tebessüm kondu dudağına. "Kırkımıza geldik sayılır. Kaç yıl geçti üzerimizden? On beş olmuştur."

Kalbi yıllar sonra gerçek bir alevle titreşti. "On yedi yıl." Sesi baskın çıkıyordu. "Hala sayılarla aran iyi bakıyordumda." Adamın neşeli sesi ona öyle uzaktı ki. Bacakları titriyordu. Yaşlılıktandı galiba. "Seninde kötü."

"Eh şiir yazıyorum. Matematik hala bana çok uzak."

Başını salladı. Hayat hikayesini götüne sokup buradan siktirip gitse güzel olurdu. "Ne güzel, şimdi git."

Mavi gözlü adam ona yaklaştı ve ellerini parkasının cebinden çıkardı. Yüzük mü vardı? Evlenmiş miydi? Herkesin hayatını sikip attıktan sonra hemde?

"Kendimi hala açıklamadım. İzin ver o gün olanları sana anlatayım."

"Hadi lan oradan gavat." Diye çıkıştı. Elleri adamın yakasını tutarak çıkış kapısına doğru bedenini sürükledi.

"Siktir git. Ne dirin, ne ölün.Hadi yallah."

Sergen GezenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin